Soykırım mı kırım mı?

Türkiye’de pek çok insanın tüylerini diken diken eden iki sözcük var:
‘Ermeni Soykırımı!”
Altı soruda1915’de yaşananları çok kısaca anlatmaya çalışayım.
 
**
 
Birinci soru: Neden 24 Nisan Ermeniler için soykırım günü olarak kabul ediliyor?
Yanıt: Aslında Ermeni göç ettirmesi 1915 Mayıs ayında başlıyor, 1916 yılının Ekim ayına kadar devam ediyor. 23-24 Nisan günü İstanbul’da yaşayan 250 Ermeni aydın ile siyasetçi gözaltına alınarak Çankırı ve Ayaş’taki toplama merkezine götürülüyor. Ermeniler ‘soykırım’ sürecinin böyle başladığını söylüyorlar.
 
**
 
İkinci soru: Ermenilere bir soykırım uygulanmış mıdır?
Yanıt: Bir milleti tümden imha etmeye yönelik bir toplu öldürme söz konusu değildir. Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu ‘Kastamonu, Balıkesir, Antalya, İstanbul, Urfa Ermenileriyle, Protestan ve Katolik Ermenilerle hastalar, öğretmenler, yetim çocuklar ve kimsesiz kadınlar sevkedilmemiştir’ diyor.
(Ermeni Tehciri, babiali kültür yayıncılığı, 11. Baskı, Sayfa-95). Ermeni kaynaklarında da bu var. Örneğin 1920’li yıllarda Bursa’da Ermeniler yaşamaya devam ediyorlardı.
 
**
 
Soru üç: Ne kadar Ermeni öldürüldü?
Yanıt: Ermenilere bir soykırım uygulanmadı ama bir kırım olduğu kesin…Yusuf Halaçoğlu kitabında il il kentlerden göç ettirilen Ermenilerin sayısını veriyor. 422 bin 758… Halaçoğlu, bir başka tabloda göçe tabi tutulan insanların gönderildiği Suriye, Zor, Hama-Humus gibi yerlere ulaşabilen Ermenilerin sayısını da aktarıyor: 212 bin 118…  Ermenilerin yaklaşık yarısı yolda yok edildi. Üstelik Halaçoğlu’nun verdiği göç ettirilen il ve ilçeler listesinde örneğin İstanbul ve Bursa başta olmak üzere pek çok il ve ilçe yok, İzmir’den sadece 256 kişinin göç ettirildiği kaydı var. Milliyetçi tarih tezlerini ezbere konuşanlar için yazıyorum; karşı tarafın söylediklerine de bakalım, empati yapalım. Çünkü bütün kaynaklarda Ermeni nüfusunun 900 binden fazla olduğu yazılı…
 
**
 
Soru Üç: Göç bir zorunluluk muydu?
Yanıt: Milliyetçilik kıpırdanmalarının başladığı andan itibaren Ermeniler, tıpkı Sırplar, Bulgarlar, Yunanlılar gibi bağımsızlık ve özgürlük peşindeydi. Örgütlendiler, silahlandılar, mücadele ettiler. Van başta olmak pek çok isyan hareketini sayabilirim. Ermenilerle Müslümanlar arasında kan girdi. İttihat Terraki gibi 1908 devriminde Ermenilerle işbirliği yapmış bir parti bile ‘Tehcir’ kararını almak zorunda kaldı. Çünkü Birinci Dünya Savaşı başladı, Osmanlı pek çok cephede savaşırken, arkadan bir gücün orduyu hançerlemesine izin veremezdi.
 
**
 
Soru dört: Ermeni Soykırımı tezini savunanlar Talat Paşa’nın telgraflarını kanıt olarak gösterirler. Doğru mudur?
Yanıt: Talat Paşa’nın çektiği telgraflarda kullandığı “hallediniz” sözcüğü elbette her yöne çekilebilir. Ancak telgraflarda yetim kalmış Ermeni çocuklarının Müslüman ailelere verilmesi, Ermeni çocukları bakacak olanlara maddi yardım yapılması, babalarının mallarının o ailelere verilmesi talimatı, bir soyu kırmak değil, olsa olsa ona sahip çıkmak olarak da kabul edilebilir. Farklı bir örnek vereyim, NAZİ’ler Yahudi çocuklarını sağ bırakmadı.
 
**
 
Soru beş: İttihat ve Terakki liderlerinin bu göç kararını vermelerinin altında başka nedenler de var mı? Ermeni tezleri tam olarak haksız mı?
Yanıt: Kuşkusuz Enver’in maceracılığı, Talat Paşa’nın sağduyudan yoksun kararlarının da bu sonuçta etkisi var. Nitekim, Kevork A. Sarafian’ın şu sözleri çok da yabana atılamaz:
“1915’in kapkara günlerinde Panislamik ve Panturancı idealler ve hülyalar peşinde olan İttihat ve Terraki isimli Türk partisinin en fanatik liderleri olan Enver ve Talat, ultra-nasyonalist rüyalarının gerçekleştirilmesi fırsatının ayaklarının önüne geldiğini düşündüler. Türkiye’den Türkistan steplerinin dağılmış Turani halklar ile İslamiyet arasında bir birlik yaratmak istiyorlardı. Birinci Dünya Savaşı’nı başlatmış olan Kayzer Wilhem’in orduları Fransa’daki muharebe meydanlarında zafere doğru ilerlemekteydi. Bu durum, cinnet geçiren Türk liderlerinin Almanya’yla ittifak halindeki yeni bir Türk imparatorluğu fikriyle sarhoş kafalarını iyice altüst etmişti. Zaferin yakın olduğunu zannettiklerinde güçlerini Kayzer Wilhem’in güçleriyle birleştirdiler. Tarihin en karanlık sayfası işte bu fanatik Türkler tarafından yazılacaktı.”
(Aktaran Prof. Dr. Selçuk Kırlı, Bursa Ermenileri, Türk Ocağı Yayınları, Sayfa 20).
 
 
**
 
Soru altı, Ermeni kırımı sonrasında bir yargılama oldu mu?
Yanıt: Evet, soykırım yapan (!) Osmanlı yönetimi 1915’den 1918 yılına dek kurduğu soruşturma komisyonlarında bin 397 kişi cezalandırıldı. Suçları sabit görülüp idam edilenler de var. Soykırım yapan bir ülke, yok etme hareketi yapanları cezalandırır mı?
 
**
 
Altı soruya yanıt verdim. Şimdi de altı cümleyle sonuç bildirisi ortaya koyayım.
1-Tehcir yılları tarihimizin acı sayfalarıdır.
2-Keşke olmasaydı, keşke yaşanmasaydı denilecek olaylardır.
3-“Yaptık, yine yaparız” mantığıyla hareket edilmemesi, ciddi bir özeleştiriyle Ermeni yurttaşlarımız ve komşularımızın gönlünün alınması şarttır.
4-Onlar da emperyalizmin Türkiye’ye kurmaya çalıştığı tuzağın ortağı olmamalı…
5-Çünkü kimse Ermeni sorununu, Türkiye Cumhuriyeti’nin tepesinde “Demoklesin kılıcı” gibi tutmamalı..
6-Atalarımın yanlışının günahın neden yeni ve taze cumhuriyet kuran bizler çekelim?

Önceki ve Sonraki Yazılar