Şu verilen ödüllere bakar mısınız?

Erdal İnönü’nün büyük öngörüsü ile kurulan (Ne yazık ki, internette hatta TÜBA sitesinde kuruculara ilişkin bir bilgi yok, tarihin üzerinden buldozer mi geçti?) Türkiye Bilimler Akademisi ödülleri açıklandı.
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan da katılıp bir konuşma yaptı:
“Bilim ve teknolojiyi yıkıcı güç olarak gören, diğerlerine üstünlük kurmak için bir sömürü aracı olarak kullanan ülkeler var. Bizim medeniyetimiz işte tüm bu noktada diğerlerinden ayrılıyor. Bu medeniyetin evlatları, bilimi sadece ve sadece insanlık yararına üretir, teknolojiyi insanlık yararına geliştirir.  Onlar yeni bir teknoloji geliştirdiğinde, uzak coğrafyaları antrenman sahası olarak kullanır, yeni savaşlar başlatır. Biz yeni bir teknoloji geliştirdiğimizde ise bunu, o coğrafyalarda sefaletin, insanlık dışı görüntülerin önüne geçmek, hayatlarını değiştirmek için kullanırız. Bizim medeniyetimize yakışan da dünyanın Türk bilim insanlarından beklediği de işte bu duruştur. Türkiye’yi kritik teknolojilerin pazarı değil, üreticisi yapma hedefimizin altında yatan ana sebep de budur.”

***

Bilim insanlarının toplantısına gitmesi, onları teşvik edici konuşma yapması elbette olumlu bir tutumdur.
Ancak bilimsel gelişmelere ilişkin söylediklerinde bile ayırımcılık var.
Çünkü bilimsel keşifler her anlamda iki türlü kullanılabilir; barış amaçlı da olabilir yıkıcı da…
Atom bombasının üretilmesi budur… İnsanlığın yararına bir enerjinin ortaya çıkması çalışmasından emperyalist ağababalar ölüm makine yarattılar.
Bunun Batı veya Doğu medeniyeti ile ilgisi yoktur.


****

Kaldı ki, Cumhurbaşkanı Erdoğan ‘Biz yeni teknoloji geliştirdiğimizde’ şeklinde bir cümle kurdu. Ne teknolojisi, insanlığın yararına üretilen bir şey var mı?
Ne yazık ki 100 yüzyıllık Cumhuriyet bile bu kısır döngüyü kıramadı.
Muhafazakar dünyada yetişmiş, bir dönem AK Parti’den milletvekilliği de yapan Karar yazarı Mehmet Ocaktan’ın bir yazısı Erdoğan’a yanıt niteliğinde gibiydi:
“Günümüzde Müslüman dünyanın, bilimsel, teknolojik ve ekonomik alanda gelişmiş dünya ile rekabet edemez halde olduğu, dolayısıyla Batı’nın geliştirdiği ürünlerin kullanıcısı olmaktan öte bir başarılarının olmadığı artık herkesin kabul ettiği bir gerçek.
Meseleye Türkiye açısından baktığımızda da ne yazık ki durumun daha da vahim olduğunu görmek mümkün. Zira Türkiye İslami bilimler dahil hiçbir alanda bilim üretemiyor, teknoloji üretemiyor, ekonomide ise kelimenin tam anlamıyla bir sefalet görüntüsü sergiliyor.”

****

Ocaktan bu geri kalmışlığın, sefaletin nedenlerini de şöyle açıklıyor 27 Aralık tarihli yazıda:
“Şu tabloya bakar mısınız; Müslüman dünyanın hiçbirisinde demokrasi yok, bilim yok, özgürlük yok, hukukun üstünlüğü yok, kadın hakları yok, çocuk hakları yok. Bu yüzden de ne yazık ki bütün Müslüman ülkelerde her şey otokratların iki dudağı arasındadır ve hep onlar kazanır…
Ama daha da vahim olanı ‘Kur’an bir anayasadır, onda fen var, teknoloji var, her şey var’ diyerek kendi düşüncelerini Kur’an’a onaylatmaya çalışan ve fetvalarla toplumu dinin kurucu metinlerinden uzaklaştıran bir zihniyet var ki işte esas bu anlayış Müslümanları geri bırakmış ve gelişmiş dünyanın eline bakar hale getirmiştir.”

TÜBA’NIN İDEOLOJİK ÖDÜLLERİ!

Özerkliğini yitirmiş, kararnamelerle yöneticileri atanan TÜBA’nın açıkladığı ödül listesine baktım.
Sosyal bilimlerde ödül alan araştırmalar insanlık için bir değer ifade etmiyor; ideolojik amaçlı yapılan çalışmalara, iktidarın hoşuna gidecek kitaplara ödül verildi.
Beş para bilimsel değeri olmayan çalışmalar var içinde… Gelişmiş ülkelerin üniversitelerinden bu eserlere atıf yapılması olanaklı değil. Kendimiz çalıp, kendimiz oynarız sadece…
Listeye bakın, kendiniz karar verin, bu araştırmalardan insanlık yararına ne çıkar?

img-20211229-131022.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar