50 yıl sonra Malcolm X

Amerikalı zenci lider Malcolm X öldürülmesinin 50. yılında başta New York olmak üzere pek çok yerde duygulu törenlerle anıldı. Belli ki, aradan yarım asır geçmesine rağmen o telde hala elektrik var. Belli ki, Malcolm X'in mesajı hala insanları heyecanlandırıyor. Görüyoruz ki, Malcolm X  siyah Amerikalılar için 20. Yüzyılın iki efsane isminden biri haline gelmiş; öbürü Martin Luther King. Malcolm X'le röportaj yapan tek Türk gazeteci olduğumu bir kaç kez yazdım. Belki de hayatında konuştuğu tek Türk benim. Ölümünün 50. yılında, Tepe'den bakarak, bu olayı ve Malcolm X'in bizim için anlamını ele almanın zamanıdır diye düşündüm. İnsan, hele gençlik yıllarında, yaşadıklarının zamanla nasıl bir anlam ve derinlik kazanacağını bilemiyor.  Yaşarken çok önemli görünen bazı şeyler zamanla un ufak dağılıp gidiyor.  Başlangıçta fazla önem vermediği bazı şeyler ise yüce dağlar gibi yükselip göz kamaştırıyor.   Yaşlanmanın böyle bir faydası var: Gözleriniz zayıflasa da, hayata tepeden kuş bakışı bakmayı öğreniyorsunuz.                                                   * * * İstanbul Hukuk Fakültesi'ni bitirdikten sonra askerlik öncesi biraz oyalanmak için İngiltere'nin Manchester kentinde okuyan ağabeyimin yanına gitmiştim.  Bir ara İstanbul'da yaşayan James Baldwin'in kitaplarının da etkisiyle Amerika'daki siyahların yurttaşlık hakları mücadelesine ilgi duyuyor, siyah müslüman Malcolm X'in adını biliyordum.  Ama, doğrusu ya, çok da olumlu bakmıyordum söylediklerine, çünkü beyaz insanın "şeytan" olduğunu, tüm kötülüklerin ondan kaynaklandığını söylüyor, bir bakıma tersten ırkçılık yapıyordu. Malcolm X'in Manchester Üniversitesi'nde konuşma yapacağını öğrenince onunla konuşmaya karar verdim. Foto muhabirliğimi de o sırada telekomünikasyon üzerine yüksek lisansını almak üzere olan ağabeyim Selçuk yapacaktı.  Kısa hikayeler yazıyor, edebiyat dergilerinde yayınlıyordum ama henüz gazeteci değildim. Meğer o sırada Malcolm X hacca gitmiş, Siyah Müslümanlar hareketinden ayrılmış, ideolojik bir dönüşüm içinde imiş. Üniversitede yaptığı konuşmada bu yeni bakışı özetledi, bir dinsel lider gibi değil, bir insan hakları savunucusu gibi konuştu.  Çok iyi bir konuşmacı idi.  Başlangıçta biraz huysuzlanan kalabalığı yatıştırıp etkisi altına alması çok sürmedi. Konuşmadan sonra sahne arkasına geçip kendimizi tanıttık.  Türk olduğumuzu duyunca özellikle ilgilendi.  Selçuk fotoğraf çekerken ben de sorularımı sordum. Gençlik ukalalığı ile ilk sorum şu oldu: "Beyazların şeytan olduğunu söylüyorsunuz.  Peki biz Türkler ne olacağız? Hem beyazız, hem de Müslüman?" Gülümseyerek baktı yüzüme: "Avrupalıların sizi beyaz olarak gördüğüne emin misiniz?" 50 yıl sonra hala geçerli değil mi bu soru?  Evet, emin miyiz?                                   *** Yeni Malcolm X, atalarını köle olarak Amerika'ya getirmiş olan beyazların şeytani kötülüklerine karşı çıkıyor, ama sömürü ve baskı düzenini  açıklamak için artık şeytanlık gibi dinsel sembollere ihtiyaç duymuyordu. Amerikalı siyahların yurttaşlık haklarını kazanmak için verdikleri mücadelede ödün vermelerine karşıydı.  Ezilenlet lütuf beklemek yerine, yılmadan mücadele etmeliydi. Tüm haklarını alıncaya kadar...  Malcolm X hac ertesi yeni mesajıyla Amerika'ya dönüşünden bir kaç ay sonra, 21 Şubat 1965'te New York'ta Elijah Muhammed'in İslam Milleti tetikçileri tarafından öldürüldü.  Ama yok edilemedi.  Mesajı çığ gibi büyüdü, hala yankılanmaya devam ediyor. 4 Aralık 1964 tarihinde Manchester'da onunla konuştuğumda yüzyılın en önemli isimlerinden biriyle konuştuğumun elbette farkı da değildim. Röportajı fotoğraflarıyla birlikte Milliyet Gazetesi Genel Yayın Müdürü Abdi İpekçi'ye gönderdim. Ocak sonlarında yayınlandı.  Abdi İpekçi'nin efsaneleşeceğini  bilemezdim.

Önceki ve Sonraki Yazılar