IŞİD üzerine komplo teorileri

Şu IŞİD kim işi? Ya da: Ne iştir şu IŞİD dedikleri?

Altı ay önce kimsenin bilmediği bu harf kümesi hayatımızın belirleyicisi haline geldi.  Yalnız bizde değil, dünyanın pek çok yerinde böyle.  Gözler faltaşı gibi açılmış, ama kafalar fena halde karışık. Sorulan sorulara net ve açık cevaplar bulunamıyor.

 

Yurt Gazetesi okurlarının bu bakımdan fevkalade şanslı olduklarına inanıyorum.  Bunun iki nedeni var: Yazar arkadaşlarım Hüsnü Mahalli ile Yaşar Nuri Öztürk.  Kelle kesen, kadın satan bu  militanların hurafelerle içiçe geçmiş ideolojisini en iyi Hüsnü Mahalli anlatıyor.  Okumadınızsa dünkü yazısını  (“Magazinci IŞİD) mutlaka okuyun.  Nasıl bir bela ile karşı karşıya bulunduğumuzu anlayacaksınız. 

 

Yaşar Nuri Hoca ise aynı “kutsal” kaynağın farklı kişilerce ne kadar zıt yorumlar için kullanılabileceğini bir kez daha ortaya koyuyor.  İkisi de ana kaynak olarak Kur’an’a gönderme yapıyorlar.  IŞİD’in, Mahalli’den öğrendiğimiz ideolojisi bu kadar kin ve korku dolu bir inancın 21. Yüzyıl’da ayakta kalmasının mümkün olmadığını açık seçik ortaya koyarken, Öztürk’in yorumları onun modern yaşamın gereklerine ve ihtiyaçlarını pekala uyabileceğmini gösteriyor.

 IŞİD’in nereden çıktığına yönelik rivayet muhtelif.  Komplo teorisinden geçilmiyor.

 

Bunlardan birisine göre, söz konusu olan Ortadoğu’nun petrol kaynaklarının denetimi olduğuna göre,  bu işin arkasında da Amerika (ve İsrail) vardır.  Tıpkı El Kaide’de olduğu gibi gene kontroldan çıkmış bir Frankestein söz konusudur. İran’ın benimsediği ve Şii çevrelerde çok inanılan bu komplo teorisine göre, gizli Amerikan belgelerini ifşa eden Edward Snowden bu konuda da belgeler olduğunu söylemiştir.  Bu belgelere göre amaç, dünyadaki tüm radikal İslamcıları kendisine çekecek bir “eşekarısı kovanı” oluşturmaktır.   Yani, kontrol ve zamanı gelince imha amaçlıdır…

 

ABD  kontroldan çıkan bu söylentiyi yalanlamış.  Rusya’da yaşayan Snowden’ın ne diyeceği merakla bekleniyor.

 

Aslında IŞİD’in neyin nesi olduğu konusunda benim de “uzun vadeli” bir komplo teorim var:

 

Bu teoriye göre, IŞİD’in nihai amacı,  Soğuk Savaş’tan sonra tek kutuplu hale gelen dünyada “öteki” olarak lanse edilip büyütülen radikal İslam’ı yıpratıp çürüttükten sonra tarihin çöp sepetine atmaktır.  IŞİD,  mensup olduğunu iddia ettiği inancın içine konmuş bir bombadır.

 

Kanımca, bu oyun, 20.’ci yüzyılın son çeyreğinde o zamanın ötekisi “sol” üzerinde oynandı ve başarılı oldu.

 

 “Küresel egemen sistem”in hem düşman ilan ettiği bir “öteki”ne ihtiyacı var, ama hem de, zaman içinde onu çürütüp yok etmesi gerekiyor.

 

Bunu, son yazılarımda birkaç kez değindiğim “radikalleşme sarmalı” mekanizmalarıyla yapıyor.   Nasıl mı?  “Öteki”nin kendi içindeki bölünmeleri teşvik, belki de finanse  ediyor.    Fraksiyonlar  arasındaki aşırılaşma yarışını kışkırtıyor. Sonunda,  şiddeti kutsamaya kadar varan bu aşırılaşma “ana dava”yı  kitlelerin gözünde savunulamaz hale getiriyor.   Avrupa solu bunu Kızıl Tugay’larla, Baader Meinhof’larla yaşadı.  Bizim solumuz 1970’lerde en ucundan bölüne bölüne  dehşet verici bir amipleşme ile 12 Eylül tuzağına sürüklendi.

 

Sonuç ortada:  Bu “master senaryo” bir takım merkezlerden planlanmış mıydı, yoksa olayların akışı mı buraya getirdi, onu tarih söyleyecek.  Ama nesnel sonuç ortada:

 

 “Sol” artık sistemin “öteki”si değil, çünkü rakibi değil.  Yeni “öteki” bir süre beslendi, şimdi sıra onda… 

Önceki ve Sonraki Yazılar