​Yazarkasa POS'tan devlet mi kazanıyor, birkaç üretici mi?

Ülkenin en önemli sorunlarından biri hiç kuşkusuz vergi toplayamamak. Devlet vergi toplayamayınca çare olarak dolaylı vergileri artırıyor. Yani yediğimiz içtiğimiz ne varsa zaten vergisini veriyoruz, üstüne bir de özel tüketim vergisi ödüyoruz. Maliye Bakanlığı, bundan birkaç yıl önce vergi kaçağını önleyeceğini iddia ettiği yeni bir yasa çıkardı. 2013 yılında bu yasa ile yeni nesil ödeme kaydedici cihazların kullanılması zorunlu hale geldi. Bu yeni yazarkasalar, online olarak Gelir İdaresi Başkanlığı’na (GİB) bağlı olacak, kesilen her fiş GİB’e de ulaşacaktı. Maliye de bu verileri inceleyip işyerlerinin vergi kaçırıp kaçırmadığını kontrol edecekti. Aslında mantık iyi de gelelim sistemin işleyişine...

Maliye, kademeli bir geçiş uygulamasını başlattı ve 2013 yılında ilk olarak yol kenarı otopark hizmeti verenlere, perakende satış yapanlara özellikle restoran ve içkili mekanlarla dışarıya servis yapan işletmelere yeni yazarkasa POS kullanımını zorunlu hale getirdi. Diğer işletmeler için ise bu süre 1 Ocak 2016 olarak belirlendi. Gerçi şu sıralarda Gelir İdaresi Başkanlığı, bu ay itibarıyla yeni yazarkasa POS kullanmak zorunda kalan işletmeler için de yine bir kademeli geçiş hazırlığında yani erteleme gündeme gelebilir.

Vera uzun süre tek üretici oldu

Yeni kullanılacak yazarkasa POS’ların özellikleri de ayrıntılarıyla açıklandı. Üreticiler, tebliğe uygun ürettikleri yazarkasa POS’lar için  önce TÜBİTAK daha sonra da Gelir İdaresi Başkanlığı’ndan lisans almak zorundaydı. Ancak o dönemde sadece tek bir firma lisans alabildi, Ethem Sancak’ın yeğeni Murat Sancak tarafından kurulan şirketin ürettiği Vera Delta markası ,uzun bir süre piyasadaki tek lisanslı yazarkasa olarak satıldı. Diğer üreticiler, TÜBİTAK’ın ve Gelir İdaresi Başkanlığı’nda uzun süre onay beklemek zorunda kaldı. Şu anda piyasada lisanslı yazarkasa POS üreticisi firma sayısını 10’a yaklaşmış durumda ve iki yıl içinde satılan yeni yazarkasa sayısı da 350 bin civarında. İlk çıktıklarında 1.500-2 bin TL arasında değişen cihazların fiyatı, üretici sayısının artmasıyla 1000 TL civarına düşmüş durumda. 350 bin cihazın ortalama 1.200 TL’den satıldığını varsayarsak 420 milyon liralık bir satış olduğunu gösteriyor.

Bu yıl itibarıyla da değiştirilecek masaüstü yazarkasaların fiyatı da 700-1000 TL arasında değişiyor. 2 milyon yazarkasanın bu yıl içinde değişmesi gerekiyor. Yani yüz milyonlarca liralık bir pazardan söz ediyoruz.

Madem ortada yüz milyonlarca liralık bir harcama var,  “işe yaramış” olması gerekiyor değil mi?

Yaklaşık 2 yıldır piyasada kullanılan tüm yeni nesil yazarkasa POS’ların verileri Gelir İdaresi Başkanlığı’na gidiyor. Gidiyor da ne oluyor? Yanıtını vereyim hiç birşey olmuyor. Çünkü hala Gelir İdaresi’nde bu verileri değerlendirecek bir sistem yok. Yaklaşık 2 yıldır bir bilgi bankası üzerinde çalışılıyor ama ne zaman biteceği de belli değil.

Bittiğini varsayalım, bir dakika içinde bu merkeze yüzbinlerce veri akacak, kesilen her fişin bilgisi ulaşacak. Peki bu verileri, inceleyip ne yapacak Maliye? Ya da niye inceleyecek?

Siz de tanık oluyorsunuzdur, yeni nesil yazarkasa kullanan işletmelerin çoğu tüm ülkede yaygın olduğu üzere sadece kredi kartı ya da banka kartıyla alışveriş yapıldığında fiş kesiyor. Zaten eskiden esnaf kartla yapılan her harcamanın fişini kesiyordu. Çünkü banka kayıtlarında görünen bir işlem için fiş kesmezse başının Maliye ile belaya gireceğini herkes biliyor.

Ortada bir veri merkezi yok, olsa bile vergi denetimine nasıl bir katkı sağlayacağı belli değil, iki yıldır kullanılan 350 yeni cihazın nasıl bir vergi artışı sağladığına dair bir veri yok. Vergi gelirinde gözle görülür bir artış yok. Peki o zaman Maliye, dünyanın hiçbir ülkesinde kullanılmayan sadece bize özgü bu uygulamayı neden başlattı? Konuyla ilgili görüşlerini aldığım bankacılar da “Bu sistem neden başlatıldı, biz de bilmiyoruz” diyor. Halihazırda kullanılan POS’lardan kesilen her slibin fatura yerine geçeceği bir düzenlemenin de aynı işe yaracağını söylüyorlar...

Yeni nesil yazarkasaların, “birilerine rant yaratmak” dışında bir faydasını henüz göremedik. Umarız ileride bir işe yarar da cebimizden çıkan milyonların bir anlamı olur!

Bu arada üretici firmaların da dert küpü olduğunu belirteyim. En küçük bir işlem için bile aylarca beklediklerini, TÜBİTAK’a ödedikleri işlem tutarlarının en önemli maliyetlerden biri olduğunu söylüyorlar. Yakında sektörden çıkan ya da birleşenlerin haberlerini duyabiliriz.

Önceki ve Sonraki Yazılar