
Babıâli ve Rüzgârlı
“Başkent Üniversitesi’nin her şeyi olan Prof. Mehmet Haberal’a ait Kanal B diye kıytırık bir televizyon kanalı var… İşte bu televizyon kanalında program yapan Nahit Duru adlı sözde televizyoncu, almış Kemal Kılıçdaroğlu’nu karşısına, programın reklam arasında yalakalık yapıyor.
…Kendisinin AKP’ye karşı her türlü p.ştluğu yapmaya hazır olduğunu söylüyor...
Bu densizliği yapan Nahit Duru adlı şahsı …”
Bu yazıyı yazan, Hürriyet’te köşe kapmış Ahmet Hakan adlı kişi…
Bu kişi, 2009'da yerel seçim öncesi İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayı olan Kılıçdaroğlu ile yaptığım söyleşinin reklam arasında yapılan konuşmaya dayanarak,- ancak söylediklerimi çarpıtarak- bunları yazıyordu… Ve benimle ilgili bilgi sahibi olduğunu da sanmadığım bu köşe yazarı, o dönem yayın yönetmeni olan Ertuğrul Özkök’e sorsaydı bir şeyler öğrenirdi… Bu köşe yazarı, yalakalığın iktidara yapılacağını çok iyi bildiği halde, bu yaftayı da bize takma cüretini göstermişti... Kıytırık kanal sözüne gelince, öyle olsaydı, kendisi dahil bu denli önemserler miydi Kanal B'yi?
O konuşmanın bandının nasıl yandaş medyanın eline geçtiği hiç araştırılmadı ve reklam arasında söylediğimiz sözler üzerinde duruldu… İçimizden birinin veya bir örgütün bu kaseti servis yaptığı kesindi…
Şu anda bunun önemi yok… Ancak son günlerde yine bu konu gündeme getirilmeye başlandı… Ve benim üzerimden, Silivri’de tutuklu bulunan Prof. Dr. Mehmet Haberal hedefe konmaya başlandı…
Şunu belirteyim ki, Prof. Dr. Haberal, “p.ştluk “ gibi bir sözü ne kullandı, ne de kullanılmasını istedi.. Bu, gazetecilikte sık kullanılan bir sözcüktü. Haberal ile uzaktan yakından ilgisi yoktu… Prof. Dr. Mehmet Haberal, sürekli parlamenter düzene sahip çıkmamızı, yasalara ve hukuka uymamızı vurgulardı… Biz de Kanal B’de bunu başardık ve benim Genel Müdürlük yaptığım 5 yıl içinde, hiç dava açılmadı… Yalnızca, Yüksek Seçim Kurulu kararlarına uymadığımız gerekçesi ile bir kez uyarıldık… Benden sonrasını bilmiyorum.
Eskiden, gazetelerin merkezi olan Babı-âli’de ve Rüzgârlı Sokak’ta haber atlatmakla ünlü gazeteciler P.ç veya P.şt gibi lakaplarla ile anılırdı. Hatta ustalarımdan Mete Akyol, Bab-ı Ali için “p.ştlar tarlası” demiş, bu da Emin Çölaşan ağabeyimin bir kitabında yer bulmuştu… Bu lâkaplar, hakaret değil, övgü olsun diye takılırdı..
Bu özel konuşmaların banda alınıp servis edilmesini ahlaki, söylediğim sözleri etik dışı bulanlara, iktidar yalakalığı yapanlara, hemen her gün fikir değiştirip beni eleştirenlere İnönü’nün meşhur sözü ile yanıt verilebilir…
“Hadi canım sende..”