Darwin varoluşa işaret etmişti, HES'ler ise yok oluşun işareti!

İnsanın varoluşuna ilişkin düşünceler, 1859 da Darwin’in “Türlerin Kökeni Üstüne” adlı eserini yayınlamasıyla köklü bir derinlik ve yön değişimine uğradı. Darwin’in “Canlıların ortak atalardan evrilerek çeşitlendiğini” söylediği  “Evrim Teorisi”  başta biyoloji bilimi olmak üzere bilimsel düşünce ve çalışmaların “temeli ve birleştirici ögesi” ni, yani ufkunu  oluşturdu.

 

Darwin’e en büyük tepki, başta İngiltere Kilisesi olmak üzere, dinci çevrelerden geldi. Bu çevrelerin, her türden aşağılama, inkâr ve gözdağı tepkilerine rağmen, “Evrim Teorisi” bilim dünyasınca, başta biyoloji bilimi olmak üzere, bilimsel düşüncenin temeli olarak kabul gördü.

 

Din ve bilim çevreleri arasındaki bu tartışma hâlâ sürmektedir. Bir farkla ki, modern çağın inançlı kesimi Darwin’e  saldırmayı düşünmez. Darwin’e saldırı, yobaz, gerici çevrelerde ise sürgittir. AKP anlayışı böyledir. Ellerinden gelse Darwin’i tümden yasaklayacaklar. Bilindiği gibi, adı, “insanlığın en önemli 100 aydını” listesinde yer alan, günümüzün en ünlü Darwinci düşünürlerinden Richard Dawkins’in sitelerine 2008 yılında mahkeme kararıyla erişim engellendi. Bu yasağı aldıransa, Harun Yahya adıyla yazdığı kitaplarda Darwin’e saldırıp duran Adnan Hoca! Türkçedeki eserine de dava açıldı. Bu yasaklar dünyada alay konusu oldu, tüm dünyada rezil olup

2011’de bu yasağı sonlandırmak zorunda kaldılar. Kitabı beraat etti.

 

Sorunun bir yanı canlının varoluş nedeni, diğer yanı ise, canlının varlığını sürdürebilmesi ve bunun güvencesidir. Bu  güvencenin dayanağı ise doğadır.  Saldırının en vahşisi ve en zalimi şimdi o dayanağa, yani doğaya, yani canlının varlığını sürdürebilmesinin güvencesine dönük. Bu konuda AKP’nin vurdumduymazlığı ve zalimliği inanılmaz boyuttadır.

 

Canlının varlığını sürdürebilme dayanağı ve güvencesinin doğa olduğunu kim yadsıyabilir? En beyinsiz insanın bile bunu aklından geçirebileceğini sanmıyorum. Peki, doğa nedir? Dağ, orman, dere, ırmak, vadi, ağaç, arı, karınca, deniz, hava, toprak....her biri onun bir parçası ve tümünün birleşmesiyle oluşan şey değil mi? Onlarsız yaşam olası mı?

 

Mersin’den bir okurum “Ne olur bir şey yapın, Akkuyu’da santralin temelini attılar” diyor! İşte, o güzelim Mersin doğasının kalbine nükleer santrali hançer gibi saplayacaklar.  Canlının varlık nedenine saldırı değil de nedir? Ya HES’ler? Anadolu’nun kaç köşesinde, kaç HES hançeri canlının can damarına saplanacak? Hayata düşmanlık yarışı gibi! Gel de delirme! Darwin canlının varoluş nedenine işaret etmişti, HES’ler yok oluş işaretlerinden biri. Darwin karşıtı olmak en fazla cahilliği gösterir; HES’leri savunanın yaptığıysa ‘Azrailliktir!

 

AKP, haldır haldır, “HES’lere alan kamulaştırması” yapıyor. Tunceli Peri Vadisi’nden, Çaykara Solaklı Vadisi’ne; Çayeli Senoz Vadisi’nden Cide Loç Vadisi’ne; Rize Arılı ve Çağlayan Deresi’nden Manavgat Köprüçay’a; Artvin’den Adana’ya, Düzce’den Erzurum’a dek nerede bir dere varsa, HES hançerini saplamak için kınından sıyırıyorlar! Kını dediğim, kapitalizmin açgözlülük kesesi. HES’in kılıfı o kese! Lanet olsun doğaya saldıran herkese!

______________________________________________

Dörtlük

Irmağı dilsiz, dalı kör, dağı kötürüm sanma

Çünkü ırmak yeryüzünün en dilbaz gelinidir,

Dağlar dimdik durur, dallar göz göz olur her bahar

Vicdansız insansa vahşetin kanlı dilimidir

Önceki ve Sonraki Yazılar