Günah çıkarma kabinine hoş geldiniz!..

Efendim tam itikadı içeriğini ve ritüellerini bilmiyorum. (Yanlış ya da eksik bir yorum yaparsam tüm Hıristiyan vatandaşlarımızdan baştan özür dilerim.) Fakat Hıristiyanlığın belki de en işlevsel müesseselerinden biri “Günah çıkarma” olayıdır. Tarihine, mezheplere, hatta doğuya ve batıya göre farklılaşabilen bu işlem, dince yasaklanan veya bireyin ruhuna azap veren davranış ve düşüncelerden arınmanın bir yoludur. Rahibe yapılan itiraflarla tanrının affına uğranılır veya öyle olması umut edilir. Böylelikle günah çıkartan bu yolla tanrısıyla yeniden “Barışmış” olur. 

Eski Ahit’ten beri süren bir gelenektir bu. (O zamanlar topluca günah çıkartılırmış.) Zamanla bugünkü halini almış. Hatta daha önceleri günah çıkarmak için özel bölmeli bir kabin de yokmuş. Doğrudan rahibin kendisine itiraf yeterliymiş. Şimdi kilise içinde aynı işlem için ayrılmış özel kabinler mevcut. Bu eylem sonrası günahların affedildiğine inanılıyor. Ya da rahibin günahlarını atfetmesi için dua edip, o kula “Aracılık” yapması niyeti amaçlanıyor. 

Öyle veya böyle “Günah çıkartma” inancın önemli bir parçası ve her inanç gibi tartışılamaz. Fakat bu seanslar sayesinde bir tür “Psikolojik arınma”, “Manevi yükten kurtulma”, “Istırap verici fiilleri kafasından kovma” gibi yararlar ortaya çıkıyor. Bir tür “Rehabilitasyon” işlevi de var. Böylelikle “Yenilenmiş” oluyorlar. Bütün bunlar bir inanışın kendi doğası içinde son derece normal.  Neyse, konumuz teoloji değil. Ancak son zamanlarda dikkatinizi çekiyor mu bilmem? Günah çıkartan çıkartana. Yok, bunlar dini günahlar değil ama bir o kadar “Rahatsız edici” olsa gerek ki, itirafta bulunanlarda bir yeniden “Ruhsal arınma” ihtiyacı seziliyor. Karşılarında rahip yok ya da günah çıkarmak için bir odaya girmiyorlar ama aynı işi görüyor. Günah çıkarma kabini olarak ise medya kullanılıyor. 

Bu dalgada ise başı bir süre önceki anayasa referandumunun “Yetmez ama evet” çileri çekiyorlar. Evdeki hesapları çarşıya uymayan ve bekledikleri “Demokratikleşme” yi bir türlü göremeyen kimi isimler bu kez şikâyet etmeye hatta kendi çaplarında “Günah çıkartma” ya başladılar. 

Yazar Adalet Ağaoğlu ile başlayan furya Oya Baydar ile devam etti. En son olarak ise yayıncı Ragıp Zarakolu’ da bu kervana katıldı. Kimi “Kandırıldık”, kimi “Hayal kırıklığına uğradık” kimi de ”Dolandırıldık” diyor. Türkiye’nin bir vakitler önde gelen entelektüel isimlerine bakarsanız sanki küçük çocukmuş ya da taşradan dün gelen “Saf vatandaş”mış gibi konuşuyorlar. “İktidarın doğası” na dair hiçbir fikirleri yok. Birdenbire “Endişeli aydınlar” kategorisine geçiş yapmışlar. Bıraksak yemin billah bile edecekler! 

Yazık, bu kadar okumuşlar, yazmışlar, Türkiye’nin en çetrefil dönemlerinin şahidi olmuşlar, deneyimliler ama çok bariz bir durumu analiz etme ve ona göre sonuç çıkartıp, davranabilme yetenekleri zayıf demek ki. Şimdi feryat-ı figan ediyorlar! 

Ne diyeyim “Günah çıkarmaları” tanrı katında kabul olur mu bilmem? Ardından “Yeni günahlar” işlemeye devam ederler mi? “Jetonları geç düşmüş” olmanın kefareti nedir? Velhasıl durum kendi açılarından oldukça trajikomik. Bir denesinler bakalım yakarışları cevap görür mü? Lakin benim içimden “Amin” demek gelmiyor!.. 

Önümüzdeki süreçte yeni isimlerin “Günah çıkartma” için sıraya gireceklerini tahmin ediyorum!.. 

Önceki ve Sonraki Yazılar