Okul ve sınavlar öğrencilere neden sıkıcı geliyor?

Daha önceki yazılarımda Y ve Z kuşağının özelliklerinden bahsetmiştim. Yeni kuşak, teknoloji ve internetle beraber büyüdüğü için zihinsel süreçleri, düşünmeleri, duyguları, ilgileri ve beklentileri de çok farklılaştı.
Zamane gençleri ve çocuklarının dinledikleri müzikler, hayata bakış açıları anne ve babalarından artık çok daha farklı. Daha hızlı düşünüyorlar ve dünyanın bir ucundaki kişilerle daha kolay iletişime geçebiliyorlar. Bir kere parçadan daha çok bütünü görüyorlar ve sonuç odaklı düşünüyorlar. Bağımsız ve özgür olmak da onların en doğal özellikleri…
Y ve Z kuşağı, edindikleri bu bilgileri kişisel, sosyal gelişimlerine ve ileride iş hayatlarına ne kadar aktarabiliyorlar? Eğitim sistemi, genç kuşağın ilgi ve beklentilerine yeterince cevap veremiyor. Bütün bu nedenlerden dolayı eğitim sistemimizi onların özelliklerine göre yeniden yorumlamamız ve güncellememiz gerekiyor.
Şu anki eğitim sisteminin tüm süreçleri yeni kuşağın beklentilerini karşılamıyor. O yüzden dersler sıkıcı, okul çekilmez hale geliyor. O yüzden 1 milyon gencimiz açıköğretime yönelmek zorunda kalıyor. Çünkü okullarımız, çocuklarımızı ve gençlerimizi cezp etmiyor. Herhangi bir okulun ders çıkışına gidin öğrencilerin sınıftan ya da okuldan nasıl çıktıklarını görün ne demek istediğimi daha iyi anlayacaksınız.

Bütün bu nedenlerden ötürü, ülkemizde okul öncesinden yükseköğretime kadar bütün kademelerde, ders müfredatlarını ve içeriklerini yeni kuşak gençlere göre yeniden güncelleyerek sunmak gerekiyor. Her ne kadar öğrenci merkezli eğitimden bahsedilse de uygulamada bu maalesef gerçekleşmiyor. Hatta sınıfların oturma düzenini sil baştan değiştirmek gerekiyor. Arka arkaya dizilerek oluşturulan bir oturma planında öğrencilerin etkileşiminden ve verimli olmalarından bahsedemeyiz.  Olması gereken, oturma planının öğrencilerin birbirini görecek şekilde düzenlenmesidir. Bu gerçekleştiği takdirde sınıf ortamında öğretmenin aktif,  öğrencinin pasif durumu da sona erecektir.
Yine uygulanan bütün merkezi sınavlar, hala 1960’lı yıllardaki formata uygun olarak yapılıyor. Neredeyse 50 senedir çoktan seçmeli soruların sorulduğu sınavlar uygulanıyor. Yani daha açık bir ifadeyle soru ve 4- 5 tane seçeneğin olduğu sınav sisteminden bir yaratıcılık beklemek çok zor. Liselere yerleştirmeden tutun da üniversiteye yerleştirmeye kadar hatta kamuya alınacak memurlara kadar yapılan bütün sınavlarda yarım asırdır aynı format kullanılıyor. Yani biz, çocuklarımızın ve gençlerimizin ufkunu daraltacak, onların ilgi ve yeteneklerini yok sayacak bir sınavla daha baştan itibaren baş başa bırakıyoruz.

Oysa onlara; sorgulamayı, açık fikirli olmayı, eleştirmeyi, değerlendirme yapmayı kazandıracak, ilgi  ve yeteneklerini fark ettirecek sınavlar yapmak daha iyi olmaz mı? 50 yıldır bir test sistemini tutturmuşuz ve öylece gidiyoruz. Allah aşkına soruları değiştirmekten ve sınav sistemiyle oynamaktan başka bugüne kadar ne yapıldı? Hiçbir şey…
Sınavlarda açık uçlu sorular sorulsa ve öğrenciler kendilerine göre yorumlar katarak cevaplarını verseler daha iyi olmaz mı? Ya da ilgilerini ve yeteneklerini ölçecek ve onların doğru bölümleri okumalarını sağlayacak yöntemler geliştirilse çok daha iyi olamaz mı? Ama maalesef yıllardır öğrencilerin ne ilgilerini ne yeteneklerini ne de bireysel farklıklarını gözetecek sınavlar uygulanıyor.
Kısacası, yeni kuşağın beklentilerine uygun eğitim sistemine geçilmedikten sonra, öğrenciler için dersler sıkıcı okul da çekilmez olur. Sonucunda da çocuklarımız ve gençlerimiz için sokak, okuldan daha cazip hale gelir. 



Önceki ve Sonraki Yazılar