CHP'li Erdoğan Toprak: İktidar muhalefet belediyelerine güçlük çıkartacaktır

CHP'li Erdoğan Toprak: İktidar muhalefet belediyelerine güçlük çıkartacaktır

CHP Genel Başkanı Başkoordinatörü ve İstanbul Milletvekili Erdoğan Toprak, haftalık değerlendirme raporunda, ''Cumhurbaşkanı tarafından Beştepe’ye davet edilen Büyükşehir Belediye Başkanlarının iktidar ile bir araya gelmesi olumlu bir adım olsa da CHP’li başkanların hedef alınması gerçek niyeti gösterdi'' dedi.

Toprak, ''Cumhurbaşkanının farklı partilerden seçilen 29 Büyükşehir Belediye başkanına hitaben bunun toplumun özlediği bir görüntü olduğunu ifade etmesi siyasi yumuşama, siyaset dilinin değişimi açısından olumlu değerlendirilebilir. Ancak Cumhurbaşkanından randevu talep eden başkanların bu taleplerine yanıt vermek yerine topyekûn bir davet yoluna gidilerek iktidarın kaybettiği belediyeler konusundaki siyasi yenilgisinin üzeri örtülmeye çalışıldı. Kamuoyuna güç gösterisi ve iktidar gücünün sergilemesi yapıldı'' ifadelerini kulladı. 

İktidarın bu güç ve yetkisini kullanarak muhalefetin yönetimindeki belediyelere güçlük çıkartma, engelleme çabalarını sonuna kadar sürdüreceğini vurgulayan Toprak, ''Cumhurbaşkanının yaptığı konuşmada isim telaffuz etmese de gündeme getirdiği konularda tamamıyla muhalefet belediyelerini hedef alması, tepki göstermesi ve ağır eleştirilerde bulunması siyasi yumuşama beklentilerinin de gerçekçi olmadığını ortaya koydu. Başkanlara “siz artık bir partinin değil tüm şehrin başkanısınız” diyen Cumhurbaşkanının, gerçekte AK Parti’nin Cumhurbaşkanı olarak davranması sözleriyle eylemlerinin çelişkisidir'' dedi.

AİLELERİ KARŞI KARŞIYA GETİRİYORLAR
15 Temmuz öncesi ve sonrası diye ayrıştırdıkları gibi şimdi de kayıp evlatlarının peşindeki anneleri, aileleri karşı karşıya getiriyorlar diyen Toprak, ''Diyarbakır’da HDP İl Başkanlığı Binası önünde başlatılan eylemde şu ana kadar her gün artan sayıda aile PKK tarafından dağa kaçırıldığını ve zorla örgüte üye edildiklerini dile getirdikleri çocuklarının geri getirilmesini talep etmektedir. Annelerin bu haklı talebinin iktidar tarafından istismar edilmesine ilişkin açıklamalar ve bazı görüntüler giderek bu eylemin bir iktidar organizasyonu olduğu izlenimini güçlendirmektedir. Cumhurbaşkanının, eyleme katılan aile sayısının artacağı, sanatçıların anneleri ziyaret edeceği açıklamalarının ardından PKK tarafından kaçırılan ve yıllardır örgütün elinde tutulan asker, polis aileleri de eyleme katıldı. Sonra da Cumhurbaşkanının tüm davetlerinde yer alan bir grup sanatçı Diyarbakır’a gitti. Son olarak İçişleri Bakanı’nın HDP il binası önünde aileleri ziyaret edip gözyaşı dökmesi, ailelere çocuklarını kimlerin kaçırdığını bildiklerini söylemesi iktidar ve devlet adına zafiyettir. İstanbul’da kayıp evlatlarının akıbetini öğrenmek isteyen Cumartesi annelerini cop ve plastik mermilerle alandan çıkartan, teröristlikle itham eden İçişleri Bakanı’nın Diyarbakır’a gidip eyleme destek vermesi, gözyaşı dökmesi acıların ayrıştırılmasından başka bir şey değildir. Bu ülkenin şehitlerini 15 Temmuz öncesi ve sonrası diye ayrıştırdıkları gibi şimdi de kayıp evlatlarının peşindeki anneleri, aileleri karşı karşıya getiriyorlar'' dedi.

SURİYE'NİN BÖLÜNMESİ AMAÇLANMAKTADIR
Toprak, ''İktidarın güvenli tampon bölge bağlamında gündeme getirdiği Suriyelilere bahçeli ev projesi, egemen bir ülkenin topraklarına el konulması anlamındadır. Projenin gerisinde Suriye’nin bölünmesi amacı yatmaktadır. Hem Fırat’ın doğusu hem de batısında sıkışan iktidar; bir yandan kapıları açma ve mültecileri Avrupa’ya salma tehdidini dillendirirken diğer yandan oluşturulacak güvenli bölgede, ülkelerine dönecek Suriyelilere bedava bahçeli ev vaadini gündeme getirmektedir. On milyarlarca dolar tutarında yeni projeyle Suriye politikasının iflasını perdelemeye çalışmaktadır. Cumhurbaşkanı bu projenin Toplu Konut İdaresi (TOKİ) tarafından hayata geçirilmesini ifade etmektedir. Halen sayıları 4 milyonu aşan Suriyeliler için binlerce bahçeli ev inşa edilmesi önerisi, bugüne kadar harcandığı ifade edilen 40 milyar dolara rağmen mültecilerden kaynaklanan ekonomik yükün ağırlığının daha da artması anlamına gelmektedir. 2011’de Suriye’de ABD’ye destek veren Türkiye-Katar-BAE-Suudi Arabistan ittifakının yerini Rusya-İran-Türkiye ittifakı almış durumda. Dolayısıyla körfez ülkelerinden Erdoğan’ın bu projesine kaynak sağlamalarını ummak gerçekçi bir yaklaşım değil. İktidarın Suriyelilere Güvenli Bölge’de bedava konut projesini, milyonlarca mülteciyi ülkeden gönderme görüntüsüyle toplumdaki tepkileri azaltma yanında, asıl iktidara yakın, zor durumdaki yandaş müteahhitlere yeni iş yaratarak kurtarma amaçlı bir plan olarak görmek mümkündür. Ancak asıl önemlisi böyle bir projenin askeri, siyasi, uluslararası hukuk açısından yaratacağı sorunlardır'' ifadelerini kullandı.

EKİM'DEN İTİBAREN FAİZLER ARTACAK
Merkez Bankası’nın enflasyondaki düşüşe dayandırdığı yüksek oranlı faiz indirimleri, Ekim’den itibaren yeniden yükselişe geçecek enflasyon artışı sonrasında yerini “faiz artışına” bırakacağını söyleyen Toprak, ''Merkez Bankası Temmuz'daki 4,25 faiz indiriminin ardından 12 Eylül’de 325 baz puanlık (3,25) ikinci bir yüklü faiz indirimine gitti. Normal şartlar altında, ekonomik kırılganlıkları ve dış borcu yüksek olan bir ülkede art arda gelen faiz indirimleri özellikle yabancı yatırımcıları kaçırır, döviz kurlarını yükseltir.  Ekonomik risklerin yüksek olduğu ülkelerde, o riski göze almayı sağlayacak en önemli unsurlardan birisi enflasyonun üzerinde getiri sağlayan pozitif, reel faizdir. Bu olmadığı takdirde yatırımcı başka ülkelere ya da piyasalara yönelir. Bu da ulusal paranın değer kaybına neden olur. Türkiye şu anda küresel ekonomideki durgunluk nedeniyle küresel piyasalarda şartların nispeten lehte oluştuğu bir dönemde… FED, Avrupa Merkez Bankası gibi büyük merkez bankaları, yeni bir “düşük faiz bol likidite” döneminin sinyallerini veriyor. MB’nin kendi enflasyon öngörüleriyle bağdaşmayan faiz indirimleri yakın ve orta vadede enflasyon beklentilerini belirsizleştirir, kırılganlıkları artırır ve kurlarla, faizleri, yeniden tetikler. Şu anda yaşanan tablo da budur'' dedi.