Süleyman Karan

Süleyman Karan

SURİYE EMELLERİ İÇİN KIBRIS FEDA EDİLEMEZ

Bir ülke, sınır ötesi bir operasyon gerçekleştiriyorsa ve orada kayıplar meydana geliyorsa, bu kayıpların hesabını vermek o ülkenin hükümetinin sorumluluğundadır. Eğer ki, yurttaşlarına kayıplar konusunda net ve açık bilgiyi zamanında vermiyor, bilgi akışını karartıyorsa, iki kez sorumludur. Perşembe akşamı olan buydu. Tıpkı daha önce de olduğu gibi... Bunun sebebi, Suriye’deki vekalet savaşında, AKP’nin yeni bir taktik arayışına girmesi. Bir taktik diyorum, çünkü ırkçıların desteğindeki siyasal islamcıların herhangi bir strateji geliştirme kabiliyetleri yok, hiç de olmadı. Bakmayın, bunu ‘denge politikası’ diye açıklamalarına, bunun sebebi akıllarınca ‘ikili oyunlar’ ile durumu idare etmek. Ve edemiyorlar. Sonuçta da tüm ülkenin canını yakan askeri kayıplar ortaya çıkıyor. Ve böyle giderse, Batılı emperyalistler bu yarayı kaşıyacağına göre gidecek de, kayıp vermeye devam edeceğiz.

İTTİFAK SIRAT KÖPRÜSÜNDE
Şunu belirtelim, perşembe günü gerçekleşen saldırıdan Rusya’nın haberdar olmaması neredeyse imkansız. Zaten birkaç gündür Moskova’dan yapılan açıklamalar da, Suriye Ordusu’nun İdlib’deki operasyonlarını destekler nitelikteydi. Ve yine birkaç gündür, gelen açıklamalar artık uyarı niteliğini de aşmış durumdaydı. Açıkça, Ankara’yı ‘teröristlere destek vermek’ ile suçlayan demeçler veriliyordu. Buna karşın, perşembe günü gerçekleşen saldırı sonrasında, Ankara’nın resmi açıklamalarında, Rusya’yı doğrudan hedef almadığını görüyoruz. Rusya ise ‘Suriye’ye ateşkes çağrısı’ yaptığını ve bu saldırıdan sorumlu olmadığını dile getiriyor. Yani şimdilik, iki taraf da doğrudan cepheden bir açıklama yapmamaya özen gösteriyor.

ABD DİYECEĞİNİ DEDİ
Ankara’nın yeni bir ititfak arayışına girmek zorunda kaldığı aşikar. ABD de bu arayışa göz kırpar gibi yapıyor, ancak masaya oturmadan önce, elini güçlendirmek için beklemeyi tercih ediyor. Cuma günü Washington’dan gelen açıklama bu niyetlerini açıkça ortaya koyar nitelikte. ABD’nin NATO Büyükelçisi Kay Bailey Hutchison, ‘Türkler’in, kimin güvenilir ortak olduğunu; kimin güvenilir olmadığını görmesi gerektiğini’ söyleyip, ardından “Umarım Cumhurbaşkanı Erdoğan bizim onların geçmişte ve gelecekte ortakları olduğumuzu görür ve S-400’ten vazgeçmeleri gerekiyor” dedi. Yani Rusya ile köprüleri atmadan ABD’nin Türkiye’ye net bir destek vermesi kısa vadede mümkün görünmüyor. Büyük olasılıkla, havadan gözlem desteği dışında, ABD pek bir şey yapmaya niyetli değil. Bu arada Ankara’nın da ABD’nin Suriye’deki emellerine amenna demesi halinde, bunu millete nasıl açıklayabileceği tam bir muamma.

AB SIKINTILI AMA...
Gelelim Avrupa Birliği’ne... Ankara, bir yandan NATO’yu 4. madde kapsamında toplantıya çağırırken, bir yandan da mültecilere sınırları açarak Avrupa ülkelerini terbiye etmekle tehdit ediyor. Bu yaptırıma AB’nin nasıl bir karşılık vereceği belli değil. Ancak zaten 5. madde üzerinden değil de 4. madde üzerinden bir çağrı ile NATO’nun toplanması talebi, Ankara’nın NATO’dan beklentisinin destek mesajları dışında çok da fazla olmadığının bir göstergesi.

BATI İLE AYRI CEPHEDEYİZ
Mesele Suriye ile sınırlı olsa, yine bir hareket imkanı olacak belki siyasal islamcılar için, ancak mesele tüm Doğu Akdeniz, ve özellikle de Kıbrıs! Eğer Suriye için ABD ve AB ile ittifaka girilirse, Kıbrıs gözden çıkarılmış olacak. Bu çok net, zira gerek Körfez, İsrail ve Mısır gerekse ABD ve AB, Türkiye’ye, Doğu Akdeniz havzasındaki doğalgaz kaynaklarından pay vermeye hiç mi hiç niyetli değil. Ve eğer ki bu ırkçı destekli siyasal islamcı iktidar, Suriye sebebi ile Kıbrıs’tan taviz verirse, işte bu tarihsel bir gaflet olacak.

İşte böyle kırk katır mı, kırk satır mı gibi bir ikilem var şu an. Bu Türkiye’nin ikilemi değil, bu iktidarın ikilemi... Suriye’de ideolojik takıntılar sebebi ile Kıbrıs’ı feda etmeye kalkmak, affedilemez bir hata olur. Ve Batılı emperyalistler ile bir ittifaka girilirse eğer olacak olan da tam da budur!

Önceki ve Sonraki Yazılar