Abdullah Ağırkan

Abdullah Ağırkan

BUNLARI KONUŞUN

Bir savaş teorisine göre gerçek her zaman manipüle edilebilinir.

Gerçek her kesin pencerense göre değişim arz eder.

Vatan savaşı kutsanmışlığın en somut haldir özellikle Ortadoğu toplumlarda…
Ancak Kimin vatanı?
Vatan tam olarak hangi sınırda biter?
Ya da vatanın bir sınırı var mı?
Suriye “bizim vatan” kavramımız içinde yer alır mı? 
Eğer değilse vatanımız? !

İşgalci Miyiz?

Doğrusu Türkiye “ortalama bilince sahip” insanların ülkesidir. Medya ve din yeni bir toplumsal insan portatifi icat etti mevcut siyasal yapı istekleri doğrultusunda. 
Bu insan portatifi soru sormaz, soru soracak bilinci henüz oluşmamıştır.

Mevcut sistem bu soruları soracak bilincin oluşumunu tehdit olarak görmekte.
Sadece çatlak ses çıkartan gerçek yurtseverler dışında her kes bir tiyatronun perdesine bakan seyirciler gibi.

Belki hayatları boyu tek bir havan topu/uçak savar sesi bizzat işitmediler ve savaşın aslında arkada kalan insanların gözyaşlarında olduğunu hiç öğrenmediler/görmediler bizzat.

İzledikleri üçüncü sınıf “akıncı dizilerin“ kurgu/ gerçek arasındaki farkın aslında çok boyutlu olduğunu somut yaşamda test etmediler…     

ABD-RUS Emperyalistlerin Ortadoğu coğrafyasını parçalayarak yönetme tezine her yurtsever karşı olmak zorundadır.

Türkiye bir bilinmeze doğru giden sürecin parçası olmakla geleceği tehlikeye atıyor.

Siyasal anlamda tamamen yalnızlaşan, küresel manada izole edilen bir ülke konumunda olarak Türkiye, Ekonomik yaptırımlar ve sınırlı siyasal manevra alanıyla işin içinden çıkamaz. 

Bu savaş ve yıkım süreci tüm Ortadoğu için çözüm anahtarı oluşturacak aşamaya geldi aslında, ancak kendi tezleri/çözümleri olursa. Kendi Kaderini tayin hakkına sahip Ortadoğu halkları, batılı sömürgecileri kovarak özgür olmayı başarabilir elbette…

Geleneksel milliyetçi anlayışı ile kutsanmış devlet aygıtı ve son dönemde “popüler” hala getirilen fetih kavramı ile kurumsal anlamda kurduğumuz devlet aynı doğrultu/yörüngede değil.  
Emperyalizmin istikrarsız ve güvenilmez tezine-sınırlarına ekonomik-siyasal Baskısında sıkışan biziz. ABD-AB-Arap Birliği ve diğer kuzey ülkeleri toptancı şekilde bu baskının tarafı.

Türkiye bu süreci aklıselim götürmediği sürece kapıda biriken sorunların devrilip altında kalma riskiyle karşı karşıyadır. 

ÇÖZÜM VAR! 

Şüphesiz çözüm derli/toplu bir siyasal programla ancak mümkün.

CHP bu tarihsel süreci organize edecek başat aktör elbette. Ancak Genel merkez kadro birikimi ile ilçeler arasındaki nitelik, birikim, beceri çok boyutlu olarak düşük seviyede. Bu kadro birikimi ile yerelden genele başarı açıkçası kolay değil… 

CHP Genel merkezi noktasında yaptığım son iki röportaj Erdoğan Toprak ve Ünal Çeviköz ile olmuştu. Genel merkez düzleminde bakıldığı takdirde ciddi bir kadro birikimi, sorunlara dair çözümler üretilmekte… 

CHP yerel yönetimler eksenli çözümler / başarılar ile ancak kazanım elde edebilir genelde. Seyit Torun bu konuda çok ciddi çalışmalar yapıyor doğru bir ekiple bizzat tanığı olarak söylemek zorundayım…
Ancak mesele genelden / yerele değil…

Yerelden genele olmak zorunda…

Mesele genel merkez yöneticilerinin program, çalışmalarını ve elbette genel başkanın söylemlerini ilçelerde topluma taşıyacak yöneticilerde. Bir kadro hareketi ve bu nitelik, düzey ile anlam kazanacak bir iştir...

Bu konuda ciddi eksikler var.

Önceki ve Sonraki Yazılar