Abdullah Ağırkan

Abdullah Ağırkan

Erdoğan'ın Son Seçeneği

Amerikan derin devletinin yayın organı Foreign Policy son günlerde ilginç makaleler yayımlıyor. ABD’nin dış ilişkiler kurmaylarının yetiştiği Foreign Policy, ABD ‘nin Türkiye’ye karşı nasıl bir süreç izlemekte olduğunu analiz ediyor…

 Andrew Doran imzasıyla yayınlanan makalenin kısa özeti şöyle;


 “Eski ABD Başkanı Franklin Roosevelt, Sovyetler Birliği'nin Amerika Birleşik Devletleri'ne layık olmayan bir müttefik olduğunu biliyordu, ancak Nazizmin medeniyet için daha acil bir tehdit olduğunu da biliyordu. Bir danışmanına "Bu köprüyü geçmek için şeytanla el ele tutuşurdum" demişti. Birleşik Devletler köprüyü geçtikten ve Nazizm yıkıldıktan sonra, iki müttefik yollarını ayırdı.


Sovyetler Birliği'nin çöküşünden çok sonra, Washington'un elleri diğer tatsız/anlamsız müttefiklerle kilitli kalmaya devam ediyor. Bunlardan biri, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yönetimindeki Türkiye.

Soğuk Savaş Türkiye ile stratejik bir ortaklık mantıklı hale getirmiş ve ülke bugün NATO'nun bir parçası olarak kalsa da, Türkiye ABD'nin doğal bir müttefiki değildir. 


Son milenyumdaki tutarlı üç Orta Doğu gücünden - Türkler, Persler ve Araplar - Batı için tarihsel olarak en büyük tehdidi oluşturan Türkiye'dir. Bunun nedeni, kısmen coğrafi konumu ve aynı zamanda modern çağa kadar devam eden Güneydoğu ve Orta Avrupa'ya imparatorluk genişlemesinin uzun geçmişinden kaynaklanıyor. Soğuk Savaş sonrası dönem  ve özellikle Erdoğan'ın uzun görev süresi  tarihsel normda bir geri dönüşe tanık oldu.


Uzmanlar, Erdoğan'ın bugünkü stratejik duruşunun en iyi neo-Osmanlı, pan-İslamcı veya etno-üstünlükçü olarak tanımlanıp tanımlanmadığını durmaksızın tartışıyorlar, ancak bu gerçekçi değil. Önemli olan Türkiye'nin Batı ile çok az çıkar veya değer paylaşan, giderek kötüleşen bir devlet olmasıdır. 


Ortaklığın faydaları, maliyetler tarafından oldukça ağır basmaktadır. Geçen hafta ABD'nin Afganistan'dan tamamen çekildiğini duyurduğu gibi, Amerika Birleşik Devletleri Ortadoğu'daki aşırı genişlemesini Türkiye de dahil olmak üzere sona erdirme sürecinde. Bugün Türkiye, artık Amerika Birleşik Devletleri için jeostratejik önemi kalmayan dünyanın her hangi bir bölgesinde bölgesel bir güçten ibarettir.”


ABD NE DEMEK İSTİYOR? 


Kısa analizden de anlaşılacağı üzere ABD derin devleti farklı bir düşünce biçimine evirilmiş politik, askeri, ittifaklar noktasında. Türkiye artık ABD için çokta önemsenecek bir konumda değil. Soğuk savaş sonrası süreci analiz eden ABD, farklı alanlara siyasal-askeri konumlar sağladılar bu coğrafyada ve artık Türkiye çokta gerekli bir denge dağîli demenin, ima etmenin ötesinde uygulamalarıyla açık biçimde gösteriyorlar her alanda…


Açıkçası Türkiye AB-ABD blokundan dışarıya itiliyor...
Türkiye ciddi bir yol ayrımının eşiğinde ve bu yol ayrımı aslında bu yüzyılın politik, askeri çatışmalarının bir başlangıcı. ABD –NATO Eksenli siyasal eksen darmadağın olmanın eşiğinde…
Recep Tayyip Erdoğan - AKP’ nin aslında bu yol ayrımının zorunlu, kaçınılmaz bir gerçek olduğunun farkına varmaları gelecek kurgusu, koltuk kaygısından öte yanları da var şüphesiz ve bu nokta da son çaresi artık Avrasyacılar… 

Önümüzdeki seçim aslında bir nevi eksenleri, yolları ve blokların seçimleri olacak şüphesiz. Bir tarafta ABD-AB eksenli ittifaklar, diğer yanda Avrasya eksenli bir tez belirginlik kazanıyor. Recep Tayyip Erdoğan - AKP’ nin artık seçeneği bu noktada yok düzeyde, her ne kadar belli tavizler ile haziranda NATO toplantısı umdu olsa da kapılar çoktan kapandı…


Türkiye son düzlükte artık - eksenlerin tam kavşağında ve bu süreç netleşme aşamasına geldi zorunlu-kaçınılmaz olarak.  

Önceki ve Sonraki Yazılar