23 NİSAN 1920, EKONOMİDE BAĞIMSIZLIK BAŞLANGICI

23 Nisan 1920 tarihi ülkemiz için önemli bir dönem noktasıdır. 23 Nisan 1920’de topyekûn bir millet bağımsızlık için ayağa kalkmış, bunun iradesi de 23 Nisan 1920 günü Ankara’da Meclis’in açılışı ile tescillenmişti. 
23 Nisan 1920’de açılan Birinci Meclis tarihimizde temsil oranı en yüksek, en etkin ve verimli çalışmış meclis idi. O mecliste maaş, makam, sekreter, makam aracı, yönetim kurulu üyelikleri vb. yoktu. Ülkeyi işgalden kurtarmak için dertlenen insanlar Doğu’dan, Batı’dan, Ege’den, Güney’den, Trakya’dan Türküyle, Laz’ıyla, Kürdiyle, her yerinden o mütevazı binada toplandılar ve millet için mücadele verdiler. Belki, siyasi yaklaşımları, görüşleri farklıydı ama tek bir dertleri vardı: İşgali bitirmek ve ülkeyi, halkı özgür hale getirmek. 1876’dan günümüze bu toprakların sahip olduğu en demokratik, en çoğulcu, en düzgün adamların olduğu meclisti Birinci Meclis. Hem de yokluklara, imkansızlıklara rağmen. Kurtuluş mücadelesini işte bu Meclis vermişti. 
Bu tarihten sonra bağımsızlık mücadelesi her alanda başlamıştır. Atatürk’ün önderliğinde siyasal ve sosyal alandan ekonomik alana kadar her alanda tam bağımsızlığın tesisi için pek çok değişimler yaşanmıştır. 
23 Nisan 1920 öncesi Osmanlı her alanda olduğu gibi, kapitülasyonlar ve dış borçlanmalar nedeniyle mali bağımsızlığını kaybetmişti. O haldeki, Düyunu Umumiye İdaresi (Borçlar İdaresi) oluşturulmuş, yabancılar liman, gümrük ve diğer yurt içi gelirlerini denetliyor, önce alacaklarının tahsilini yapıyorlardı. Adeta, bir nevi gelir temliki uygulaması vardı.  
Atatürk, Nutuk’ta bu durumu şu şekilde özetler. “Osmanlı hükümdarları ve yakınları, debdebe ve gösteriş içinde yaşayabilmek için ülke ve ulusun bütün servet ve kaynaklarını kuruttuktan sonra, devletin şeref ve haysiyetini feda ederek birçok dış borçlanmalar yapmıştır. O kadar ki, devlet dış borçların faizlerini bile ödeyemeyecek duruma gelmiş, dünyanın gözünde iflas etmiş sayılırdı.” İş Bankası Kültür Y. s 472. 
Lozan’da kapitülasyonların kaldırılması konusunda işgalci güçler direnmiş, İnönü toplantıyı terk etmiş, Atatürk’le görüşmesi sonrasında Kurtuluş Savaşının kaldığı yerden devam edeceği sözünü müzakereci ülkelerin diplomatlarının yüzüne söylemesi üzerine Lozan’da müzakereler tekrar başlamıştır.  İşte kapitülasyonlar bu mücadeleyle kaldırılmıştır. Çünkü, mali bağımsızlığı, iktisadi hürriyeti olmayan bir milletin bir müddet sonra siyasal bağımsızlığını kaybetmesi kaçınılmazdır.
Kurtuluş Savaşı bittikten sonra 23 Nisan 1920 ruhuyla ekonomik bağımsızlık anlamında pek çok yapısal reformlar yapılmıştır. 
Şurası bir gerçektir ki, Türkiye Cumhuriyeti tarihinde gerçek yapısal reformlar hem sayıca hem de içerik olarak en fazla 1923-1930 döneminde yapılmıştır.  
Bunlar torba kanunlar değildi, o dönemdeki Meclis yeni bir ekonomik düzenin yapı taşlarını kuruyordu. Ekonomik ve mali alanda yapılanların bazıları şunlardır;  KİT’lerin, yani şimdi sata sata bitiremediğimiz fabrikaların kurulması, Kabotaj Yasası, Teşviki Sanayi Kanunu, TCMB’nin kurulması, Demiryolu Şirketinin kurulması, Kayseri Uçak ve Motor Fabrikasının kurulması, Demir Çelik Sanayiinin kurulması, İzmir İktisat Kongresinin toplanması, İş Bankasının kurulması. 
1923-1930 arasında gerçekleştirilen bu çabaların sonucu GSYH 570 milyon dolardan 1 milyon dolara çıkmıştır. Bu dönemde ortalama ekonomik büyüme %9,5 olmuştur. 
Dünya ekonomisinden aldığımız payda, 1920’lerde %0.41 lerden 1930 da %0,65 lara yükselmiştir. 1929 İktisadi Buhranı olmasaydı, 1940’larda, 2019 sonu itibariyle dünya ekonomisinden aldığımız pay olan %0,85 düzeyine ulaşmamız içten bile değildi.   
Bu vesileyle, üzücü olan bir durumu yazmadan geçemeyeceğim, 100 yıl sonra, 2020 sonunda maalesef dünya ekonomisinden aldığımız pay %1 in altındadır.   
2002 de G20 de bulunduğumuz 17 inci sıradan, (2016 yılında 16 ıncı sıraya yükselmiştik) 2019 sonu itibariyle 19 uncu sıraya düştük. Neyse ki, kupon araziye sahip olmamız nedeniyle G20’nin dışında kalmıyoruz.   
1923-1930 arası bütçe açığı vermeden, dış borç almadan, eski borçları da ödeyerek, kendi yağımızla kavrulmuş, biz bize yetmiştik, biz bize üretmiştik, biz bize büyümüştük.
23 Nisan 1920’le başlayan dönem, ekonomik bağımsızlığımız açısından bir dönüm noktasıdır.  Bunları hamaset olsun diye söylemiyorum, geçmişe özlem olarak değil, şunun için, biz bize olursak, kamu-özel, merkezi idare-belediyeler birlikte olursa yine başarırız.  Tek şart; 23 Nisan 1920 ruhuyla, Birinci Meclis düşünce pratiğiyle, emanet edildiği çocukların en temiz, en saf haliyle, gün be gün büyümesi, gelişmesi gibi.

Önceki ve Sonraki Yazılar