DİN BU DEĞİL, DİN ADAMI DA BU DEĞİL?

Son günlerde Diyanet İşleri Başkanı şahsında Diyanet’in durumu tartışılırken bir de kendisine tefsir ve fıkıh hocası denilen hatta dini çevrelerde ulemadan olduğu kabul edilen H. Karaman’ın Yeni Şafak Gazetesinde yaptığı açıklamalar muhafazakar kesimde şok etkisi oluşturmaya yetti. Açıklamalar özetle şunlar;

İktidara zarar, muhalefete koz verecekse haksızlık ve yanlışlardan şikayetle doğruları söylemek caizdir diyemem. Eski zamanlarda bunları dile getirenlerin dillerini kesiyorlardı, şimdi hiç değilse yalnızca uçlanma yolu tıkanabiliyor.

Yolsuzluklar!. Suiistimaller, mevki imtihanını kaybetmeler, vazifeye..yoksul başlayıp haram-helâl demeden zengin olmalar yirmi yıldan beri değil, bin yıldan fazladır var!

Önüme kurtlu bulgur koysalar dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmamak adına pirinci aramaktan vazgeçip evdeki bulgur kurtlu, çürük olsa da yemeyince açlıktan öleceksem daha temizini buluncaya kadar yerdim”

Gerçi aynı hoca daha önceleri de arada bir nevi şahsına münhasır fetvalar veriyordu. “Yolsuzluk da ayıp, günah ve suç olduğu halde tarifi ve hükmü bakımından hırsızlık değildir, hukuki sonuçları ve cezası farklıdır fetvası bunlardan sadece birisiydi.

Bunları okuyunca kendi kendime “İyi ki; dini, diyaneti bunlardan, kendisini tefsir fıkıh hocası, din işleri başkanı olduğunu söyleyenlerden değil, ilkokulu sadece 3 yıl okuyabilmiş rahmetli babamdan ve haramı helali okuma yazma imkanı bulamamış ev hanımı rahmetli annemden öğrenmişim” diye düşündüm ve halime şükrettim.

Ne diyelim, yazık çok yazık, çünkü din bu değil, din adamı da bunlar değil? Bunlar mukaddes kitabımız Kuran’da “Ayetlerimi az bir semere, ücret veya menfaat karşılığı satın almayınız” Bu ayet en az 5-6 yerde vardır. Ve devam ediyor “Allah’ın indirdiği kitabın bir bölümünü gizleyenler ve onu az bir şey karşılığında satanlar yok mu, onlar için elem verici bir azap vardır (Bakara Suresi, 174.ayet) ayetlerinde tasvir edilenlere ne kadar çok benziyorlar değil mi?

Sevgili okurlar;

Bunlar bilmiyorlar mı yukarıdaki ayetleri ve diğerlerini. Kendisinin de yazarları arasında olduğu Kuran Meali ve Kuran Yolu Tefsir kitaplarında yazılanları. Örneğin, Nisa Suresi 135 inci ayet Ey iman edenler! Allah için adalete, doğruluğa şahitlik edin, bu şahitliğiniz kendiniz, ana-babanız veya akrabanız aleyhine olsa bile adaletten asla ayrılmayın, aleyhinde olduğunuz kimseler zengin olsunlar, yoksul olsunlar fark etmez. Öyleyse siz nefsinize, hislerinize uyup doğruluktan ve adaletten ayrılmayın. Eğer adaletten sapar veya üzerinize düşeni yapmaktan geri durursanız yani hakkı, doğruyu söylemez, şahitlik etmezseniz, bilin ki, Allah yaptığınız her şeyden haberdardır.

Yine bilmiyorlar mı, bu dinin ikinci kaynağı Hz. Peygamberin sözlerini. “Sizden birisi bir münkeratı, olumsuzluğu, yanlışı gördüğünde eliyle onu değiştirsin, eğer buna gücünüz yetmiyorsa dilinizle değiştirin, buna da gücünüz yetmiyorsa kalbinizle buğz edin, hislerinizle, vicdanınızda yanlışları kabul etmeyin, bu ise yani sadece kalbinizle kabul etmeme imanın en düşük halidir, mertebesidir

Devam edelim, bilmiyorlar mı zannediyorsunuz, pek çoklarınca fıkıh ilminin kurucusu olduğu kabul edilen İmamı Azam Ebu Hanife, İmam Mâlik, İmam Şafiî ve Ahmet b. Hanbel ezcümle dört mezhep kurucusu hiçbir zaman dönemlerinin vali, kadı, ya da halifelerinin Kurana ve Sünnete aykırı buldukları icraatlarını ve yanlışlarını açıktan eleştirmişlerdir. En fazla bilineni, Ebu Hanife, dönemin valisi halife Mansur’a meşruiyet kazandırmamak için yapılan bütün görev tekliflerini reddetmiş, bedelini hapis olarak ödemiş, işkence görmüş, bir ara tahliye edilmiş, tekrar huzura davet edilerek kadılık teklifi yinelenmiş, yine de kadılığı kabul etmemiştir.

Diğer bir din adamı İmamı Malik, zorla alınan halifeye biatin geçersiz olduğunu söylediği için kırbaçlanmış, yazdığı kitap Muvatta’nın ülkenin her yerinde devlet eliyle satılacağı vaadini kabul etmemiş, kitabının sonunu hapiste hücresinde tamamlayabilmiştir. Velhasıl çok fazla uzatmaya, örnek vermeye gerek yok. Bunların hepsini kendileri de biliyorlar. Ama, işte o kelime var ya; -----olma, ----- yakın olma, Doğruları yaz-a-mama, yanlışları dile getir-e-meme.. Bir nevi duyma, konuşma, karışma, dilsiz! olma.

Yazık çok yazık, adına muhafazakar camia mı diyelim, dini hassas çevreler mi diyelim, bilemiyorum, şayet buysa hassasiyet, bilelim ki, din bu değil, din adamı da bunlar değil. Gerçek din Kuran’ın ayetlerinde ve Hz. Peygamberin sözlerinde saklıdır.


 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar