EKONOMİK REFORMLAR PAKETİNDE NELER OLMALI?

12 Mart 2021 Cuma günü, yarın Ekonomik Reform Paketi Sn. Cumhurbaşkanı tarafından İstanbul’da basın toplantısıyla açıklanacak.  Dün bazı basın organlarında Reform Paketinin makroekonomik istikrar politikaları ve yapısal reformlar üzerine kurulacağı, mali disiplin, enflasyonla ve cari açıkla mücadele konularında hedefler ve yerli ve yabancı yatırımcılara teşvikler içereceği yazıldı. 
Dileğimiz bundan önce açıklanan ve her yıl yenilenen 3 yıllık Orta Vadeli Program veya İnsan Hakları Eylem Planı gibi strateji, vizyon, misyon, irade, siyasi istikrar vb. cümlelerden ibaret olmasın, gerçeklerle ve sorunlarla yüzleşen takvime bağlanmış çözüm odaklı somut önerilerin olduğu bir Reform Paketi olsun. Diğer bir temennimiz, vatandaşa yeni yükler getiren vergi veya benzeri düzenlemeler yerine harcamalarda tasarrufu somut verilerle içerecek öneriler, yerli ve yabancı yatırımcıya güven veren bir yaklaşımla kurumsal kapasiteyi artıracak yetki devirlerini kapsayan bir program olsun.  
Sevgili okurlar,
Daha önceki iki yazımızda ekonomik reform paketinde olması gereken öncelikleri yazmıştık ve sırasıyla detaylı bir şekilde madde madde veya konusuna göre açıklamak istiyoruz demiştik. Reform Paketinin Mart ayının üçüncü çeyreğinde açıklanacağı söylenmişti, erkene alınınca yapılması gerekenleri kısaca aşağıya almak durumunda kaldık. Belki ileride etraflıca açıklama imkânı olur. Özetle, somut adımlar olarak şunlar yapılmalıdır.
Yetki Devri: Ekonomik konularda ve yatırımlarda Bakanlıklar ve sorumlu kuruluşlara; Hazine ve Maliye, Ticaret, Enerji, Orman, Şehircilik, Ulaştırma Bakanlarına kendi görev alanlarına ilişkin örneğin izinler, ruhsatlar, lisanslar, iptaller, ihaleler, satın almalar, teftişler, cezalar vb. konularda açıkça sözlü ve yasal düzenlemelerle yetki devirleri yapılmalıdır. Bu yetki alanlarının ne olduğu hem yetki devri yapacak olanlar hem de yetkilerini kullanamayanlar tarafından bilinmektedir. Ayrıca, TCMB, EPDK, BDDK, BTİK, RK, SPK, Gelir İdaresi, KİK, Kamu bankaları ve BOTAŞ, EÜAŞ, TCK, TCDD gibi KİT’lerin kendi görev alanlarında yetkili ve sorumlu oldukları açıkça ifade edilmelidir. Bu görev ve sorumluluklar kendi kuruluş kanunlarında yazılıdır. 
Makroekonomik istikrarı sağlamanın en temel şartının fiyat istikrarından geçtiği, bunun için bir taraftan para politikası araçlarıyla TCMB tarafından yapılacak mücadeleye destek olunacağı, bu kapsamda maliye politikası anlamında genişlemeci, para arzını ve talebi artıran kredi destek paketlerinin açılmayacağı, diğer taraftan enflasyonla mücadele için tarımda ve sanayide üretimi artışına teşvikler verileceği açıklanmalı. Bu kapsamda öncelikle kur istikrarına vurgu yapılmalı, sabırla Türk Lirasına dönüşüm beklenmeli, büyüme hedeflerinden fedakârlık yapılabilmeli, gıda fiyatlarında maliyetleri artıran ulaşım, gübre, tohum, yem vb. fiyatlarda destekler açıklanmalıdır.  Bu bağlamda,  yıllardır sözü edilen Hal Yasası için takvim verilmelidir. 
Tarımda Kuraklıkla Mücadele Eylem Planı açıklanmalı, bu çerçevede Su Kullanım Yasası veya Su Yönetimi Kanunu çıkartılarak, Belediyeler, DSİ, Valilikler, Sulama Birlikleri ve bireysel sulama konularında düzenlemeler yapılmalıdır, eldeki su kaynakları fayda maliyet analizlerine göre verimli kullanılmalıdır. Ülkede Su Yönetimi Yasası bile halen yoktur. 
Finans sektörüne duyulan güveni artırmak için kapsamlı bir üçüncü taraf varlık kalitesi incelemesi ve bankalar için stres testleri yapılmalıdır. Kredi ertelemelerini aşamalı olarak kaldırarak kurumsal borçları yeniden yapılandırma teşvik edilmelidir.  Bu bağlamda, 30.6.2021 tarihine ertelenen Bankacılık sektöründe takipteki alacaklar ve halen mevcutta var olan ister Kredi Kaynak Fonu kaynaklı isterse geçen yıl kullandırılan kredilerden kaynaklı batık kredi stokuna ilişkin bir düzenleme ve yeniden yapılandırma mekanizması açıklanmalıdır. 
Kamu İhale Kanunu 21/b maddesine göre Olağandışı hallerde kullanılması gereken ancak uzunca bir süredir olağan olarak kullanılan ilansız pazarlıklı ihale yönteminin terk edileceği açıkça ilan edilmelidir. Bu suretle kamu ihale ve satın alma işlemlerinde rekabetçi bir yapı belli bir sürede oluşabilir, yerli ve yabancı yatırımcı ve müteahhitlerde gelmeye başlarlar.
Yerli ve yabancı yatırımcılara yönelik büyük ölçekli yatırımlarda birtakım satın alma garantili teşvikler, bu kapsamda Sinop Nükleer Santrali için ABD, AB ülkeleriyle ikili müzakereler geliştirilmelidir. 
2007 yılında ilan edilen Ceyhan Enerji Bölgesinde büyük ölçekli enerji yatırımları için ikili ve çok taraflı, örneğin KATAR ile LNG Tesisi, Çin ile kömüre dayalı termik santral, BTC kapasite artışı, petrol depolama tesisi, lojistik merkezi anlamında liman yapımı düşünülmelidir.
Afşin Elbistan bölgesinde çevreye duyarlı yeni orta ölçekli C ve D sahaları için Güney Kore, Kanada veya diğer ülke yatırımcılarıyla ve yine aynı sahada mevcut olan gübre kaynakları için Almanya gibi ülkelerle Gübre Fabrikası inşası için birtakım vergi ve satın alma garantili yatırım teşvikleri planlanmalı.
Konya Bölgesinde güneş santrali yatırımları gözden geçirilerek ya yenilenmeli ya da mevcut yatırımcılarla problemler çözümlenmelidir. Aynı şekilde yeni rüzgâr ve güneş santral yatırımları açıklanmalıdır.
Yabancı yatırımcılara tahkim şartında düzenleme yapılarak İhtisas mahkemesi kurulmalı, yatırımlarda tahkim şartına yönelik destekler açıklanmalıdır.
Yeni gelir kaynağı olarak Kamu Özel İş Birliği kapsamında yapılan ve çalışan şirketlerin gelirleri halka arz edilerek kamuya kaynak sağlanabilir. Bu konuyu bir önceki yazıda açıklamıştık, bu suretle yüzde 10-15 halka arz yoluyla gelir elde edilebilir, bu da yaklaşık 10-15 milyar dolar demektir. 
Kanal İstanbul gibi hazineye ciddi miktarda yük getirecek ya da YİD modeliyle yapılsa bile Hazine Dış Garantili Krediler Stokunu etkileyecek yeni yatırımlardan en azından şimdilik vazgeçilmelidir.
Başta Türkiye Varlık Fonu olmak üzere bütçe dışı fon ve ödenek uygulamaları kapatılmalı ya da Uluslararası uygulamalara uygun şekilde düzenlenmelidir. 
Mali disiplini sağlama alma ve Borçlanmayı azaltma anlamında Faiz Dışı Fazlaya azami gayret gösterileceği belirtilmelidir. 
TUİK, TCMB ve diğer özerk olması gereken kuruşlarda kurumsal işleyişi ve kaliteyi artırıcı unsurlar açıklanmalıdır.  
Sevgili okurlar;
Yukarıda sayılan ve daha başka düşünülebilecek tüm önerilerin gerçekleşmesinin ön şartı ise evrensel hukuka, demokratik standartlara bağlı bir yönetim ve güvendir. Bunun en güzel örneği 2003-2007 arasında siyasi istikrarla birlikte yaşandı. Şimdi belki daha zor ama neden olmasın.

Önceki ve Sonraki Yazılar