ELEKTRİK SEKTÖRÜNDE NELER YAPILMALI-YAPILABİLİR?

Son 2-3 haftadır elektrik fiyatlarında yüksek düzeydeki artışların nedenlerini açıklamaya çalışıyoruz. Bu bağlamda, kuraklık ve suyun yanlış kullanımından kaynaklı hidrolik üretimin azalması gibi dışsal faktörleri ve kaynak ikamesi adına linyit kullanımına ilişkin rakamsal verilerle imkanlarımızı ortaya çıkarmaya çalıştık. Bu kaynaklar dışında doğalgaz ve ithal kömürden üretimin sonuçlarını ve rüzgâr, güneş, jeotermal vb. yenilenebilir kaynakların üretimdeki rollerini anlatırken dövize dayalı teşvik mekanizmasının fiyatlar genel düzeyine etkilerini de vurgulamaya çalıştık. Nihayet, önümüzdeki dönemde neler yapılmalı-yapılabilir konusuna gelmek istiyoruz.

Öncelikle şunu ifade etmeliyiz ki, bugün elektrik sektöründe işimiz gerçekten çok zor; çünkü geçmişe oranla sektörün piyasa aktörleri çok fazla; uzunca bir süre tek bir elektrik şirketi vardı, adı da TEK idi, sonra ikiye ayrıldı, TEAŞ oldu, 2002’de 3-4’e bölündü, EÜAŞ, TEİAŞ, TETAŞ, TEDAŞ oldu, 2007’den sonra 21 adet elektrik dağıtım, EDAŞ oldu, bir o kadar hatta daha fazla üretim, EÜAŞ oldu, şimdi hem TEDAŞ, TEİAŞ, EDAŞ’lar, EÜAŞ’lar var, hem de sistemi yürütmek, düzenlemek, denetlemek için EPİAŞ, EPDK, ETKB ve Beştepe’de danışmanlar var. Bu anlamda, elektrik sektörü yönetimi 10 yıl öncesine göre daha zor; üretimde hem devlet hem özel sektör, iletim devlette, tedarik ve dağıtım tamamen özel sektörde, piyasa işletmecisi EPİAŞ, yatırımları denetleyen TEDAŞ, sektörü düzenleyen, denetleyen EPDK, politika belirleme noktasında Beştepe’de danışmanlar ve Enerji Bakanlığı var.  Üstüne üstlük pek çoğumuzun ayrımını yapamadığı kendi içinde üretim, ticaret, tedarik, toptan, dağıtım, iletim, perakende ağlar, şirketler var.  Tüm bu aktörlerin öngörüleri; planlama, beklentiler, riskler, fırsatlar ve ilişkiler tam bir matris gibi çok bilinmeyenli denklemler içeriyor. Bütüncül bir yaklaşımla herkesi memnun edecek şekilde sektörü yönetebilmek, makulde buluşabilmek imkânsız gibi.

Enerji stratejik bir sektör, son Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte herkes bunu yaşıyor. Tüm dünyada enerji arz güvenliği birincil önceliğe sahip, biz de ise enerji arz güvenliğine ek olarak bir hususu özellikle belirtmek isterim ki; zaman zaman enflasyonla mücadele anlamında TCMB para politikası ve bağımsızlığı ön plana çıkarılıyor, ancak şunun bilinmesi gerekiyor; tarım ve enerji sektöründe başarılı olamayan bir yönetim, hükümet veya iktidar salt TCMB para politikası veya Hazine-Maliye politikalarıyla enflasyonla mücadelede başarıya ulaşamaz. Bunun kanıtı nedir derseniz, bugünlerde ABD, AB’de ve elbette ülkemizde yaşananları söyleyebilirim.  

İlk yapılması gereken enerjide doğru öngörü, tahmin ve buna bağlı olarak planlama ve koordinasyondur. Elektrik sektöründe bir sonraki yılın tüketim tahminleri, ekonomi yönetiminin yıllık ekonomik büyüme öngörüleri ve hedefleri çerçevesinde DSİ’nin su rejimine dair uzun yıllar tahminleri ve TEİAŞ’ın iletim kısıtlarına göre planlanmalı, BOTAŞ’ın doğalgaz ithalat miktar ve fiyatları, TKİ’nin ve dahi özel sektöre ait linyit üretim ve fiyatları dikkate alınarak ETKB içerisinde ortak bir metin ve tablolar halinde programlanmalıdır. Bu çalışma yapılırken özel sektöre ait linyit ve ithal kömür santrallerinin emre amadelik durumları dikkate alınarak ünite bakım onarım ve rehabilitasyon planlamaları önceden kararlaştırılmalı, YEKDEM mekanizmasıyla teşvik fiyatlandırmasına tabi üretim ve lisansız santrallerin yenilenebilir kaynaklardan üretim imkanları değerlendirmeye alınmalıdır. Doğaldır ki, tüm bu işlemler çok ciddi bir planlamayı, kamu kuruluşları ve dahi özel sektörle koordinasyonu gerektirmektedir. Öyle ki, gerekirse ETKB ve TEİAŞ tarafından tüm santrallere yönelik bir üretim planlaması resmi bir yazıyla yapılabilir. Bu çalışma elektrik arz güvenliği ve fiyatlandırma açısından yerinde bir yaklaşımdır ve yasal bir engelde yoktur, özel sektöre müdahale niteliği taşımaz. Özetle, yukarıda saydığımız tüm kuruluşlar arasında bir koordinasyon ve elektrik sektöründe bir toparlanmaya ihtiyaç var. Bu yapılmadığı takdirde birkaç yıldır yaşadığımız şekilde günübirlik mevzuat ve uygulama- EPİAŞ sistemine müdahale yapılır, BOTAŞ’ın zamanında yapmadığı ithalatın ikamesi olarak pahalı spot ithalatın ve dahi pandemi sonrasında tüketim artışını tahmin edemeyen bir enerji yönetiminin faturasını birlikte öderiz. Enerji sektöründe zamanında yapılmayan yatırımların, bekle-gör-ertele şeklinde alınmayan kararların faturası orta ve uzun vadede ülke ekonomisine çok büyük zararlar vermektedir. 1988-1993 arası yapılamayan enerji yatırımları nedeniyle 1994 sonrası yap-işlet-devret yöntemleriyle doğalgaza dayalı yüksek fiyatlarla özel sektöre santraller yaptırıldı. Benzer şekilde 2012-2014 arası hiçbir enerji sektör tecrübesi ve sermaye birikimi olmayan özel şirketlere EÜAŞ’ın yerli linyit santralleri verildi, yıl 2023 hala bu santrallerin baca gazı, desülfürizasyon ve ünite bakımları tamamlanmadı.  Birkaç yıl önce özelleştirdiğimiz Yatağan, Soma, Afşin Elbistan A, Çatalağzı vb. santrallerde kömür temin problemleri var, EÜAŞ’ın elindeki akışkan yataklı Çan santralinde kazan, kömür uyuşmazlıkları devam ediyor, bazılarında kömür yok, Afşin Elbistan B’nin kömürü çok uzaklardan,  Soma’dan taşımayla yapılıyor, ithal kömür santrallerinin lisans ve yatırım problemleri siyasi tercihler nedeniyle bekliyor. Bunlar ivedilikle masaya yatırılmalı, sürelere bağlanmalı, yükümlülüklerini yerine getirmeyenler gerekirse kamulaştırılmalıdır.

Özetle, ikinci yapılması gereken iş, mevcut linyit santrallerinin çevre ve yenileme yatırımlarının takvime bağlanması gerekiyor. Bu işler takvime ve yaptırımlara bağlanmadıkça arz güvenliği sağlanamadığı gibi hidrolik ve yerli linyitten fiyat avantajlarını kaybederiz. Sonra ne mi olur, ithal doğalgaza ve ithal kaynaklara mecbur kalırız, geçen yıl olduğu gibi.

Üçüncü önemli bir konu acilen SU YÖNETİMİ KANUNU çıkarılmalıdır. Ne acı ki, su kaynakları yetersiz olduğu sürekli tekrarlanan bu ülkenin ulusal su yönetimi yasası yoktur. Zaman zaman kuraklık ve sürekli tarımda aşırı ölçüsüz su kullanımı nedeniyle hidrolik enerji üretimleri azalmaktadır. Pek çok göl kurumakta, akarsular üzerinde kurulan HES’lerde plansız su depolaması ve kullanımı nedeniyle hidrolik üretimi planlaması yapılamamaktadır. DSİ yeniden ETKB ile ilişkilendirilmelidir ve ülkedeki su kaynaklarının yönetimi DSİ, valilikler, İl Özel idareleri, Belediyeler, tarımsal sulama dernekleri arasındaki görev, yetki ve sorumlulukları düzenleyen, teşvik, kredi, yaptırımları ve denetimi içeren bir kanun çıkarılmalıdır

Bir başka konu, her ne kadar doğrudan elektrik üretimiyle ilgisi olmasa da belki de en önemli konu, döviz kurunda istikrarın sağlanması gerekiyor. Üretim yapısının yüzde 45-50 ithal kaynaklara ve alım satımı YEKDEM nedeniyle yüzde 65-70 dövize bağlı olan bir piyasada hem üretim maliyetleri hem de kar-zarar dengesi açısından doğru bir ekonomi politikasına, faiz, enflasyon ve döviz kuru ilişkisinde bilimsel gerçeklere dönülmesi ön koşuldur. Bu yapılmadığı takdirde bağışlayın ama ne yaparsak yapalım isterse ülkenin her tarafından su fışkırsın, yerli linyit madeni çıksın, rüzgâr essin ve güneş doğsun yine de maliyet-fiyat dengesini oluşturamayız. Kanaatimce geçen yıl ve dahi 2019 yılında bu gerçeği acı acı test ettik.

Diğer önemli bir konu, yenilenebilir yatırımların teşvikinde yeni bir yapı kurulmalıdır. YEK Yatırımları 2021’de alınan TL teşvik kararlarıyla durmuştur. Daha önceki dövize dayalı teşvik rakamları da çok yüksek ve risklidir. Kişisel düşüncemiz, EPİAŞ Sisteminde hidrolik (HES) ve rüzgâr (RES) için Piyasa takas fiyatları üzerine artı + 20-25 puan, güneş (GES) ve Jeotermal (JES) için PTF+25-35 puan gibi bir TL bazlı mekanizma ile YEK yatırımları canlanabilir. Bu amaca matuf doğru bir teşvik mekanizması için sektörle toplantılar yapılmalı, kamu mali dengeleri açısından Hazine ile de görüşülmelidir. Biliyoruz ki, 300 milyar kWh güneş ve 150-200 milyar KWh rüzgâr kapasitesi yeni yatırım imkânı var ve yine biliyoruz ki, Türk sanayisi ve yatırımcısı teşviksiz ve kredisiz yatırıma cesaret etmez. Temiz ve yerli enerji kaynaklarını teşvik etmeli ve öngörülebilir bir ekonomi yönetimiyle yatırımcıyı yönlendirmeliyiz.

Devam edeceğiz, haftaya EPDK, EPİAŞ ve fiyatlandırma için önerileri ele almak istiyoruz.    

Önceki ve Sonraki Yazılar