GELECEK İKTİDARIN YOL HARİTASI NE OLMALI

Geçen hafta yaklaşık 20 yıldır iktidarda olan AK Partinin ilk yıllarındaki başarısının ve son dönemindeki başarısızlığının sebeplerini açıklamaya çalışmıştık. Özetle şu üç unsura dikkat çekmiştik; Sn. Kemal Derviş’in hazırladığı Güçlü Ekonomi Programını devam ettirmeleri, bakanlıklarda ehliyet ve liyakat sahibi bir kadro ile ortak aklın buluşması ve iç ve dış şartların uygun hale getirilmesi.   

Aslında bu üç ana unsur gelecek iktidarında başarılı olabilmesinin ön koşuludur diye düşünmekteyim. Çünkü, son iki üç yıldır yaşananlar 2000 li yılların başındaki tabloya çok benzemekte. Hatırlayalım, 1999’da ülkemizde iki büyük deprem yaşanmıştı,  İstanbul ve Kocaeli.  1999 yılı sonunda IMF’nin hazırladığı ve bizim teknisyenlere kabul ettirdiği, varsayımları ve kabulleriyle yanlış bir program uygulanmaya başlamıştı. Detaylarına girmek istemiyorum, sabit kura dayalı, TCMB’nin iç varlıklarına getirilen kısıtlarla elini kolunu bağlayan, maliye politikaları gevşek, toplumu harcamaya ve kredilere yönlendiren bir programdı. Üç partiden oluşan bir siyasi koalisyon vardı. Bu yanlış IMF programının uygulanması nedeniyle 2001 Şubat ayında önce finansal sonra da reel sektöre uzanan bir ekonomik kriz çıktı.

2001’den yirmi yıl sonra günümüze geldiğimizde, son iki üç yıldır hatta süreyi uzatabilirsiniz ülkemizde ciddi bir ekonomik kriz ve buhran yaşanmakta. Öyle ki, yetkililer de artık inkar edemiyorlar, nedenlerini farklı açıklamaya çalışsalar da, son 3-4 yıldır birkaç kez eylem planları, orta vadeli program ve yeni ekonomi modelleri açıklıyorlar, ama her açıklanan bir öncekini aratıyor.

2001’den farklı olarak günümüzde daha fazla zorluklar var. Önceki kriz dönemlerinde yani 1980-1994 ve 2001’de devlet kurum ve kuruluşları kurumsal kültürüyle, çalışanlarıyla ve geçmiş tecrübe ve hafızalarıyla yerindeydi. Bu nedenle kısa sürede 6-12 ay içerisinde ekonomik krizler aşılabilmişti. Her şeyden önce anayasal bir devlet mekanizması vardı, yasama, yürütme ve yargı arasında zaman zaman çatışmalar yaşansa da birbirlerini kabul vardı, saygı vardı, yasal dayanakları resmen ve fiilen mevcuttu. Günümüzde ise az çok insaflı olan hiç kimse, bu üç kuvvetin veya erkin birbirlerinin hiyerarşisine uygun davrandığını, kabul ettiğini veya en azından saygı duyduğunu söyleyemez. Bağışlayın ama yazmak zorundayım, Anayasanın garantörü modern demokratik ülkelerde Anayasa Mahkemesidir, bu mahkemenin kararlarının uygulanmadığı, hiçe sayıldığı ve saygı gösterilmediği bir ülkeye anayasal devlet diyebilir miyiz?  

Bu itibarla, gelecek iktidarın en öncelikli yapması gereken alan anayasal devlete geri dönmek, geri dönüşün zeminini hazırlamaktır. Bu çerçevede, demokrasilerde olması gereken bu üç kuvvetin yerli yerine oturması, devlet kurum ve kuruluşlarının olması gerektiği yapıya kavuşturulması, çalışanları ve kimliğiyle devlet hafızasının ve aklının yerine getirilmesi olmalıdır. Bunun detayları az çok bellidir.

Sonrasında ise sırasıyla şunlar yapılmalıdır.

1- Yeni bir Ekonomik Program:  

Tıpkı 2001’de Sn. Derviş’in hazırlayıp AK Partinin önüne koyduğu gibi hedefleri, politikaları ve yasal altyapısıyla hazırlanmalıdır. Öyle ki, bu programda iktisat biliminin genel kabullerine uygun, sayısal ölçeklerle öngörüler ve hedefler belirlenmelidir.   Bu anlamda, programın en önemli ayağı Türkiye ekonomisinin gerçekleriyle, yani gerçek enflasyon rakamlarıyla, doğru bütçe yaklaşımlarıyla, kamu harcama ve gelir dengesinin nasıl olabileceğine, TCMB bağımsızlığından kamu bankalarının işlevlerine, bütçe dışı fonların kapatılmasından, KİTlerin işleyişine, risklerin azaltılması için yapılması gerekenlere kadar yüzleşmek ve topluma, halka büyük bir samimiyetle anlatmak gerekiyor. Çünkü, bu program büyük oranda bir istikrar programı; harcamaları azaltıcı, gelirleri artırıcı, büyümeden feragat ederek öncelikle enflasyonla mücadeleye odaklanmak zorunda. Bu bağlamda, şahsen 2-3 yıllık bir istikrar programı açıklanmalıdır ve uygulanmalıdır.

2-Kurumsal Yapının Yeniden İnşası, Ehliyet ve liyakat sahibi bir kadronun bulunması:  

Bu kapsamda yapılması gereken ilk iş, bugün karar alma süreçlerinde bakanlıkları iş ve işlemlerin yürütücüsü konumuna hatta özel müdürlüklere düşüren Cumhurbaşkanlığında bulunan çeşitli isimler altında faaliyet gösteren tüm ofislerin kapatılması gelmektedir. Sonrasında Bakanlıklara yetki devri yapılmalı, kurum ve kuruluşlar asli fonksiyonlarına kavuşturulmalıdır. Örneğin enflasyonu düşürme görevi TCMB’na verilmeli, TUİK enflasyonu ölçmekle görevlendirilmelidir. TUİK’in görevi enflasyonu düşük çıkarmak olmamalıdır. DPT yeniden ihya edilmeli, Bütçe başkanlığı Hazine ve Maliye Bakanlığına devredilmelidir. Bu vesileyle belirtmek isterim ki, Yeni Sistemle birlikte yapılan olumlu işlerden birisi bazı bakanlıkların birleştirilmesi, devlet bakanlıklarının kapatılması olmuştur. Bu anlamda Hazine ve Maliye Bakanlığı, İç ve Dış Ticaretin gümrüğün tek çatı altında Ticaret Bakanlığı şeklinde toplanması, Çevre ve Bayındırlığın  tek bakanlık olması vb. doğru yaklaşımlardır.    

Öte yandan, mevcut sistem içinde Cumhurbaşkanlığı kararnameleriyle en az üç adet Başkan Yardımcılığı oluşturulmalıdır. Bu başkan yardımcılıklarının birisi TBBM, İç İşleri, Dış İşleri, Adalet, Milli Savunma vb. gibi bakanlıklarının işleyişinden, bir diğeri ekonominin genel koordinasyonundan, yani Hazine, Maliye, Ticaret, Gümrük, TCMB, BDDK, SPK, DPT gibi Kuruluşların koordinasyonundan sorumlu olmalı, en son Başkan Yardımcısı ise Tarım, Hayvancılık, Sanayi, Enerji vb. sektörlerden sorumlu olmalıdır. Diğer bir anlatımla, Başkanlık Sistemi içinde daha etkili bir mini kabine sistemi oluşturulmalı, iş ve işlemler tek bir kişiye bırakılmamalıdır. Ortak aklın çalışması içinde önemli kararlar kabinede alınmalıdır.

Bu başlık altında ikinci yapılması gereken önemli kuruluşların başına ehliyet ve liyakat sahibi teknisyenlerin atanmasıdır. Bu kapsamda Müsteşarlık makamları  yeniden ihya edilmelidir, buralara atanacak nitelikte hem devlette hem de özel sektörde ehliyet ve liyakat sahibi pek çok insan bulunmaktadır. Öyle zannediyorum ki, bu tür insanlarda iyi düzenlenmiş kurallı bir devlet mekanizması içinde çalışmak isteyeceklerdir. Orta kademe zamanla oluşacaktır. Halen bu kurumlara sınavlarla personel alınmaktadır ve ehliyetli bir üst kadronun altında çalışırlar.   

3- İç ve Dış Konjonktürün Uygun hale Getirilmesi:    

Ekonomik istikrar programının başarıyla uygulanmasının en temel koşullarından birisi iç ve dış şartların uygun hale getirilmesidir. Elbette bunun için ilk ve vazgeçilmez ön şart siyasi istikrar gelir. Bu anlamda kendi içinde uyumlu bir hükümet yapısı aranmalıdır.  Tabiatıyla mevcut seçim sistemi ve Cumhurbaşkanlığı Sistemi içerisinde yüzde 50 artı biri sağlamak çok zor olduğu için ittifaklar gündeme gelmektedir.  Bu bağlamda, şayet parlamenter sisteme geçiş için koşulların oluşmasına kadar yani anayasa değişikliğine kadar kendi içinde uyumlu, kurallara bağlanmış yazılı açık, şeffaf bir yapı oluşmak zorundadır, ta ki bir ekonomik istikrar programı hedefine  ulaşabilsin.  

Bu başlık altında ikinci yapılması gereken husus içeride ve dışarıda siyasi ve ekonomik risklerin azaltılması, bu kapsamda başta AB sürecinin tekrar başlatılması, ABD ve AB merkezlerine seyahatlerin tertip edilmesi, hazırlanan programın anlatılması gereklidir. İnanın, içeride ve dışarıda “bugünden itibaren evrensel hukuka anayasal devlete geri dönüyoruz, kurallı ve öngörülebilir bir ekonomi modeli uygulayacağız” desin bir iktidar, ülkede ve uluslararası zeminde iklim değişmeye başlayacaktır. Tıpkı 2003-2005 arası AK Partinin daha önceki yaptığı gibi.  

Geçen hafta yazmıştım, bir kez daha yazıyorum. Adına ister teori deyin isterse sosyal gerçeklik deyin, bir ülkede siyasi ve ekonomik istikrara dayalı kurallı bir ekonomik modeliniz varsa, anayasal bir devlet işliyorsa, geleceğe ilişkin güven duygusu oluşmuşsa, enflasyon oranı düşer, beklentilerde bu düşüşü destekliyorsa, zamanla faiz oranları da düşer, döviz kurlarında istikrar sağlanır, yatırımlar artar, büyüme gerçekleşir, işsizlik azalır, yabancı sermaye gelmeye başlar, refahta artar. 

Bunlar iktidara aday veya iktidara gelecek siyasetin yapması gerekenlerin en kısa özeti. Elbette yapılacak çok iş var, detaylandırmak gerekebilir. İsterseniz ilk olarak evrensel hukukdan anayasal devletten başlayalım.    

 

Önceki ve Sonraki Yazılar