KURAKLIK ve KITLIK TEHLİKESİ, NE YAPILMALI?

Yurt Gazetesinde yazmaya başladığımızda ilk yazımız “2021 YILI RİSKLER, KURAKLIK RİSKİ” başlığını taşıyordu. Özetle şunları belirtmiştik.

Yıllardır devam eden sorunlarımıza ek olarak bu yıl iki temel risk alanı oluştu. Kuraklık ve bankacılık sorunu. Kuraklık problemi son üç dört yıldır vardı, bölgesel olarak yaşanıyordu, şimdilerde tüm ülkede yaşanmaya başladı. Kurumlardan gelen veriler hidrolik kuraklık aşamasına geçildiğini, bir sonraki aşamanın tarımsal kuraklık olduğunu gösteriyor. Tüm bölgelerde yıllık ortalamaların çok altında yağış var. Su kaynaklarımız kuruyor, Göller Bölgesinde 19 adet gölden 9 adeti kurumuş durumda. Tuz Gölünde alarm zilleri çalıyor.

Ülkemiz elektrik üretiminin can damarı Fırat havzası, Keban, Atatürk, Karakaya ve Birecik barajlarının olduğu havza. Türkiye’de üretilen 300 milyar Kwh elektriğin yüzde 29’u hidrolik kaynaklı, bunun yüzde 25-30’u bu havzadan. 2019 yılında iyi bir su gelirine sahip Fırat havzasında bu yıl yağışları beklenen düzeyin çok altında. Kuraklık sadece enerji üretimini etkilemiyor, tahıl üretimini etkiliyor, kuraklığın devamında biyo-çeşitlilik azalıyor, bazı ürünlere erişememe ve gıda krizi başlıyor.

Ne yapılmalı ne yapılıyor? Kuraklık Eylem Planı, Su Yönetimi Yasası’ acil gerekli”

Sevgili okurlar;

TUİK, bugün başta buğday ve arpa üretimi olmak üzere 2021 yılı tahminlerini açıkladı. Buna göre, bir önceki yıla göre buğday üretiminin yüzde 13,9 azalarak yaklaşık 17,7 milyon ton, mısır üretiminin değişmeyerek 6,5 milyon ton, arpa üretiminin %30,7 azalarak yaklaşık 5,8 milyon ton, çavdar üretiminin %32,4 azalarak 200 bin ton, yulaf üretiminin %9,1 azalarak 286 bin ton olacağı, toplamda tahıl ürünleri üretim miktarlarının 2021 yılında yüzde 15 azalarak yaklaşık 31,6 milyon ton olacağı tahmini açıklandı..

Söz konusu tahıl üretimi düşüşü sonrası, TMO buğday ve arpa ithalatı yapmaya başladı. 24 Haziran’dan bugüne kadar 5 kez arpa ithalatı için ihale açıldı. 24 Haziran 2021’de 320 bin ton, 12 Temmuz 2021’de 440 bin ton, 3 Ağustos 2021’de 515 bin ton, 20 Ağustos 2021’de 245 bin ton ve 7 Eylülde 270 bin ton ve en son Ekim ayında 310 bin tonluk arpa arpa ithalatı ihalesi yapıldı.

Ayrıca, buğday ithalatı için her biri 395 bin tonluk 4 ayrı ihale açıldı. En son Ekim ayı başında 300 bin tonluk yeni bir ihale daha açıldı. Tüm bu ithalat elbette ABD Doları ile yapılmakta, sürekli artan fiyatlarla, tonu ortalama 250-300 Dolar arasında.

Sevgili dostlar,

Sizlere bir felaket senaryosu anlatmak istemem ama önümüzdeki yıl durum daha da kötüye gidecek gibi, nedeni de artan döviz fiyatlarıyla birlikte çiftçinin kuraklık dışında düşünmesi gereken bir de gübre fiyatlarıyla nasıl baş edeceği. Neden mi?

Çiftçinin en önemli gider kalemlerinden biri gübreye, son 1 yılda yüzde 400’ün üzerinde zam gelmiş. Geçtiğimiz yıl 22 Temmuz’da tonu 1.800 TL olan üre gübrenin fiyatı, geçtiğimiz ay 24 Eylül’de 4 bin 500 TL’ye çıkmıştı. Şu anda 8 bin lira! Geçtiğimiz yıl Temmuz ayında tonu 2 bin 415 lira olan DAP gübre, geçtiğimiz ay 6 bin 250 liraya çıkmış. Şu anda 7 bin 400 liradan satılıyor. Sonuç, bugün 5-6 liradan satılan unun kilosunun, gelecek yıl 9-10 liraya çıkması sürpriz olmayacak.

Türkiye’de çiftçinin önünde 3 seçenek var. Kuraklık ve artan girdi maliyetleri nedeniyle üretim yap-a-mamak, gübre kullanımını azaltarak üretimi devam ettirmek, ya da hiç gübre kullanmadan üretim yapmak. Her üç seçenek, üretimin azalması ve fiyatların katlanması anlamına geliyor.

Çözüm için acilen Su Yönetimi Yasasının çıkarılması, Kuraklıkla Mücadele Eylem Planı gerekiyor. Geçen hafta Su Şurası yapıldı, Sn. Cumhurbaşkanı tarafından 28 maddelik eylem planı açıklandı. Eylem Planlarının tamamını buraya yazacak değilim, içinde çok güzel cümleler var, örneğin belediyelerce içme suyu sistemlerinde yüzde 35 olan su kaybının yüzde 25’lere indirilmesi, kullanılmış suların tarımsal sulamada kullanımı için uygulamalar, havza bazlı su yönetim stratejilerinin hazırlanması, su yönetiminde parçalı yapıyı ortadan kaldıran hukuki yapıyı düzenleyecek Su Yönetimi Yasasının çıkarılması, ulusal su bilgi sisteminin oluşturulması, sulanabilir arazilerin modern sulama yöntemleriyle yaygınlaştırılması vb.

Tüm bu güzel cümleler ve toplantılara sevinmekle beraber, bir türlü anlam veremediğim gelişmelerde yaşanıyor. Uzunca bir süredir hazırlıkları yapılan Su Yönetimi Yasası neden TBMM’ye gelmiyor anlamak mümkün değil. DSİ ve diğer kuruluşlar çok ciddi çalışmalar yaptılar, ama kooperatif kanunu kadar önemli değil Su Yönetimi Kanunu. Kasım ayıyla birlikte 2022 Yılı Bütçe görüşmeleri nedeniyle TBMM zaten meşgul durumda olacak. Bütçe sonrası siyasi partiler yasalarında yapılması öngörülen değişiklikler görüşülecek gibi.

Kabul etmek zorundayız, kuraklıkla mücadele lafla olmuyor, bu ülkede teşviki, cezası, yaptırımı, organizasyonu, yasası olmayan bir eylem planı sadece sözde kalır, o da uçar gider.

Zaten enflasyonla, artan girdi ve döviz kurlarıyla ilgilenen pek kalmadı, bu işin erbabı, “kendi haline bırakın” demeye başladılar. Ya da açlığa ve susuzluğa yavaş yavaş alışmak, porsiyonları azaltmak lazım diyorlar. Bunları duyunca ister istemez aklıma Nasrettin Hoca’nın bir fıkrası geliyor. Hoca, eşeğini açlığa alıştırmak için her gün biraz biraz arpasını ve suyunu azaltıyormuş. 20 gün sonra sabahleyin ahıra indiğinde bir de ne görsün, eşek ölmüş. Hanımı ”Hoca ne oldu” deyince Hoca cevap vermiş, “Az kalmıştı, açlığa alışıyordu, maalesef eşek öldü” demiş.


 


 


 


 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar