YİNE, YENİDEN, BİR DAHA SEÇİLEBİLİR Mİ?

Bayram vesilesiyle memlekete gittik, akraba ve yakınları ziyaret etme, hâl hatır sorma imkânı oldu. Dost ve arkadaş sohbetlerinde gündem 14 Mayıs seçimleri. Bu nedenle bu hafta OPMM Enerji bahsine ara verme ihtiyacı hissettim.

Her ne kadar Göller Bölgesi (Burdur, Isparta, Antalya) seçmenleriyle daha fazla sohbet etme durumu olsa da okul arkadaşlarımızın birçoğunun İstanbul, Ankara veya diğer büyükşehirlerde görev yapıyor veya yaşıyor olması nedeniyle bayram sohbetleri daha geniş bir zeminde görüş alışverişine dönüştü. Bu buluşmalarda il düzeyinde milletvekilli seçiminden daha ziyade cumhurbaşkanlığı seçimi konuşuluyor, tartışılıyor. Konu cumhurbaşkanlığı seçimine geldiğinde sıkça duyduğum bir sorunun cevabını vermeye çalıştım. Soru şöyle: “Yine, yeniden, bir daha Sn. Erdoğan seçilebilir mi?”

Sevgili Dostlar;

Yukarıdaki soruya karşılık bulunduğum meclislerde muhataplarıma sorular sorarak cevaplar almaya çalıştım. Tabiatıyla aldığım cevaplara kişisel olarak bazı eklemeler yaptım. Sırayla sorduğum soruları ve cevapları aktarmak istiyorum.

-24 Haziran 2018 döneminde mi, yoksa bugün mü ülkenin ekonomik durumu daha iyi?

-2018 döneminde bugüne göre çok daha iyiydi. Hem ülke ekonomisi hem de bireysel olarak bugün çok daha kötü durumdayız. (2018 Temmuz başında enflasyon yüzde 15 düzeyindeydi, bugün TÜİK’e göre Mart 2023 itibariyle yüzde 55, yaklaşık 4 katı, yaşanan enflasyonun çok daha yüksek olduğunu herkes biliyor. 25 Haziran 2018 günü 1 ABD doları 4,58 TL, bugün 19,70 TL; yine yaklaşık 4 katı. Resmi rakamlara göre Temmuz 2018’de işsizlik oranı yüzde 10,8, Şubat 2023’te ise 10,7) (TCMB, SBB, TUİK)

- 2018 seçimlerinde muhalefet nasıldı, bugün nasıl?

- 2018 seçimlerinde muhalefet dağınıktı, CHP’nin adayı Sn. M. İnce, İYİ Parti adayı Sn. M. Akşener, HDP’nin adayı Sn. Demirtaş ve SP adayı Sn. Karamollaoğlu adaydı. Şimdi ise nerdeyse tüm muhalefet tek bir adayda birleşti. (Tek adayı desteklemenin sonuçlarını 2019 yerel seçimlerinde büyükşehirlerde gördüler)

-2018 seçimlerinde yeni Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin bazı vatandaşlar üzerinde beklenti ve vaatler anlamında bir motivasyonu, örneğin bürokrasinin azalacağı ve koordinasyonun daha hızlı olacağı yönünde bir itici rolü oldu mu? 

-Doğru, bahsettiğin beklentiler oldu, olmuştur. Ancak biz bu yeni sistemin ne kadar hızlı işleyip işlemediğini, devlet kuruluşlarının çok daha iyi çalışıp çalışmadığını orman yangınlarına müdahalede gecikmelerde gördük, deprem felaketinde sahaya geç intikalde yaşadık (İlaveleri biraz da ben yapayım, hatırlayalım, 24 Haziran 2018 seçimlerinde “bu kardeşinize yetkiyi verin, faizle, enflasyonla, dövizle nasıl mücadele ediliyor göreceksiniz; benim tahsilim ekonomi, faiz sebep, enflasyon sonuçtur” dendi mi? Sonuç, Temmuz 2019’da ilk faiz indirim deneyiminde ve Eylül 2021 döneminde ikinci defa başlayan faiz indirim kararlarının sonuçlarını yaşadık mı, halen de yaşıyor muyuz? Bu dönemde 4 defa TCMB Başkanını ve 3 defa Hazine ve Maliye Bakanını dış güçler mi değiştirdi? TUİK Başkanının kaç defa değiştiğini hatırlayamıyorum).

- 2019 Yerel Seçimleri sonrasında neler değişti?

- 2019 Mart Mahalli İdare Seçimleri, 2018 Genel Seçimlerinden dokuz ay sonra oldu; muhalefet, özellikle CHP başta İstanbul, Ankara, Antalya, Adana, Mersin gibi illerde seçimi kazandı (Müsaadenizle ben bazı tespitler yapmak istiyorum. Seçimi kazanmasının nedenlerini biraz sonra siyasi tarih ve ekonomi tecrübesiyle aktaracağım, bu büyükşehirler neredeyse ülke nüfusunun yarısını temsil ediyor, bu şehirlerde yaşayanlar belediyelerin performansını gördü mü, ben Ankara’da yaşıyorum, Büyükşehir Belediyesinin yaptıklarını görüyorum. Yaklaşık 250 bin aileye doğalgaz desteği, başkent kartlara aylık yüklenen 500-1000 TL, askıda elektrik ve su fatura ödeme, öğrencilere burs destekleri, çiftçilere ve köylere tohum, yem, ürün alım destekleri yardımlarını almakta; büyükşehirlerde yaşayan yoksul kesimlere artık muhalefet erişiyor. Bir de yapmadıkları var, örneğin çok katlı bina imar değişiklikleri yaşanmaz oldu. İhaleler açık, şeffaf bir şekilde yapılmakta. Son bir şey daha var, bu büyükşehirlerden ihale alan müteahhitler var, tedarikçiler var, ticaret erbabı var, işe alımlar, istihdam edilenler var, bunların da muhalefete oy olarak geri dönüşleri olacaktır, belediyelerinin nimetleri var. İstanbul ve Antalya’da benzer şeylerin olduğunu okuyoruz, duyuyoruz. Hatırlayalım, 1995’ten sonra AKP’nin doğduğu siyasi eğilim, Refah Partisi, önce belediyelerde, sonra ülke genelinde iktidara gelmişti).   

-Devam ediyorum. Türkiye’nin siyasi tarihinde bazı gerçekler vardır. Bu ülkede ne zaman bir devalüasyon olmuşsa akabinde siyasal değişimler yaşanmıştır. Hatırlayalım.

(Türkiye’de ilk devalüasyon, yani TL’nin ABD dolarına karşı değer kaybetmesi 1946’da CHP’li Başbakan Sn. R. Peker döneminde oldu; bir dolar 1.32 TL’den 2.82 TL’ye yükseldi. Birkaç sene sonra ilk çok partili, gizli oy açık tasnife dayalı 1950 seçimlerinde CHP kaybetti, Demokrat Parti tek başına iktidara geldi. İkinci devalüasyon Ağustos 1958’de Menderes’in başbakanlığında yapıldı, dolar 2,80’den 9 TL’ye çıktı; iki sene sonrasında 1960 ihtilali oldu, DP iktidardan gitti.  Üçüncü devalüasyon Ağustos 1970’te AP döneminde Sn. Demirel iktidarda iken yapıldı, ardından 1971’de iktidardan ayrılmak zorunda kaldı.  Dördüncü devalüasyon 24 Ocak 1980’de gerçekleşti, TL yaklaşık yüzde 50 değer kaybetti, sonrasında Eylül 1980’de bir darbe daha oldu, iktidar el değiştirdi. 1994 yılına geldiğimizde 5 Nisan kararlarıyla TL bir günde yaklaşık yüzde 75 devalüe edildi, akabinde ilk seçimde 1995 Yerel, 1996 Haziran Genel Seçimlerinde Refah Partisi iktidara geldi. Nihayet ekonomi sözlüğüne göre son devalüasyon 21 Şubat 2001 krizinde yapıldı; dolar 685 bin TL’den yaklaşık 1,2 milyon TL’ye yükseltildi.  Sonrasında Sn. K. Derviş’in Güçlü Ekonomi Programı’nın olumlu sonuçlarına rağmen 2002 Kasım seçimlerinde iktidarı oluşturan partiler Meclis dışı kaldı ve AKP iktidara geldi.

Devalüasyon dönemleri, literatürde 2001 sonrası oluşturulan dalgalı kur veya serbest kur sisteminde ortadan kalktı ama vatandaş açısından 2018 Ağustos ve 2021 Aralık aylarında yaşanan doların değer kazanması devalüasyondan farklı bir anlam ifade etmez, bu ülkede yurdum insanı cebindeki TL’nin değerine bakar. 2018 Haziran seçimlerinde yüzde 52,5 oy alan bir iktidarın dokuz ay sonra 2019 Mart Yerel Seçimlerinde büyükşehirleri özellikle İstanbul’u kaybetmesini yukarıda anlatmaya çalıştığım dolar/TL krizleriyle birlikte değerlendirmek lazım. Her ne kadar 2019 yerel seçimlerinde iktidarın kaybetmesinin diğer nedenleri olsa da en büyük nedenin 2018 Temmuz sonundan Eylül ortasına kadar devam eden dolar/TL dalgalanması ve akabinde gelen yüksek enflasyon oranları olduğunu belirtmek isterim. Bu ülkenin zihin kodlarında ekonomik krizin karşılığı dolar/TL değeridir. 2021 Eylül ayında faiz indirimleriyle başlayıp 20 Aralık 2021’de zirveye çıkan dolar/TL değerinin bugüne kadar ister TCMB rezervlerinin eritilmesi, isterse KKM uygulaması ve Swap anlaşmalarıyla durdurulmaya çalışılmasını siyaset tarihimizin geçmişteki sonuçlarıyla birlikte değerlendirmek lazım diye düşünüyorum, dedim)

Sevgili Dostlar,

İşte yukarıda özetlemeye çalıştığım sorular ve cevaplardan sonra muhataplarıma son bir matematik sorusu daha sordum.  Şimdi bu soruyu size de sorayım.

Tüm bu nedenlerle ve gelişmelerle Sn. Erdoğan 2018 seçiminde aldığı yüzde 52,5’luk oya göre yüzde 2,5’ten daha fazla oy kaybetmiş olamaz mı?

Şunu tüm samimiyetimle yazıyorum.

Gencinden yaşlısına, bugüne kadar sağ partilere oy verenlerden ilk defa oy verecek seçmenlere kadar tüm cevaplar “Kesinlikle yüzde 2,5’ten daha fazla, hatta yüzde 5’ten fazla oy kaybetmiştir” şeklindeydi.

Sonuç olarak, seçmenin görüşünü şöyle özetlemek mümkün: YİNE, YENİDEN, BİR DAHA KAZANAMAZ…

Bu arada araya girdim ve muhalefetin kazanması için bunlar yeterli olmayabilir, tek bir şart daha var, nedir diye sorulunca, sandık ve seçim güvenliği diye karşılık verdim.  Evet, haklısın, çok fazla geriye gitmeye gerek yok, yakın geçmişte yaşananlar ortada diyerek, ayrıldık. 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar