Buket Işıkdoğan Köse

Buket Işıkdoğan Köse

LİDERLİK SANATI

Seçimler yaklaşırken ekranlarda halkla yapılan sokak röportajları da arttı. İl il, ilçe ilçe her yaştan kişiye şu soru soruluyor:

_ Recep Tayyip Erdoğan mı yoksa Kılıçdaroğlu mu adayınız?

Verdikleri cevap değil de ‘’neden?’’ sorusuna verilen yanıtlar beni şaşırtıyor açıkçası…

Özellikle neden Erdoğan sorusuna verilen cevap!

_ onu çok seviyorum

_ama pahalılık var, yolsuzluk var …

_ olsun onu çok seviyorum, ondan başkasına asla oy vermem.

  Bu sevgi saplantılı bir bağlanma olabilir mi?

  Peki ne demek saplantılı bağlanma?

Uzmanlar; kişinin kendisiyle ilgili, değersizlik duyguları beslediği (olumsuz benlik modeli) ama, bağlandığı kişiyle ise olumlu olarak değerlendirdiği stildir diye tanımlıyorlar.

  Bu kişiler kendilerini sevilmeye değer görmezken, başkalarını sevilmeye değer bulurlar, ilişkilerinde takıntılıdırlar.

  Peki bu topluluğa hitap eden liderler nasıl bir kişiliğe sahiptirler?

‘’ Liderlik sanatı kitlenin dikkatini tek bir düşmana odaklamaya ve hiçbir şeyin bu dikkati dağıtmamasını sağlamaya bağlıdır’’

Adolf Hitler

  Bir liderin verdiği kararları ne kadar büyük bir kitlenin kaderini etkilediğini günümüzde, medyanın gücünün de kullanılmasıyla daha da tehlikeli bir hal aldığını görmemek olası mı?

  (Tarih, Hitlerin kararlarını sorgulamayan bir orduyla neler yaptığını unutmadı!)

  Özellikle adil yargı olmayan ülkelerde halk, liderin etkisine son derece açıktır. Bilhassa kriz dönemlerinde (doğal afetler, savaşlar, toplumsal, ekonomik krizler)

  Bütün bu etkilerin altında seçime gitmek ne kadar doğru diye kendime sormadan edemiyorum…

  Belki de duygularına göre hareket etmeyi tercih eden topluluk, liderlerinin aldığı kararları onaylamasa bile, mutlaka kendinin bilmediği ama liderlerinin içten içe bildiği bir dayanağı olduğuna inanır.

  Oysa içsel çatışmalarını çözememiş liderlerin kararları büyük ölçüde kişiselleşir. Bu da milyonlarca insanın tek bir kişinin kişisel çatışmalarını dizginleyememesinden etkilenmesi olur.

  Hitler güzel bir örnektir. Halkın iradesi ile iktidara geldi ve kendi ulusu dahil milyonlarca insanın ölümüne sebep oldu. Asıl ilginç olansa Hitlerin emir vermesi değil, askerlerin bu emirleri sorgulamadan yerine getirmesidir.

  Ordu ve halk bütün bunlara nasıl göz yumdu?

Liderin karizmatik, ele aldığı birçok işte başarılı olması, yönetme konusundaki özgüveni mi halkın liderini sorgulama yetisini kaybettiren?

  Ama aslında ‘’görüntülerinin aksine son derece kırılgan bir yapıya sahiptirler bu liderler. Derinlerinde bir yerde gizlenmiş olan değersizlik, aşağılanmıştık ve utanç duygularını perdelemek içindir bu ihtişam. ‘’

 Otto F. Kenberg sınırda kişiliği böyle tanımlamaktadır.

   Uzman Rüveyde Çelenk Yılmaz Liderin Psikolojisi başlıklı yazısında:

Liderin hitap ettiği bireylerin kimlik gelişimleri yeterli değilse, liderlerine yatırım yaparlar. Yani lider ile kaynaşarak kendilerini iyi ve değerli hissederler diye yazmış.

  Sonuç olarak şunu unutmamalıyız ki liderlerde bizim gibi birer insan. Kendine değer veren, kendini seven insan, topluma değer veren liderlerle yürür.

***

21 Temmuz 1946 seçimleri arifesi. İsmet Paşa, pırpır uçakla seçim gezilerinden birine gitmektedir. Yanında meşhur hatip Osman Bölükbaşı’nı da almıştır. Amacı ezeli muhalifi DP’li Bölükbaşı’nı biraz yumuşatmaktır. Uçakta o zamanlar 7 yaşında olan Erdal İnönü de vardır. Uçak Eskişehir üzerinde alçakta uçmaktadır ve aşağıda patates tarlasında çalışan köylüler gözükmektedir. Erdal İnönü köylüleri görmüş ve

_ Bunlar kim neler yapıyorlar orda

Diye sormuş.

İnönü:

_ Onlar köylü. Ekin ekerler, ekinler büyür onları bize satarlar, bunun karşılığında da para veririz, onlar da parayı alınca çok sevinirler demiş,

Küçük Erdal, bunları duyunca babasından para istemiş.

_ Oğlum bende para yok, Osman amcandan iste! demiş.

 Küçük Erdal, bunun üzerine Osman Bölükbaşı’nın yanına gidip:

_ Osman amca bana bozuk para verir misin, demiş.

Osman Bölükbaşı:

_ oğlum parayı ne yapacaksın?

_ Sevinsinler diye köylülere atacağım demiş

Bölükbaşı, taşı gediğine koymak için iyi fırsat yakalamış, İsmet Paşa’nın da duyması için sesini yükselterek:

_ Oğlum üç beş kuruş atıp sadece köylüleri sevindireceğine, babanı uçaktan atalım da bütün millet sevinsin.

İsmet İnönü, o sırada tebessümünü gizlemek için dışarıya bakmaktadır.

Liderler arasında geçen böylesi güzel diyalogları özledik. Tebessüm eden, hoş görülü liderleri özledik. Yan yana gelemeyen şimdinin siyasetçilerine inceden bir gönderme ☺

Önceki ve Sonraki Yazılar