Bir şehir efsanesi: IMF bizden borç istiyor

Birkaç yıldır duymadığımız bir kürsü tiradı yeniden gündemde:
IMF’ye borcumuz bitirdik, şimdi onlar bizden borç istiyor!
Bunu ilk kez 2013 yılında duymuştuk, o dönem başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan dile getirmişti, bugün de olduğu gibi…
Onlarca yıl IMF’nin önlemleriyle ‘canı çıkan’
‘fakir ama gururlu’ halkımızın hoşuna gitmişti bu durum haliyle…
Kahvehanelerde, iş yerlerinde bu konu konuşulur olmuştu.
Ekonomi dünyasında ise şaşkınlık yaratmıştı bu gelişme, hemen araştırmalar başladı.
Bazı gazeteler ve köşe yazarları böyle bir borç isteme durumunun olmadığını IMF’nin resmi verilerine bakarak ortaya koymuştu.
Aynı söylem bu kez 2014 yılında gündeme geldi.
Hatta konu Meclis’e de taşındı.
Dönemin başbakan yardımcısı Ali Babacan, CHP’nin sorduğu soruya Meclis kürsüsünden şu yanıtı vermişti:
Küresel ya da bölgesel bir kriz olursa ve IMF bizden bu parayı isterse vereceğiz.
O dönemde IMF, kaynaklarını artırma çalışmalarına başlamış ve üye ülkelere bu durumda ne kadarlık bir kaynak ayıracaklarını sormuştu, yani planlama çalışmaları yapıyordu.
Gelişmiş ülkeler sesini çıkarmadı ancak sürekli IMF kaynağına ihtiyaç duyan ülkeler, elini bol tutup milyar dolarlar verebileceğini söyledi.
Türkiye de bu ülkeler arasında yer alıyor; vermeyi taahhüt ettiği para da 5 milyar dolar, yani diğer taahhütlerin yanında çok az bir miktar.
Zaten bu para bugüne kadar alınmadı, IMF’nin yaptığı sadece bir planlama ve bunu da her 5 yılda bir yapıyor.
Dediğim gibi bugüne kadar bu 5 milyar dolar ne istendi ne de ödendi!
Geçen hafta yine aynı konu gündeme gelince yani Cumhurbaşkanı Erdoğan yine kameraların karşısında “IMF’ye borcumuz bitirdik, şimdi bizden borç istiyor” deyince “Acaba yeni bir gelişme mi var?” diyerek biraz araştırma yaptım.

En güvenilir kaynak her adımını resmi internet sitesine koyan IMF…
Kurum, Kasım 2016 yılında yeni bir planlama yapmış. Bu yeni planlamadan söz etmeden önce IMF’nin gelir kalemlerini kısaca özetlemek gerekiyor.
En önemli gelir kalemi, üye ülkelerden alınan sermaye payı yani kotalar.
Kota oranları, üye ülkelerin ekonomik gücüne bağlı olarak belirleniyor ve karşılıksız bir kaynak.
Üye ülkeler desteğe ihtiyaç duyduğunda yani IMF’nin kapısını çaldığında bu kotaya göre mali destek alabiliyor.
En yüksek kotaya sahip ülkeler ABD, Japonya, Almanya, Fransa, İngiltere, Çin, İtalya, Suudi Arabistan, Kanada ve Rusya...
Kurumun bir diğer ve önemli gelir kaynağı sahip olduğu altın rezervi.
Eğer bu iki kaynak yeterli gelmezse üye ülkelerin merkez bankalarından borçlanabiliyor.
Bunu da GAB ve NAB adlı iki kalemde gerçekleştiriyor.
Genel Borçlanma Düzenlemesi (GAB) ve Yeni Borçlanma Düzenlemesi (NAB.) 2013 yılı verilerinde IMF’nin GAB ve NAB kalemlerinde Türkiye’nin adı görünmüyordu.
Yani olası bir kaynak ihtiyacı durumunda Türkiye, “borç” istenecek ülkeler arasında yer almıyordu.
Başa dönersek, geçen hafta bu borç konusu gündeme geldiğinde dediğim gibi IMF’nin resmi sitesindeki verileri inceledim.
Kurum, Kasım 2016’da NAB anlaşmalarını açıkladı, aynı tarihte IMF Yürütme Kurulu anlaşmayı onayladı ve Kasım 2017’de başlamak üzere beş yıl süreyle geçerli olduğunu ilan etti.
Hatta Ekim 2017’de bu bilgi yine IMF tarafından paylaşıldı ve hangi ülkelerden ne kadar kaynak sağlanabileceği yani borç alabileceği açıklandı.
Listede yine Türkiye yok...
Peki, bu 5 milyar doları kim istiyor olabilir, akıllarda deli sorular!

Önceki ve Sonraki Yazılar