"Kuyruklu” yalanlar da bayat, halkın yediği ekmek de…

Tarih 21 Şubat 2019, yer Denizli.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, miting meydanında konuşuyor. Diyor ki “İki kuyruk var, bir kuyruk yokluklar kuyruğudur. Bu, CHP'nin dönemlerine rastlar. Şimdiki kuyruk yokluk kuyruğu değil, bereket kuyruğu, varlık kuyruğu. Nedir? Fırsatçılara ders verme kuyruğu.”

Cumhurbaşkanı’nın bahsettiği “Varlık Kuyruğu!” ülkemizin belli kentlerine kurulan tanzim satış kuyrukları. Yani, soğan ve patatesin neredeyse altınla yarıştığı günleri takiben biber, patlıcan ve ıspanak fiyatlarının da bir ayda %80’lere kadar yükselmesinin peşi sıra kurulan tanzim satış kuyrukları. İnsanımızın kendi topraklarında yetişen meyve-sebzeyi az miktarda da olsa alabilmek için saatlerce beklediği; kanımca varlık içinde yokluğa mahkum edilme kuyruğu.

Öyle bir kuyruk ki, muhtaç edenin yerine, sırasını bekleyenin hicap duyduğu…

*****

Bugün hemen her AKP seçmeninin körü körüne ezberlediği” CHP döneminde ekmek karne ile dağıtılırdı; benzin, şeker, yağ kuyrukları vardı” tekerlemesinin ekmeği de yenmeyecek durumda artık. Artık ekmek bayat.

İkinci Dünya Savaşı'nın sürdüğü 1940’lı yıllardaki kuyruklar ile “Devlet Adamı” sıfatını en amiyane tabiriyle dibine kadar hak eden isimlerin Kıbrıs Barış Harekatı’ndaki dik duruşları sonucu 1970’lerde ABD tarafından ülkemize uygulanan ambargo kuyrukları üzerinden siyaset yapmak artık tutmuyor. Zira o gün ceplerinde para olduğu halde kuyruğa giren insanlar, bugün cepken delik olduğu için bayat ekmek kuyruğunda bekliyor. Yani AKP’nin yedirmeye çalıştığı “Kuyruklu” yalanlar da bayat, halkın yediği ekmek de…

*****

Sultan Süleyman’a kalmayan dünyada iktidarlar gelip geçicidir. Kalıcı ve aslolan devlettir, vatandır, topraktır. Bir gün her ulusta olduğu gibi bu topraklarda da bugünün yöneticileri tarih olacak ve gelenler gidenleri anlatacaktır. Bu ülkenin her bir yurttaşı gibi benim de beni yönetenler veya yönetecekler ile ilgili istek ve temennilerim var elbet. Kim kalır, kim nereye gider veya kim gelir bilemem. Tek bildiğim bugün yaşananların ve 20 yıllık AKP iktidarı icraatlarının yarınlarda yalansız, dolansız ve abartısız anlatılmasıdır. Yalan dinen günah, hukuken suç, vicdanen ahlaksızlıktır. Ahlakın hemen her yönüyle sükut ettiği bu ortamda ve bırakılan üç kuruşluk aklımızla var olmaya çalışırken gencinden yaşlısına, zengininden fakirine yaşadıklarımız çocuklarımızın belleklerine kazınmalıdır. Elektrik faturalarının sosyal medya hesaplarında nasıl birbiriyle yarıştığı, kullanılmayan gaza rağmen bir ayda üçe beşe katlanan tüketim bedelleri, devlet büyükleri mum edebiyatı ile oy devşirme telaşındayken koskoca bir kentin günlerce mum ve gaz lambalarıyla baş başa bırakılışı, fakirlik algısının “Telefonunu çıkar bakim!” seviyesinde normalleşmesi, milletin açlıktan nefesi kokarken atılan bolluk-bereket naraları, sözüm ona günaşırı gelen zamlardan değil, araç fazlalığından oluşan benzin kuyrukları ve daha niceleri tüm çıplaklığıyla anlatılmalıdır.

*****

Yazımı noktalamadan önce değinmek istediğim bir konu daha var. Birkaç cümle ile Tekâlif-i Milliye Emirleri’nden bahsedeceğim. Ordunun ihtiyacını karşılamak ve Sakarya Muharebesi’ne hazırlanmak için Başkomutan Mustafa Kemal Paşa'nın yayınladığı Türkçe çevirisiyle Ulusal Vergi Emirleri, pek çok kişi için Kurtuluş Savaşı'nın kazanılmasında dönüm noktalarından biri kabul edilmektedir.

7 Ağustos 1921’de yayınlanan, 10 maddeden oluşan Tekalif-i Milliye Emirleri ile her hanenin bir askeri giydirmesi zorunlu kılınmış, karşılığı geri ödenmek üzere halkın elindeki yiyecek ve giyecek maddelerinin %40'ına, taşıtların ve binek hayvanların da %20’sine el konmuştur.

Başkaca ağır yükümlülükleri de vardır ama yokluk ve yoksulluğun hüküm sürdüğü milli mücadele yıllarında alınan bu kriz önlemleri sayesinde 22 gün ve gece sonrası Sakarya Muharebesi kazanılmış ve bu zafer Büyük Taarruz’a ulaşmıştır. Tarihimizde şüphesiz ki hiçbir krizden bu kadar başarılı çıkılmamış, halkın sırtladığı ağır yük bu kadar hafif ve anlamlı olmamıştır.

Kıssadan hisse; tam bağımsız, üreten ve kendi ayakları üzerinde duran bir Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin yokluktan nasıl var edildiği de, varlıktan yokluğa mahkum edilen günümüz Türkiye’si de tüm gerçekliğiyle çocuklarımızın belleklerine kazınmalıdır.

Önceki ve Sonraki Yazılar