Güneş Gürseler

Güneş Gürseler

Siyasetin yargısallaşmasına bir örnek: Ayasofya kararı

Yargı erkinin siyaset ekseninde ayrışarak siyasetin ve siyasetçilerin etkisi altına girmesinin tehlikelerine yıllardır dikkat çekmeye çalışıyor ve bu ayrışmanın yani siyasetin yargısallaşmasının demokratik hukuk devletinin sonu olacağını vurguluyorum.

Siyasi kararların yargıya aldırılması yargı erkine olan güven kaybının en başta gelen nedenidir.

Danıştay 10. Dairesi’nin uzun yıllar tartışılacak Ayasofya kararı bu konuda yeni bir örnek oluşturdu. Kilise olarak inşa edilmiş binayı cami olarak kullanabilmek için “yürütme tasarrufu” yani Cumhurbaşkanlığı kararnamesi yeterli iken Danıştay kararı tercih edildi.

Aslına bakarsanız bu karar biz hukukçular için iyi bile oldu, yeni şeyler öğrendik!

Örneğin:

- Bazı ayrıcalıklı idari işlemler karşısında zamanaşımı işlemezmiş.

- Yaklaşık seksen yıl önceki bir idari işlem her zaman idari dava konusu yapılabilirmiş.

- Dava açarken uyulması gereken süreler ve usul kuralları idari yargılamada önemli değilmiş.

- Aynı mahkemenin aynı konudaki kesinleşmiş red kararı önemli değilmiş. İptal davalarında red kararları dikkate alınmazmış.

- İptal davalarının idari işlemin yapıldığı tarihteki hukuk kurallarına göre değerlendirilmesi gerekmezmiş.

- Osmanlı hukuku Cumhuriyet hukukundan önce gelirmiş.

- Kararda gerekçe olarak bir kanuna dayanılıyorsa, Medeni Kanunun uygulanmasına ilişkin 1926 tarihli Kanunda yapıldığı gibi bu kanunun maddelerinden istenilen dikkate alınır, istenmeyeni dikkate alınmazmış. (Eski vakıflar hakkında Cumhuriyet hukukunun uygulanmasının gerektiğini düzenleyen 8. madde dikkate alınmamıştır.)

- Osmanlı hanedanı mirasçılarının bütün “mülk”te hak iddia etmeleri her zaman mümkün olabilirmiş.

- İdari yargı kararları hemen uygulanırmış.

- Davalı idare kaybettiği davada kanun yoluna gitmezmiş.

- Aleyhine açılan davanın yargılaması boyunca davanın reddini isteyen davalı idare yani önce Başbakanlık sonra Cumhurbaşkanlığı, davayı kaybetmekle mutlu olabilirmiş.

- Yüzyıllar önce kurulan vakfın kurucu iradesini geçerli, buna karşılık yakın zamanda düzenlenmiş ve kesinleşmiş bir vasiyetnamedeki mirasbırakan iradesi geçerli sayılmayabilirmiş.

Önceki ve Sonraki Yazılar