İbrahim Aktaş

İbrahim Aktaş

İşte Hayat

Video adlı aygıtı bildiğinizi düşünüyorum; en azından, yaşınız yirmiden büyükse, kesin ve en azından bir kez de olsa video görmüş ve hatta video denen aygıttan bir film de izlemişsinizdir.

iste-hayat-8.jpg

Video denen aygıt; kısaca, televizyonumuza bağlanan ve kendine özgü kasetlerdeki kayıtları izlememize yarayan elektronik bir alet… Yılmaz Erdoğan’ın filmi Vizyontele’de geçen ünlü replik var ya hani, televizyon için; “radyonun resimlisidir” diyorlar ya… Sanırım Yılmaz Erdoğan, videonun tanımını da, “kasetçaların resimlisi” olarak yapardı buna göre…

iste-hayat-7.jpg

İşte, sözünü ettiğim bu videodan bizim evde de vardı bir tane. Almanya’dan, seksen ihtilalinden sonra yurda kesin dönüş yaparken, tüm eşyalarımızla beraber getirmiş ve ara sıra, daha çok da misafir geldikçe kullandığımızı anımsadığım salonumuzdaki renkli televizyona bağlantısını yapmıştı babam. Önünde dev bir cam ve iki yanında hoparlörleri olan ceviz bir sandık görünümündeki televizyonun altında, yatık konumda duran, değişik düğmelere sahip, yarım A4 kâğıdı büyüklüğündeki kaseti bir hışımla içine çeken bir izleme aleti; videomuz. Grundig marka ve asla unutamam babamın cihaz hakkındaki övgü dolu sözlerini; “bu diğer vidyolar gibi değil, bunun bantları çift taraflı. Birine dört, beş film sığıyor”. Ve videomuzun yanındaki rafta da bir sürü videokaseti… İçlerinde de, hep Yeşilçam filmleri; Cüneyt Arkın, Türkan Şoray, Şener Şen, Zeki-Metin, Kemal Sunal ve diğerlerinin, sanıyorum1970’li yıllardan, o güne kadar çekilmiş onlarca film…

Ve fakat, sebebini şu anda bilemediğim, belki de tamamen büyük bir tesadüf; o salonda, babamın bize izlettiği ilk film “İşte Hayat” adlı filmdi. Filmin başrollerini Uğur Dündar ve Hülya Koçyiğit paylaşırken kendilerine Adile Naşit ile İhsan Yüce eşlik ediyordu. Film; tüm Türkiye’nin çok güvendiği ve çok sevdiği bir televizyon haber programcısı ve araştırmacı gazeteci olan Uğur Dündar’ın, sıradan bir yurdum ailesi tarafından (evin annesi rolünde Adile Naşit’i ve Uğur Dündar’a âşık kızı rolünde de Hülya Koçyiğit’i görüyoruz) kaçırılması ve kendisine şantaj yapılması ile başlıyor. Kendisini arabaların önüne atmak suretiyle, “yaralandım” numarası yaparak ve araç sahiplerinden para sızdırarak hayatını kazanan, Şevket Altuğ ile röportaj yaptığı sırada, benzer bir olayı görüntülemek isterken, Adile Naşit ve kızı bir anda ortaya çıkıyor ve Uğur Dündar’a kurdukları kumpas sonucu O’nu kaçırıyorlar. Ve sıradan evlerine gizlice getirip, şantaj oyunlarına başlıyorlar. Filmin konusu hakkında daha fazla detay vermeyeyim, ancak izlemediyseniz, mutlaka izleyin derim.

iste-hayat-5.jpg

Yönetmenliği Atıf Yılmaz’ın yaptığı, senaryosunu da Umur Bugay’ın kaleme aldığı 1975 yapımı “İşte Hayat” filmi, Uğur Dündar’ın tüm hayatı boyunca rol aldığı ilk ve tek sinema filmi… Ve izlerken, neden sinemaya devam etmemiş diye sormadan da, kendinizi alamayacaksınız!

 

Film, başından sonuna, Türkiye’mizdeki sosyal sınıf ayrılığından tutun da, kadınlarımıza bakış açısına kadar birçok sıkıntıyı gözler önüne sererken, çok genç yaşına rağmen, tüm ülkenin güvenini kazanmış, başarılı araştırmacı-gazeteci-televizyoncu Uğur Dündar’ı da ve O’na olan inanılmaz sevgiyi de fazlasıyla hissettiriyor. Arabaların altına atlayacak olan Şevket Altuğ’un “Uğur ağabey için en inanılmaz atlayışımı gerçekleştireceğim” repliği, rol gibi görünse de, aslında buna benzer güven ve inanç duygularını, Uğur ağabeyin gerçek hayatında yüzlerce kez yaşadığına eminim. Filmde, Uğur Dündar’ı kaçıran evin babasının (İhsan Yüce), her şeyden habersiz eve geldiğinde, akşam haberlerinde Uğur Dündar’ı görebilmek için nasıl televizyonun karşısına geçtiğini görecek ve hatta O’ndan bahsederken, “Uğur, oğlum” dediğini izlerken duyacak ve aradan kırk altı yıl gibi uzun bir süre geçmesine rağmen, tüm Türkiye’nin, hala ve gerçekten Uğur Dündar’dan bahsederken, “oğlum”, “aslanım” ya da benim dediğim gibi “ağabeyim” dediğine şaşacaksınız. Çünkü, herkese nasip olmaz yarım asırlık bu güven!

iste-hayat-2.jpg

Yani, ailemizden biri gibi Uğur ağabey… Evet, ben O’nu “İşte Hayat” ile ilk defa gördüm belki ve ben büyüdükçe, Uğur ağabey de, ekranlardaki haber programlarında; kah bir suçlunun, kah bir hortumcunun ardından, dağda, gemide, yolda, helikopterde, sürekli olarak peşinde olduğu doğruyu halkına, bizlere aktarabilmek için koşar adım, bizim eve de konuk oldu her daim…

 

iste-hayat-1.jpg

 

Ve bizler O’na çok inandık, çok güvendik ve çok sevdik! Ve hala bu duygularımızdan hiçbir şey eksilmiş değil. Çünkü doğru tektir, Türkiye’deki doğrunun tek adresi de Uğur ağabeydir.

 

Bu yazım da, İzmirli usta gazeteci-şair-yazar, ustam Okan Yüksel’in, “No Pasaran” adlı kitabından bir sözü ile bitsin; “İki türlü gazeteci vardır; palto tutanlar, kafa tutanlar. Biz kafa tutanlardanız.”

Önceki ve Sonraki Yazılar