İbrahim Aktaş

İbrahim Aktaş

Ölüyorum

Ölüyorum
 
“Ölüyorum tanrım
Bu da oldu işte.
 
Her ölüm erken ölümdür
Biliyorum tanrım.
 
Ama, ayrıca, aldığın şu hayat
Fena değildir…
 
Üstü kalsın…”
 
Cemal Süreya’nın “Üstü Kalsın” şiiri… Bugünkü yazımın girişi oluverdi. Yüzümüzü göklere kaldırıp, gözlerimizi maviliklere vurmak varken… Martıları seyre dalıp, deryaları gözlemek varken… Mis kokulu çiçeklere kendimizi adayıp, ıtırlı hayaller kurmak varken…
 
Ne oldu da, bu yazı ölümle başlayıverdi?
 
Haklısınız, içinizi karartmak istemezdim doğrusu… Ancak çok kısa zaman içerisinde, hem de ardı ardına yaşadığımız felaketlere kaptırdığımız canlarımız var. Ya da, bir umut; sözünü ettiğim felaketlere başkaldırıp, hayata tutunmaya çalışan, ancak son dakika ellerini bırakanlar var. Ve o kadar çok yakınımızdaydılar ki… İnsanın inanası gelmiyor doğrusu!
 
Covit–19 salgını henüz sonlanmamışken yaşadığımız İzmir depremi ve hızını artırarak devam eden Covit–19 salgını…
 
Öyle canlarımızı koparıp aldı ki ellerimizden… Dalsız, yapraksız, cansız kaldık… En yakınlarımızdan Malik Tahirler… Amatör futbol camiasının çok yakından tanıdığı, Bornova Yeşilovaspor’un son yıllarda yetiştirdiği yıldızlarından biriydi… Kısa süre de olsa Karşıyaka’da profesyonel olmuş, maalesef beklediğimiz sıçramayı gerçekleştirememiş, yuvasına, Yeşilova’ya geri dönmüştü. Kimine göre taş yerinde ağırdır; Malik’inki de öyleydi işte… İzmir depremi ile yıkılan binaların birinden nefes alır halde kurtarılmıştı ama… Tekrar yeşil sahalara döneceği günleri hayal ettik günlerce… Dualar ettik, totemler tuttuk… Olmadı! Kaderi, yemyeşil sahaları uçmakta eylemekmiş meğer…

5fbfa05d2269a20fd89d017b.jpg
 
Bir insan düşününki, sıradan, yurdum insanı olsun. Ancak, o kadar sevilsin, o kadar bilinsin ki… Yaşayanlar bilirler Bornova’nın Çamdibi’sini, Yeşilova’sını; sporcu yatağıdır. Yediden yetmişe spor yapmaya, izlemeye, spora dâhil olmaya bayılır bu semtlerde… Bu semtlerdeki en bilindik, en sevilen sporcu insanlarından biri de Abdullah Kurkal’dı… Kendini atletizme vermiş, her gün düzenli koşu antrenmanlarını yapan ve her zaman maratonlara hazır olan biriydi. Nerede bir maraton olsa ilk o kayda gider, akreditasyon işlemini hızlıca sonlandırırdı. Ve yarış başladığında bitiş çizgisini mutlaka görürdü. Bu defa öyle bir koştu ki, yetişemedik hızına… Salgın O’nu bizden, çok sevdiği sporu da O’ndan aldı.

008ab379-dc7e-488a-ba42-87d64253f6a7.jpeg
 
Ve Çetin Zengin Hocamız… Değil Bornova’nın, Çamdibi’nin, İzmir’in eski liselerinden biri olan, beş yıl kadar bir süre benim de görev yaptığım Sıdıka Rodop Lisesinde, beden eğitimi öğretmenliği ve idarecilik yapmış Çetin Hocamızı da maalesef cennete uğurlamak zorunda kaldık. Spor camiasının, özellikle de futbol ailesinin çok yakından bildiği, tanıdığı Çetin Zengin Hocamız, amatör ve profesyonel futbol oynamakla kalmamış, 19 yıl gibi çok uzun bir süre Türkiye Futbol Federasyonu İzmir İl Temsilciği görevinde bulunmuştu. Disiplinli, adaletli ve çalışkan tavırları ile de camiamızın hafızalarına kazınmıştı.
 
Yeter artık, kaybetmeyelim birbirimizi… Salgına direnmekse; en düzenli ve en bilinçli şekilde… Sağlam bina yapmaksa; yine yasalara uyarak, yani kuralları çiğnemeden yapalım, her ne yapacaksak! Yoksa kaybediyoruz birbirimizi…a02c2a25-818f-49af-8d47-135c5e50d65e.jpeg​​​​​​​

Önceki ve Sonraki Yazılar