İdil Halefoğlu

İdil Halefoğlu

Küreselleşmenin sonu mu geliyor?

Dünyada ki büyüme gün geçtikçe küreselleşmeye daha az dayanarak, paradoksal bir eğilim göstermekte, büyük endişelerin yanında, bazıları için de daha karlı umutlar yaratmakta. 90’lardan itibaren, uluslararası finansal akışlarda, ticarette ve uluslararası yatırımlarda çok hızlı bir büyüme görülmüş, sınırlar kalkmış, buna küreselleşme demiştik.

2008 finansal krizinden itibaren küreselleşmede bir dönüşüm yaşanmaya başladı. Kimileri bunu küreselleşmenin sonu olarak görse de, ticari ve finansal etkileşimlerin aslında büyüme hızı azaldı.

Küresel ticaretin yavaşlaması, gelişmekte olan ülkelerdeki ücretlerin artması, ulaşım maliyetlerinin ve tüketici beklentilerini hızlı bir şekilde karşılama ihtiyacı doğdu. Ülkelerin üretimlerini yeniden konumlandırmasını gerektirmesi nedeniyle uluslararası sermaye akımları büyük ölçüde düştü. Bu sırada, Uluslararası bankalar, özellikle Avrupa’daki uluslararası taahhütlerinin çoğunu bitirerek bilançolarını temizledi. Yatırımların sayısı azalsa da, hacim olarak hala dünya GSYH’sine oranla büyümeye devam ediyor. Ama gelişmekte olan ülkeler de borçlarını arttırmaya devam ediyor.

Bu iki şekilde açıklanabilir, birincisi yatırımların karlılığında düşüş. Dünya genelinde, 2012 de yüzde 8,1 olan yabancı yatırımlar, bugün yüzde 6,7’lere gerilemiş. Hammadde fiyatlarındaki değişimlere bağlı olarak, döngüsel etkilerin yanı sıra, ücretler açısından karşılıklı avantajların azalması ve vergilendirmeler neden olmuştur. İkinci olarak da, öncelikle ABD, daha sonra da Avrupa ve Asya’da açıklanan korumacı önlemler böyle bir etkiye yol açmıştır. Söz konusu vergilendirme kararları, hala müzakere edilmekte de olsa, yatırımcıların agresif bir ticaret savaşı korkusu sarmıştır.

Küresel ölçekte korumacı önlemlerin ve ticari gerilimlerin artması, ekonomik düzeydeki pek çok soruyu gündeme getiriyor. Trump’un ticaret politikasını sıkılaştırdığı ve popülizmin Atlantik’in her iki tarafına dayandığı bir zamanda, devletler ve şirketler küreselleşmeyi nasıl yönetecekler?

ABD’nin, AB, Kanada, Meksika ve Çin ile olan ticaret savaşı ve ilk başlarda çok endişe yaratmadıysa da, tarife artışı söz konusu olan ürünlerin ithalat hacmine bakacak olursak, dünya ticaret akışları açısından marjinal bir durum söz konusu.

Çok taraflılığın giderek sorgulandığı değişen bir dünya...

2017 yılında doğrudan yabancı yatırımlar yüzde 23 oranında düştü. Birleşmiş Milletler Ticaret ve Kalkınma Konferansı (UNCTAD) raporu, dijitalleşmenin yayılmasıyla hızlanan bir yapısal değişikliği işaret ediyor. 2012’den bu yana, ürünlerde yer alan katma değerlerin payı bu sayede artıyor. Artık küresel üretim, mal üreten değer zincirleri yerine maddi olmayan ürünlere dayanıyor. Örneğin, lisanslar ve telif gelirleri artışı, son beş yılda ortalama yıllık yüzde 5’lik bir oranda büyümüş ve dünyadaki mal ticaretinden hızını geçmekte.

Bu yeniden yapılanmanın ortasında uluslararası ilişkilerde, dijital devler devletlere karşı öncü bir rol oynamaktadır. GAFAM’ın (Google, Apple, Facebook, Amazon ve Microsoft) gücü, dünyadaki yönetim sorununu gündeme getiriyor. Örneğin, vergilendirme açısından, bu şirketler, İrlanda gibi ülkelerde elverişli bir rejimden yararlanmaktadır. Bu genellikle Avrupa Birliği ülkelerinde tartışmalara neden oluyor. ABD şirketleri dünya genelinde küresel serbest veri akışına izin vererek hâkimiyetlerini genişletmek istiyorlar. Avrupa Birliği bu ilkeyi düzenli olarak savunduğunda, son zamanlarda Veri Koruma Genel Yönetmeliği (GDPR) konusunda yeni adımlar atıyor. Bunun yani sıra, Rus müdahalesi şüphesi olarak açıklayabileceğimiz, Cambridge Analytica skandalı gibi olaylar dijitalleşmenin nasıl etkileri olabileceğini hatırlatıyor.

İktisatçı Robert Gordon’a göre, önümüzdeki yirmi beş yıl içinde yaygınlaşacak olan inovasyonlarla, bu düşük üretkenlik gelirlerini devam ettireceğini söylüyor. Paul Krugman ise, yatırımlar karşısında küresel tasarruf fazlası yaşandığına dikkat çekerek, bu başarısızlıkların altından bir strateji çıkabilme ihtimali üzerinde duruyor.

Küresel güçler artık ekonomik küreselleşme için bastırıyor. Bu hareket ne kadar ilerleyecek ve ne kadar sürecek? Şu an için söylemek imkânsız. Ancak yirmi birinci yüzyıldaki kapitalizm, önceki yüzyılın ikinci yarısından çok farklı bir yolu izliyor gibi görünüyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar