İlhan Cem Erseven

İlhan Cem Erseven

DİYANET, İSLÂM'A ZARAR VERİYOR

Her kişi, dinini, din işleri imanını öğrenmek için bir yere muhtaçtır. Orası da okuldur.

Mustafa Kemal Atatürk

Din, insan yaşamının ayrılmaz bir parçasıdır. Bu nedenle tarihin hiçbir döneminde ilkel toplumlar dahil dinsiz/inançsız bir topluma rastlanmaz. Din tarihine bakıldığında, birçok farklı kültür, topluluk ve bireyde din kavramının farklı biçimlerde yer aldığı görülür. Bu farklılıklardan dolayı dördü kitaplı (İslamlık, Hıristiyanlık, Yahudilik, Musevilik) olmak üzere binlerce din anlatışı ortaya çıkmıştır. Türkiye nüfusunun % 90’nı Müslüman olup Sünni Hanefi mezhebine bağlıdır.

Atatürk, toplumu din konusunda doğru bir biçimde bilgilendirme ve İslam dininin inanç, ibadet ve ahlak esaslarını vatandaşlara anlatmak ve ibadet yerlerini yönetmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığı’nın bir devlet kurumu olarak açılmasını sağlamıştır. Ayrıca Elmalılı Hamdi Yazır’a hazırlattığı “Hak Dini Kur’an Dini” adlı Türkçe çeviri ve tefsirini devlet olanaklarıyla bastırıp ücretsiz olarak halka dağıtmıştır.

Atatürk’ün din öğretiminin okullarda verilmesini istemesinin nedenlerinden biri de ailede alınan din öğretiminin eksik, yetersiz ve bilimsellikten uzak oluşudur. Ona göre ailede verilen din öğretimi, sözlü kültüre dayandığı için batıl inanç ve hurafelerle dolu olabilmektedir.[1] Bu nedenle, “Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur. Bir dinin tabii olabilmesi için akla, fenne, ilme ve mantığa uyması lazımdır. Bizim dinimiz bunlara tamamen uygundur.” diyerek dogmatizme dikkat çekmiştir.

Oysa bugün Atatürk’ün kurdurduğu Diyanet İşleri Başkanlığı, başta başkan Prof. Dr. Ali Erbaş olmak üzere Din İşleri Yüksek Kurulu, yaptığı konuşmalar ve fetvalarıyla hani “insanı dinden imandan soğutmak” diye bir deyim vardır ya aynen onu yapmaktadır. Kuran’a baktığımızda hiçbir yerinde söylediklerinin bir dayanağını göremezsiniz yalnızca hadislere dayanarak fetvalarını düzenliyorlar. Mütedeyyin birisi bile bu fetvalar karşısında şaşırır.

Geçtiğimiz günlerde Başkan Erbaş, Kahramanmaraş/Pazarcık ilçesinde yatılı bir Kuran kursunun açılışını yaptığı açılış konuşmasında, Kur’an kurslarının "şeytandan korunmuş bölgeler" olduğunu belirterek “Kuran kurslarında bir tuğlası olana cennetten bir ev verileceğini" söyler. Başkanın bu sözleri, Ortaçağ Avrupası'nda Katolik Kilisesi tarafından uygulanan 'Endülüjans' uygulamasını çağrıştırmaktadır ki bu da oldukça sakıncalı bir durumdur.[2] Geçmişte yanılmıyorsam Adana’da bir adam, cennetten arsa satma karşılığı 5 bin liralarını alarak 5 kadını dolandırdığını da unutmayalım.

Yine TOKİ’den ev almak için bankadan alınan kredilerin faizi de yine bir fetvayla, “İslam'da faiz, kesin olarak haram kılınmıştır. Bir zaruret bulunmadıkça faiz almak da vermek de caiz değildir.” dedikten sonra ancak “devlet, TOKİ’nin uygulamasından başka bir yolla konut sahibi olma olanağı tanımadığı için alt ya da orta gelirli vatandaşların bankadan faizli kredi alması ve bu projeden yararlanması caizdir” diyerek onay vermiş ve ilk söylediğine aykırı davranmıştır, yani İslami kuralı bir kez ihlal etmekten bir şey olmaz, demiştir.[3]

Gelelim insanı dinden imandan soğutacak diğer fetvalara.

"Bir babanın öz kızına duyduğu şehvet, karısıyla olan nikâhını düşürür mü?" sorusuna, “Babanın öz kızına şehvet duyması haram değil” diye yanıt verilmiştir. Bu, doğrudan aile içi cinsel ilişkiye, yani enseste davetten başka bir şey değildir. Bir baba, öz kızına nasıl bir şehvet duyar, bunu anlamak olanaksız. Kur’an’da bununla ilgili bir ayet var mı, sanmıyorum.

Devam edelim: İletişim araçları yoluyla boşanma konusundaki bir soruya ise, "Bir kimse, yüzüne karşı 'seni boşadım, benden boş ol' gibi boşamayı ifade eden sözleri şifahî olarak söylemek suretiyle, eşini boşayabileceği gibi, bu sözleri telefon, mektup, mesaj, internet ve faks yoluyla bildirerek de boşayabileceğini” diye yanıt verir. Peki Diyanet İşleri Yüksek Kurulu, laik bir ülkede yaşadığımızı ve boşanmanın da talak üzerine değil medeni kanunlara göre gerçekleştiğini nasıl bilmezlikten gelir? Asıl niyeti, Osmanlı dönemindeki uygulamaya olan özlemini dile getirmek olsa gerek.

Yine Diyanet, "Alevi olan kişi ile evlilik caiz midir?" sorusuna "İslam'a göre Müslüman bir kadın ancak Müslüman bir erkekle evlenebilir. Bu itibarla evlenirken aranan nokta, kişinin Müslüman olup olmadığının tespitidir. Müslüman olanla evlenilir, olmayanla evlenilmez." diye yanıt verir. Görüldüğü gibi burada doğrudan ayrımcılık yapılmakta, Aleviyle evlenilmesini dahi caiz görmemektedir. Yurtdışında bir Hıristiyanla evlenen Sünni kardeşlerimiz de bu durumda günaha girmiş oluyorlar ki öbür dünyada vay hallerine.

Yılbaşı bileti almak günah mı?' sorusuna ise "Piyango bileti almak kumardır ve haramdır" şeklinde yanıt verir. Peki Milli Piyango’dan devletin hazinesine aktarılan ve de buradan Diyanet’in bütçesi için ayrılan para da haramdır, o zaman Diyanet, bu parayı kendi bütçesinden nasıl kullanacaktır?

2008’de Kadınlar Günü nedeniyle resmi web sitesinde "Feminizm ahlaksızlıktır" başlığı altında "Feminizm, ahlaki ve sosyal bakımdan çok olumsuz sonuçlar doğurmaktadır. Bir kere, feminizm hareketine ‘kapılan’ kadın, genel olarak kayıtsız şartsız özgürlük düşüncesiyle aile için vazgeçilmez olan birçok kural ve değerleri hiçe saymaktadır."[4] ifadelerine yer verir.

Şimdi bu fetvalara bakarak nasıl İslamın hoşgörü, sevgi, adalet, kul hakkını gözeten bir din olduğunu söyleyebilirsiniz? Öte yandan gençler, Deizme yöneliyorlar diye şikayetçi olmanın bir mantığı da olamaz. Bu tür fetvalar, İslam dinine açıkça zarar vermektedir. Kaldı ki bu fetvaların Kur’anda bile dayanağı yoktur. İnternet, faks, cep telefonu sözcükleri hangi ayette geçiyor Allahaşkına söyler misiniz? Bir kez daha söyleyelim, Diyanet, Atatürk’ün “Bizim dinimiz en makul ve en tabii dindir ve ancak bundan dolayıdır ki son din olmuştur” sözüne kulak vermelidir. Eğer Diyanet, İslam dinini gençlere sevdirmek ve uygulatmak istiyorsa söylemlerinde daha dikkatli, daha gerçekçi olmalı, mantığa uygun sözler söylemelidir.

[1] Ortaöğretim Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi, 12. Sınıf, MEB Yayını,1.baskı, Ankara 2008. Komisyon tarafından yazılmıştır.

[2] Bir örnek: Prof.Dr. Aziz Sümer “Kuran kurslarına bir tuğla koyana cennette ev verilecekmiş. Hepiniz küfre girdiniz. Allah günahlarınızı affetsin. O evleri de TOKİ yapacak deyip tüy dikin üstüne, ha gayret. Bu ülkenin gerçek Müslümanları buna nasıl sessiz kalıyor?” https://onedio.com/haber/diyanet-isleri-baskani-kuran-kurslarinda-bir-tuglasi-olana-cennette-ev-verilecek-896770, 9 Şubat 2020

[3] https://www.birgun.net/haber/diyanet-faizli-isleme-onay-verdi-283945

[4] https://www.bbc.com/turkce/haberler-turkiye-42552621

Önceki ve Sonraki Yazılar