Leyla Emeç Tavşanoğlu

Leyla Emeç Tavşanoğlu

BAĞIMSIZ, BAĞLANTISIZ, TARAFSIZ FASARYALARI....

Beyrut’u yerle bir eden patlamaların ardından sonunda Lübnan Hükümeti düştü. Şimdi Hıristiyan Maruni Cumhurbaşkanı Michel Aoun’u aldı mı bir düşünce? Bu işin içinden nasıl çıkacak? Bir tarafta Hasan Nasrallah ve Hizbullah ülkedeki ağırlığını giderek arttırıyor. Şii İran’a ve Suriye ekseni içinde pozisyon alıyor. Arkadaki destek Rusya’dan. Cumhurbaşkanı Aoun, Maruni olmasına rağmen Şii Hizbullah’la zımni bir anlaşma içinde.

Öte yandan Lübnan’ın Maruni Patriği Bechara Boutros Al Rai çıkıyor ve diyor ki:  “Lübnan artık bölgesel sürtüşmelerden uzak dursun. Hiç bir siyasi güç odağına yanaşmasın. Tarafsızlığını ilan etsin. Lübnan’ın tek kurtuluş yolu budur.”

Bu açıklama Cumhurbaşkanı Aoun’u iyice açmaza sürüklüyor. Kendisi Maruni. Maruni Patriği’nin çağırısına uymak zorunda. O yönde bir karar almalı. Ama bir yandan da Hizbullah’la olan zımni anlaşma ne olacak? İki arada bir derede kalmak diye buna derler. 
Beyrut’ta meydana gelen felaket Lübnan halkını fena kızdırmış durumda. Zaten ülkede uzun zamandır Michel Aoun-Nasrallah koalisyonu ciddi tepki uyandırıyordu. Beyrut’un yerle bir olmasının hemen sonrasında içlerinde Sünni Müslümanların da olduğu halk yığınları protesto gösterilerine başlıyorlar. Protestocular Lübnan yöneticilerine öfkelerini kusarken Nasrallah ve Aoun’un kuklalarını,boyunlarına ilmik geçirip yakıyorlar. Öfke böylesine büyük. 

Öte yandan Fransa’nın çağırısı üstüne Batılı ülkeler Lübnan’a 298 milyon dolarlık acil yardım gönderilmesini kabul ediyor. Derken Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron ülkesinin Lübnan’la olan tarihsel bağlarını hatırlayarak Beyrut’a gidiyor. Macron’un Beyrut ziyareti uluslararası gözlemciler tarafından Lübnan batmış ekonomisi ve çökmüş siyasetiyle kendini toparlayamayacağı için yeniden Fransa’nın koltuğunun altına sığınabilir, biçiminde yorumlanıyor. Yani bir anlamda Lübnan yeniden Fransa’nın sömürgesi olmayı içine sindirir mi? 

Diplomatik gözlemciler Fransa’nın böyle bir yükün altına girmeye yanaşmayacağı kanısında. Bu görüşe göre Lübnan’ın yeniden Fransız mandasını kabul etmesi hem bölgesel hem uluslararası dengeleri bozabillir. Üstelik zaten Covid-19 belasıyla boğuşan Fransa’nın Lübnan’ı tek başına kalkındırma gibi bir ekonomik kapasitesi olmadığı gerçeği üstünde de duruluyor. 

Lübnan denkleminde başka faktörler de rol oynayacak gibi görünüyor. Örneğin ülkede Hizbullah’ın böylesine güçlenmesinden önce Beyrut yönetimlerine çok ciddi maddi destek olan petrol zengini Közfez emirlikleri yıllardır Lübnan’dan ellerini çekmişlerdi. Şimdi gelen haberler Körfez’in petrol zenginlerinin Lübnan’daki gelişmeleri yakından izledikleri ve ülkede en azından siyasi istikrarı geri getirecek hamleler yapılmasını bekledikleri şeklinde. Bu arada eklemekte yarar var. Körfez emirliklerinin  Lübnan’ın Maruni Patriği Al Rai’nin “Lübnan tarafsızlığını ilan etsin. Badireden tek çıkış yolu budur” çağırısını desteklediği de biliniyor. 

Şimdi bölgede herkes beklemede. Fransa’nın son tahlilde nasıl bir yol izleyeceği tartışılıyor. Bu da tabii Macron’un verdiği sözü tutarak 1 Eylül’de Beyrut’u yeniden ziyaret etmesi sırasında şekillenecek.

Önceki ve Sonraki Yazılar