KÜRESEL EĞİTİM-SEL-Cİ BAKANIMIZIN KAVRAMSAL SÖZ VARLIĞI (!)

Anlaşılan 1980’den beri küresel hakimiyet peşinde koşanlar tek dünya devleti kurma uğruna insanları “dilsiz” çiftlik hayvanlarına dönüştürmeyi de programladılar.

Postmodern çağ diyorlar; içi boş (hiç değerinde) şeyler üret, değerliymiş gibi insanı (tüketiciyi) kandır, sat; eğitimi de piyasaya at, içini hiç değerine indir, alıcısını kandır, sat. Kandırmak; değersiz bir nesneyi değerliymiş gibi göstererek pazarlamak!

Eğitim dilimiz olan Türkçenin de içi boşaltıldı, mayası bozuldu, anlambilime aykırı kavramlar ortalığa saçıldı. Dahası anlamsız sözcükleri yetkili ağızlardan duymaya başladık. Bakanımız ne demek istedi acaba diye ekrana boş boş bakıyoruz.

Anlamsız sözcükler zihinsel faaliyeti kilitler, düşünmeyi engeller. Bu pedagojik nedenle diyorum ki Türkçeyi anlamsız kavramlara boğanlar “Ana sütümüz Türkçe” dediği zaman buna aldanmayalım. MEB’den onaylı Türkçe ders kitaplarına açtığımız davalarda mahkeme kararıyla kaldırdıklarımız vardır. Sırf “Türkçeyi katlettiniz, yutmadık, bunlar ders kitabı olacak değerde değildir” demek için açtık o davaları.

Mevcut eğitim bakanımızın (küreselci olduğu için milli olmayan, bu nedenle Milli Eğitim Bakanı demekte artık zorlanıyorum) ağzından kaçtı zannettiğimiz bize yabancı terimlere dikkat ediniz. Örneğin, 25 Mart konuşmasında okulların 30 Nisan’a kadar tatil edildiğini söylerken başı sonu belirsiz cümlelerin arasına “Bizim zaten hazırlığımız vardı. EĞİTİMSEL OLARAK…” boş bir tabir soktu. Anlamadığınız için yüzünüzde donuk bir ifade oluştu, aklınız kilitlendi yani, fark etmiş olmalısınız.

Milli Eğitimde Emperyalist Kuşatma (2006) kitabımda “Piyasaya Göre Eğitim Modelinin Söylemi ve Kavramsal Araçları” başlığı altında Span ekibindekilerin kullandıkları kavramları yazmıştım. Neden dil-zeka bağlantısını kopartmaya çalıştıklarını da anlattım. Kitap internet sitemde ücretsiz erişimdedir.

Bakanımızın son projesi olan “söz varlığı!” dosyasında bu şekilde türetilmiş “kelime kuyusu” gibi anlambilimde ve Türkçe dil ailesinde yeri olmayan birçok postmodern sözcük daha var.

“Söz Varlığı” üzerine yazıma değerli pedagog dostum Nusret Alperen’den aldığım mektubu paylaşacağım. Kendisi GEE Pedagoji Bölümünden 1970 mezunu olup 1990’larda Talim Terbiye Kurulunda çalışmış, Spancıların baskısıyla oradan ayrılmak zorunda kalmış, emekli olunca kendini Eğitim Ansiklopedisi yazmaya vakfetmiş, kadim dostumdur. Diyor ki:

“Sözcük dağarcığı, kelime dağarcığı, kelime hazinesi, kelime varlığı, sözcük hazinesi:

Bir kimsenin anlamını bilerek yahut bilmeyerek konuştuğu; konuşma düzeyinde kullanmasa da sözcüğü işittiğinde veya okuduğunda anlamını bildiği bütün kelimelerin sayı cinsinden miktarı yukarıdaki tamlamalardan biri ile ifade edilir. Bu tanım incelenirse, bir kimsenin anlamını bilerek kullandığı ve işittiğinde anlamını bildiği sözcüklerin sayısına "aktif kelime hazinesi", işittiğinde anlamını bildiği halde kullanmadığı kelime sayısına "pasif kelime hazinesi", işittiğinde veya okuduğunda sesi veya anlamına aşina olmuş yani daha önce bir defa işitmiş ama kullanamadığı kelime sayısına ise "iç dil kelime hazinesi” denir.

Bakanlığın ne yaptığını bilmiyorum, esasen bilmek de istemiyorum.

Sevgili arkadaşım, gönderdiğin yazıları okuyorum. Bunlar çok önemli. Son yazıyı da kaç gündür okuyayım diyordum, bir türlü elim değmedi. Çünkü MEDENİYET VE PEDAGOJİ TARİHİ ADLI ANSİKLOPEDİYİ YAZMAYA DEVAM EDİYORUM. Yaklaşık 20 cilt oldu.

Bunun yanında PEDAGOJİ ANSİKLOPEDİSİni tamamladım. 640 sayfa oldu. Basımını ve dağıtımını yapacak güvendik, dürüst bir yayınevi arıyorum.

Ziya Selçuk'a gelince. Onunla Talim T. Kurulu başkanı iken Ceviz Kabuğu Programında ben tlf. ile katıldım ve tartıştık. Çok sert ve akademik bir tartışma oldu. Neredeyse ağlayacaktı. Selamlar, saygılar.”

Not: Okurlarımın affına sığınarak, başlığı Z.Selçuk’un diliyle yazdım.

Önceki ve Sonraki Yazılar