Adalet

Adalet, kıymetlidir. Hazine gibidir. Kaybedildi mi kolay kolay bulunmaz.
Olmazsa olmaz. Ekmek kadar, su kadar, hava kadar, güneş kadar gerekli.
Olmazsa yaşamın bir anlamı kalmaz.
1950 yılından 2002 yılına kadar, ülkemizi yöneten sağ iktidarlar, adaleti yalnızca kendileri için kullandılar.
Kendilerinden olmadıklarına inandıkları, özelliklede sol dünya görüşüne sahip insanlara; Hep hapishaneler, işkencehaneler, ölümler, idam sehpaları, sürgünler reva görüldü.
Düşünen her insanın evinin duvarında, o günlere ait acı bir tablo aslıdır.
2002 yılında tek başına iktidar olan, partisinin adında ADALET yazan AKP; Adalet'i amacına ulaşmak için bir aracı olarak gördü, hedefe yaklaştıkça ondan hızla uzaklaştı. Ve ADALET kaybolmaya başladı. Arayışlarda ondan sonra başladı.
Kaybolma süresince sesiz kalanlar, seyirci olanlar, engel olmayanlar en az onlar kadar sorumluluk sahibidirler.
CHP; Son ADALET Kurultayında birçok temel konuda sunumlar gerçekleştirdi. Bu da gösteriyor ki, adalet kaybı yalnızca, CHP milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanmasıyla başlamamıştı.
Ama CHP'nin, ADALET yürüyüşü bununla başladı.
Bu olaydan çok kısa bir süre önce, Kemal Kılıçdaroğlu'nun ifade ettiği gibi, demokratik parlamenter sistemi ortadan kaldırmayı hedefleyen, tek adam rejimini getirmeyi amaçlayan "referandum" seçimleri yapıldı.
Başta, CHP Lideri Kılıçdaroğlu olmak üzere birçok parti başkanı, yöneticisi, sivil toplum kuruluşları başkanları, HAYIR oylarının EVET oylarından fazla olduğunu, sonucun YSK tarafından hukuksuz bir şekilde EVET'in lehine sonuçlandığı sır değil. İddialar ve deliller ciddi.
Bu vahim bir iddiaydı.
Geçiştirilecek cinsten değildi. Geleceğimizi ipotek altına alacaktı
Eğer, başta Kemal Kılıçdaroğlu olmak üzere, itirazı olanlar, o akşam Kızılay semti, Mithatpaşa Caddesindeki o malum kurumun önünde toplansalardı, hukuksuzluk yerini hukuka bırakana kadar direnilseydi, 26 günlük ADALET YÜRÜYÜŞÜNE ve 4 günlük ADALET KURULTAYINA belki de gerek kalmayacaktı..
Buna rağmen özellikle ADALET yürüyüşü takdire şayan bir eylemdi. Finali de muhteşemdi. Haklı olarak, siyasi tarihimiz hem bu yürüyüşe, hem de Kemal Kılıçdaroğlu'na siyasi tarihimizdeki hak ettiği yerini verecektir.
Adalet Yürüyüşü ve Kurultayı ülkemiz medyasında, hem de dünya medyasında oldukça yer aldı.
Ama bu kadar görkemli bir eylemin sonuç olarak CHP'nin kurumsal kimliğine önemli bir katkı koyması gerekirdi.
CHP'nin oy oranını, olumlu bir şekilde etkilemesi gerekiyor.
Genel Merkez yönetimi bu konuda bir araştırma yapmalıdır.
Yapıp yapmadıklarını bilmiyoruz. Muhtemelen yaptırdılar ama belki de arzu ettikleri sonuç karşılarına çıkmayınca, kamuoyu ile paylaşamadılar.
Yürüyüşten hemen sonra, ünlü bir kamuoyu araştırma şirketi, CHP'nin oy oranının, yüzde 25'ten, yüzde 26'ya çıktığını paylaştı.
Bu bakışa göre, "başak bar, ama dane az"dı.
Tüm gayretim, CHP'nin YERELDE ve GENELDE iktidar olmasına mütevazı katkı sunmaktır. Yoksa Rahmetli Levent Kırca'nın dediği gibi niyetim kimseyi kırmak değil, hele hele bağcıyı hiç dövmek değildir.
Bu maksatla bir süre daha çuvaldızı kendimize batırmayı sürdüreceğim izninizle. Biliyorum ki, önce acıyacak ama acısı tatlı bir bala dönüşecektir.

Önceki ve Sonraki Yazılar