Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Çin, Çin, Çin… (1)

Çin Halk Cumhuriyeti ‘nin dünyadaki demografik, siyasal ve ekonomik ağırlığı teorik olarak biliniyor.

Ancak, bir de oraya gidip görünce bunu gerçekten daha açık kavrıyorsunuz.

En azından ben Çin’i kısa bir süre de olsa görme fırsatı bulduğumda ve birçok ilgili uzmanlarla görüştüğümde, hani “dokunma” fırsatı bulduğumda, daha net kavradım.

Çin uçmuş, gitmiş ki hem de ne uçmuş!

***

Çin Halk Cumhuriyeti İzmir Başkonsolosluğu vesilesiyle Çin Halk Cumhuriyeti Dışişleri Bakanlığı beni İzmir’den 10 kişilik bir delegasyonla birlikte “Devlet konuğu” olarak Çin’e davet etti.

Bir süredir değişik meslek ve toplumsal kesimlerden böyle küçük gruplar Çin’e davet ediliyor.

Amaç, belli ki karşılıklı ilişkilere katkıda bulunmak ve özellikle İzmir ‘in sosyal, politik, akademik, ekonomik, diplomatik ve idari yaşamında etkileyici kişilere Çin’i tanıtmak.

Ve aynı zamanda Çin’de ilgili ve yetkili kişilerin bu insanları tanımalarını sağlamak…

***

2015 yılında İzmir ‘de açılan Çin Halk Cumhuriyeti Başkonsolosluğu İstanbul’daki Başkonsolosluk’tan sonra ülkemizdeki ikinci Başkonsolosluğu…

Bu Çin’in İzmir’e verdiği önemin göstergesi!

Türkiye ve İzmir bu adımı doğru okuyabilir ve karşılıklı adımlar atılabilirse İzmir ve Ege Bölgesi yeniden inşa edilen “İpek Yolu”nun “Akdeniz ve Avrupa üretim ve aktarma istasyonu” belki de İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü olanakları geliştirilebilirse know how geliştirme alanı haline gelebilir.

Uzun yıllardır birçok Asya ve Afrika ülkesinde özellikle alt yapı projelerinde çok yoğun bir ekonomik işbirliği dünyası kuran Çin ağırbaşlı, saygılı ve sabırlı karakteri ve ülkelerin içişlerine karışmama politikasıyla o ülke halklarının gönlünü fethetmeyi başarmış.

Çin şimdi de bu ilişkiler ağını sessiz ve derinden ülkemizde de başarıyla örmektedir.

İki ülkenin menfaatleri mutlaka dengelenerek bu işbirliği geliştirilebilirse uzun vadeli ve sağlıklı olacaktır.

Bu da, ancak her sürdürülebilir ilişkide olduğu gibi “dengeli” olmak zorundadır.

Yoksa yürümez!

Bunun için sadece diplomasi, siyasi ve sermayesel ilişkiler tek başına kuşkusuz yeterli gelmeyecektir.

Gençlerin, özellikle Üniversiteler arası işbirliği sayesinde bir araya gelmeleri, karşılıklı olarak dil öğretiminin hızla yoğunlaştırılması gerekir.

Belki bir kaç yıla kadar Çince orta öğrenimde seçimlik ders olarak bile okutulabilir.

Bu da yetmez.

Sanat ve Kültür kaynaşması da sağlanmalıdır.

Başta İzmir, Ankara ve İstanbul olmak üzere birçok ilimizde Çin-Türkiye Kültür Merkezleri kurulmalıdır.

Tabii karşılıkları da Çin’de oluşturulmalıdır.

Şimdi hayal gibi gelebilir!

Hayal kurmadan düşünceye, dolayısıyla bu düşüncelerin gerçekleşmesine ulaşamazsınız.

Ancak başlarsak tüm bunlar hızla gerçekleştirilebilir.

Önceki ve Sonraki Yazılar