Mustafa Ülkü Caner

Mustafa Ülkü Caner

Seçim, ateş, duman!

Veya bizde muhtemelen hepsi bir arada…

Önemli bir Afrika atasözü der ki:
“ Aslan, ceylan, sırtlan, zebra ve çakal yan yana koşuyorsa, orman yanıyor demektir .”

Ünlü bir Hint atasözü de vardır:
“Eğer birileri oturduğu koltuktan kalkmakta sıkıntı yaşıyorsa, kesin altına pisletmiştir.” 

***

Türkiye seçime doğru hızla koşuyor.
Demokrasinin bayramıdır, sandık.
Halkın iradesi başımızın üstüne..
Ancak sandık güvenliği olmazsa olmazımızdır.
Bu arada aba altından sopa gösterenler var.
Bunu kınıyoruz.

***

Özellikle 24 Haziran ile 8 Temmuz arasında birileri ne yapmak istiyor?
Bu süreçte, Suriye-Irak derinliklerini ve en kötüsü de  Ege sahillerini yangın yerine çevirmek isteyenler olabilir mi?


Ormandaki yangına bidonlarca benzin dökmek isteyenler olabilir mi özellikle altını kirletenler arasından?

***

Bu atasözleri ne kadar gündemimizi hatırlatıyor!
Ülkemizin hali hazır durumunu  düşündükçe burnuma ağır kokular geliyor.
Tabii, yangın sıcağını hissediyoruz tüm yakısıyla.
Ülkemizi ne kadar ayrıntılı tanımlıyor bu yabancı atasözleri!

***

Tamam da, ateşi kim tutuşturmuş, yangını kim büyütmeye çalışıyor?
Aymazlık ve tek taraflı militanlık veya kapı kulluğu ve basın ahlak fukaralığı ekmek kaygısıyla açıklanabilir mi?


Özellikle kamu kaynaklarından beslenen kamu kurumu niteliğindeki medya kuruluşları bu kadar tarafgir ve pervasızca yayın yapabilirler mi?

***

Çok klasik bir taktiktir.
Ne yapacaklarını bilmez hale gelince suçluluk ve kaybetme duygusu içinde boğulanlar, gürültü patırtı çıkarıp, hak sahiplerini haklamayı veya başaramaz iseler sıvışmanın yollarını ararlar.
Bol gürültü, kargaşa, sisli puslu hava, kaos onların en önemli araçlarıdır.
Yalan, dolan, yüzsüzlük, pervasızlık, yavuz hırsız misali davranışlar, tehditler, hakaretler  en yaygın metotlarıdır.

***

Teşbihte hata olmaz. Merhum Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel’in sürekli anlattığı bir fıkrası vardır.
Bilindiği üzere Arnavutlar biraz cimrilikle marufturlar.
Denir ki, düğünde çalgıcıların parasını ödememek için, kız tarafı ile oğlan tarafı düğünün sonunda yalandan kavgaya tutuşur, kargaşada dayağı çalgıcılar yer, dolayısıyla onlar zararlı çıkar.
Evlerine elleri boş dönerler. Yedikleri dayak da cabası.
Ama artık hayvan terli, derler bizim köyde insanlar.
Yemiyoruz artık, tehditlerinizi, hakaretlerinizi, korku maskelerinizi.

***

Cesaret edip, bırakın rakiplerinin  karşısına, sıradan insan karşısına bile çıkamazlar, konuşamazlar.
Kendileri tartışamazlar.
Hesap veremezler.

Kiralanmış, aspirin gibi her derde deva “gazeteci” veya “akademisyen” unvanlı  her konuyu derinlemesine bilen bazı sözde “uzmanlar” her gece stüdyolarda paslaşıp duruyorlar.
Bugün onun için, yarın ötekine.
Patronuna göre kişneyip duruyorlar.

***

Ben bunları, cenazelerde parayla ağlayan “ölü ağlayıcıları”na veya düğünlerde parayla oynayan “köçeklere” benzetirim.
Tamam da kardeşim, sabah, akşam, gece

gündüz olmaz ki.
Bu işin de cılkını çıkardınız.


Yeter artık.
Son söz milletin!

Önceki ve Sonraki Yazılar