ORALARI-BURALARI TAŞLAMAYA GEREK YOK!

İki yıldır değil, dört yıldır değil, onsekiz yıldır ülkenin tüm temel taşlarını “birlikte yürüdükleri” yol arkadaşlarıyla düzenleyen bir “iktidarın”, yaşanan olumsuzlukları başka yerlerde aratmaya hakkı olmamalı!

Eğitimi “yaz-boz” tahtası gibi kullanıp; yalnız öğrencilerin değil, kendilerinin bile anlayamayacağı/tepki göstereceği biçime getirdiler!

Sağlık kurumunda “yenileşme” adı altında, yurttaşları bilinmezliklere sürüklediler!

Ekonomide “her şeyin” beklentilere uygun geliştiğini söyleyip; dar gelirli yurttaşın, emekçilerin yaşamlarını sürdüremeyecekleri “açlık sınırı” altındaki “asgari ücretle” boğuşmasına neden oldular!

“Adil” olmayan biçimde bölüşümün önünün araladılar!

Hem çevrenin kirlenmesini, hem doğanın talanını istemeyenlere “orantısız güç” denen yaptırımı uyguladılar, hem de “yurttaşın sağlığı önceliğimiz” diyerek bozduklarını “yalancıktan” onardıklarını ileri sürdüler!

Çevreye verdikleri kirlilikle hem insanın sağlıklı yaşamını bozdular, hem de ekim alanlarını ekilemez duruma getirdiler!

“İktidarın” tüm bunlarda “suçluyu” başka yerde araması doğru değil!

Bu ülkede iki değil, dört değil, onsekiz yıldan bu yana “iktidar”!

***

Hep insandan, hep emekten, hep sağlıktan, hep yaşamdan, hep üretimden söz ediyorum…

Tüm bunlar “insanın” temel hakkı…

Sorunlar yaşarken, çözüm için koşuştururken, yaşama tutunabilmenin yollarını “kesen” kim varsa; sonunda “beklenmedik” bir olay yaşanmışsa “timsah” bakışlarını göstermekten öte durmuyorlar!

Geçen günlerde yaşanan olaylarından birinde “onbeş bin lira için yapmış bunu; değer mi” diye sordular bir de!

Başka yerden örnek vermeye gerek yok!

Bir milyona yakın “emeklilikte yaşa takılanlar” için “iktidarın”; bir yerel seçim öncesinde dediklerine bakın, bir de bugün!

Ya da dört gençten birinin “iş bulmak” için çalmak kapı bulamayışlarını “herkese iş bulacağız diye bir şey yok” diyerek geri çevirmesini nereye koymalıyız?

Onlarca üniversitemiz var, yüzlerce mezunlarımız var, binlerce işsizimiz var!

Ancak “kalifiye elemanımız” yok!

İşsiz, umutsuz, geleceksiz, beklentisiz olunca “ne oluyor” biliyor musunuz?

***

Geçtiğimiz hafta, Çukurova Belediyesi’nin Cuma günleri düzenlediği “halk günü” etkinliğindeydim. Başkan Soner Çetin, ülkemizdeki işsizliğin boyutunu anlatırken, ön sıralardan biri “şu an büyük ölçüde kalifiye tekstil elemanlarına gerek var; sayı önemli değil, tümüne iş sözü veriyorum” dediğinde düşünme gereği duydum!

“Kalifiye eleman nedir?”

Açıklaması şöyle: Bir iş dalında bilgisi-becerisi, donanımı olan… Örneğin “kalifiye” bir elektronik elemanı meslek lisesinin aynı bölümünü bitirmiş olacak, ardından da üniversite eğitimi almış olacak!

Liseyi bırakın, bizde “meslek okulları” da var! Ancak “kalifiye eleman” yok; öyle deniyor ya!

Bunu yalnız “o” salonda duymadım; daha önce oda başkanlarından, “iktidarın” önde gelen isimlerinden, adı bilindik iş insanlarından da dinledim…

Bu ülkede “eğitimde, ekonomide, sağlıkta” yapılanları, anlattıkları zaman içerisine sığdıramayanlar; “kalifiye eleman” konusunda eksik olduğunu yinelemelerine karşın, yanlışlarını dile getirmekten uzaklar!

“Asıl” önemli olana da şu değil mi?

“Kalifiye eleman”, sözüm ona yapacağı işi bilen yetiştirilmeyecekse, yetiştirilip yaşama tutunmaları için “iş” sahibi olmayacaksa; bunca üniversitenin, bunca üniversite öğrencisinin, bunca üniversite mezunun “umutlanması” neden?

Ya da bu yanlışın nedeni…

***

Duymuşsunuzdur…

Ekonomik İşbirliği-Kalkınma Örgütü’nün üç yılda bir düzenlediği, onbeş yaş grubundaki öğrencilerin bilgi-becerilerini değerlendiren PISA test sonuçları açıklandı.

Ülkemizde yüzseksenaltı okuldan, altıbinsekizyüzdoksan öğrenci “okuma, fen bilimi, matematik” alanlarında PISA testine girdi, sonuçları da belirlendi.

Sonuçların EOCD ortalamasının altında olduğu, geçen yılın birkaç basamak yukarısında olsa da “yetersizliği-düşündürücülüğü” dile getiriliyor!

Okuma; Çin, Singapur, Macau,  Hong Kong ilk dört, Türkiye kırkıncı…

Matematik; Çin, Singapur, Macau, Hong Kong ilk dört, Türkiye kırkikinci…

Bilim; ; Çin, Singapur, Macau, Estonya ilk dört, Türkiye otuzdokuzuncu…

Biz “neyi” konuşuyoruz ki?

***

Oraları-buraları taşlamaya gerek yok!

Koltukların bu denli kirletilmesine, kirlilikten bu denli “hırs” çıkarılmasına da gerek yok!

Herkes kendi “yanlışını” görmeli…

İnsanımız yapacağı iş, “kendine yetecek” kadar maaş, yaşamını sürdürecek kadar güvence, olanları sorgulayacak kadar bilgi peşinde…

“İktidarın” oyalama hakkı yok!

Önceki ve Sonraki Yazılar