Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

2018 PISA SONUÇLARI

PISA testi 2018 sonuçlarına göre Türkiye'de öğrenciler temel becerileri yerine getirememeye devam ediyor. Bu sonuç Türkiye’nin katıldığı diğer 5 PISA sonuçlarıyla da örtüşüyor.

Dünyada 79 ülke ve bölgesinden 600 bin öğrencinin katıldığı kısa adı PISA olan Uluslararası Eğitim Değerlendirme Testi 2018 sonuçları sonuçlarına göre Türkiye 37 OECD ülkesi arasında 31. sırada yer alarak yine tüm alanlarda OECD ortalamasının altında kaldı. Türkiye’deki 15 yaş öğrencilerin performansı OECD ortalamasından; Fen bilimlerinde 21 puan, matematikte 35 puan ve okumada 21 puan daha düşük

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) tarafından her üç yılda bir düzenlenen ve 15 yaş grubundaki öğrencilerin kazanmış oldukları bilgi ve becerileri değerlendiren PISA testine Türkiye'de 15 yaşındaki öğrencilerin yüzde 73'ünü temsil eden 186 farklı okuldan 6 Bin 890 öğrenci katıldı.

Türkiye 2003'den bu yana her üç yılda bir yapılan PISA sınavında tüm alanlarda OECD ortalamasının altında kalmaya devam ediyor. Her ne kadar Türkiye’de öğrencilerin becerisinde 2003'ten 2012 yılına dek artan bir eğilim söz konusu olsa da bu sonuçlar Türk eğitim sisteminde bakış açılarının geliştirilmesi gerektiğini işaret ediyor.

Okuma alanında 2018 yılı sonuçları OECD ortalamasına en çok yaklaşılan 2012 yılı seviyesinin çok az üstünde çıkmasına çok da fazla sevinmemek gerekiyor.

Okuma alanında başarılı olabilmek için (üst düzey) bir veya birden fazla metindeki bilgilerin birbirleriyle ilişki kurularak yorumlanması, sunulan görüşlerin eleştirel biçimde değerlendirebilmesi gibi becerileri içeriyor. Okuma alanında üst düzeydeki oranın (düzey 5 ve 6) 2018 yılında %3,3 olduğu görülüyor. Bu durum okuma alanında en başarılı öğrencilerin oranının 2012 yılındaki %4,3’den geride olduğunu gösteriyor. OECD ortalamasına göre okuma alanında yüksek başarı gösteren öğrencilerin oranı ise yüzde 9.

Açık ve doğrudan bir yönerge verilmeden basit bir durumun matematiksel temsilini yorumlayabilme ve ayırt edebilme becerisini ölçen matematik alanında seviye ikiyi başarabilen Türk öğrenciler asgari seviyede yer alıyor. Rapora göre Türkiye'deki öğrencilerin yüzde 63'ü matematikte seviye 2 ve üzerine erişebilirken bu oran OECD ortalamasında yüzde 76. Türkiye'de öğrencilerin yalnızca yüzde 5'i matematikte seviye 5 ve üzerine çıkabilirken, OECD ortalamalarında bu oran yüzde 11 olarak yer alıyor.

Fen alanında ise Türkiye'deki öğrencilerin yüzde 75'i seviye 2 ve üzerine ulaşabilirken, OECD ortalamasına göre öğrencilerin yüzde 78'i fen bilimlerinde seviye 2 ve üzerine çıkabildi. Türkiye'de öğrencilerin yüzde 2'si fen bilimlerinde en yüksek performansı gösteren seviye 5 veya seviye 6 gruplarına dâhil olabilirken OECD ortalamasında aynı oran yüzde 7 olarak gerçekleşti.

PISA 2018 sadece fen, matematik ve okuma alanlarında örgün eğitim sisteminin performansını değerlendirirken aynı zamanda bu alanlardaki performans ile ilişkili olduğu düşünülen pek çok değişkene ilişkinde çeşitli bilgileri sunuyor.

Avrupa ülkeleri arasında Estonya, Finlandiya, İrlanda ve Polonya’nın öne çıktığı görülürken dünya genelinde Çin ve Singapur başı çekiyor.

Bu sonuçları nasıl değerlendirmeliyiz? Öncelikle hiçbir biçimde sonuçları ret ederek bir savunmaya geçmemek gerekiyor. Aynı biçimde küçük iyileşmeler sonucunda aşırı övünmeye de gerek yok. PISA her ülke eğitim sorumlularına dışardan kendilerini değerlendirebileceği önemli bir ayna tutuyor. Türkiye çok büyük bir ülke ve nüfusun dörtte biri eğitim dünyasının doğrudan içinde. Bu orana anne babayı da kattığınızda bu oran nüfusun yarısına denk geldiği görülür. Bu nedenle çözümleri kısa yenileşme ve değişimlerde elde etmek olanaklı değil.

Türkiye öncelikle OECD ortalamasını yakalayacak ve bu oranın üzerine çıkacak politikalar üzerinde durmalı ve bunu hayata geçirmeli. Bunun ön önemli yollarından biri yaşantılara dayalı öğrenme yöntem ve tekniklerinden yararlanmadır. Beceri ve uygulamaya dayalı bir anlayış, çocuk ve genci yaşama hazırlarken bunu yaşamın içinde gerçek ortamlarda hazırlıyor. Bu nedenle eğitim yaşamın bir provası değil, ancak kendisidir.

Eğitime ayrılan bütçenin durumu ile ortaya çıkan sonuç arasında da rahatlıkla bağ kurulabilir. Bütçeden öğrenme yaklaşımlarına yönelik çalışmalara daha fazla aktarım yapılmalı, öğretmenlerin niteliğinin arttırılması için sınav ve sonuç odaklı bir anlayıştan vaz geçilmeli.

PISA’nın odağını eleştirel düşünme, yorumlama ve bilginin doğru aktarımı oluşturuyor. Bu nedenle hayal gücü ve imgelemin geliştirileceği, yaratıcılık sözcüğünden korkulmayan ve sistemi bu beceri üzerine kuran, oyundan, özellikle eğitimde drama ve sanat eğitiminden yararlanan bir eğitim anlayışının inşa edilmesi gerekiyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar