Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

EĞİTİM TARİHİ

Eğitim bir bilinçlenme ve kültürlenme sürecidir. Eğitimin en temel işlevi, bireyin toplumsallaştırılması, kültür birikiminin kuşaktan kuşağa aktarılması ve yetiştirmek durumunda bulunduğu çocuk ve ergenlerin davranışlarını olumlu yönde geliştirmektir. İnsanın doğum öncesinden başlayan, planlı ve programlı yönüyle okullarda, örgün eğitim kurumlarına göre daha az planlı olarak ise ailede ya da arkadaş gruplarındaki etkileşimlerde devam eden eğitim; bir toplum içinde oluşmuş tüm maddi ve manevi kültürel birikimi ve toplumsal değerleri yeni kuşaklara aktarmaktan sorumludur. Buna dayalı olarak eğitimin bireylerde en genel amacının olumlu yönde davranış geliştirmek olduğu söylenebilir.

Günümüzde tüm eğitim sistemleri, kültürü tanıtma amacının yanında kültürü geliştirme ve aktarma amacını da benimserler. Bunun yollarından biri de eğitim alanın tarihsel bilgisine sahip olmaktır.

İsmail Güven tarafından 2019 yılında Pegem A yayınları arasında yayımlanan Eğitim Tarihi kitabı tam da bu ihtiyacı giderme yönünde yazılmış bir çalışma. Güven, kitabında “…bellekte birikenlerin kitlelere yeniden hatırlatılarak, yapılan ya da yapılması olası yanlışlardan dönmeyi hedeflediğini belirtir…” Ona göre “…her toplumun atalarından getirmiş olduğu birikimlerin düzenli ve ayrıntılı olarak incelenmesinde yarar vardır. Toplumların geçirdiği evreler ve yaşantılar eğitim kavramının anlamının değişmesini de beraberinde getirmiştir. İlkçağda, çevredeki meyve ve sebzeleri tanıyan, iyi hayvan avlayan kişiler eğitimli olarak nitelenirken, çağlar değiştikçe, eğitim kavramı öğretim kavramıyla birlikte anılmaya başlar…”

İnsan davranışlarının değişmesi ve geliştirilmesinde yaşantıların önemli bir özelliği vardır. Bu nedenle eğitim ve kültürlenme arasında yakın bir ilişki bulunur. İnsanın yaşadığı çevre ile etkileşim sürecine girmesi onu olgunlaşma sürecine götürür. Bir toplumda yeni ürünleri ortaya koyabilecek ve her alanda etkinliğini sürdürebilecek bireylere gereksinim bulunmaktadır. 

Eğitim yoluyla bireyin davranışında ve toplumda birtakım değişme ve gelişmeler olur. Birey ve toplum arasındaki etkileme-etkilenme süreci başlar. Bu nedenle birey, içinde yaşadığı çevre ile daha düzenli, uyumlu sağlıklı, etkili ve verimli iletişim-etkileşimde bulunabilmek için yararlıyı, gerçeği, doğruyu, özgünü ve güzeli arar.

Bu gerekçelere dayalı olarak eğitimin olumlu davranış geliştirmek için en önemli araç olduğu söylenebilir. Nitekim kitapta da İlk Çağ’daki eğitimden, yazı toplumlarındaki eğitim anlayışına bakışa, Antik ve Orta Çağdaki eğitim anlayışlarından Yeni ve Yakın Çağ’daki eğitim görünümüne kadar tüm uygarlık, ülke ve öncülerin tamamına kadar olumlu davranış geliştirme süreçleri ayrıntılı olarak ele alınmış. Güven yetkin ve alanda deneyimli bir uzman olarak eğitimin tarihsel birikimini sade bir dille ve çok başarılı olarak aktarmış.

İsmail Güven’in bu çalışmasında önceki ve bilinen eğitim tarihi kitaplarından farklı olarak daha anlaşılır olmayı özellikle tercih ettiği görülüyor. Eğitime yönelik tüm tarihsel bilgiler sanki dün kendi yaşantımızda olduğu gibi içten ve doğal bir dille aktarılmış. Böylece tarih daha dokunulur, içinde kısa süreli yolculuklar yaptırılır ve günümüz anlayışları ile daha kolay karşılaştırılır halde ele alınmış.

Güven, kavramlar ve çözümlemeler yaparken Comenius, Rousseau, Pestalozzi, Herbart, Froebel, Spencer gibi aynı zamanda eğitime yön veren ünlü kişilerin de görüş ve ilkelerine de yer veriyor. Bu süreçte 19. ve 20. yüzyıldaki eğitimde John Dewey’in yaşantılara dayalı öğrenme anlayışı ayrıntılı bir biçimde tartışılırken yirminci yüzyılda yaşanılan eğitim sorunlarına da önemli göndermeler yapılıyor.

İsmail Güven eğitim tarihinin insanlığın kültürel mirasının bir yansıması olarak ortaya çıktığını savunuyor. Ona göre eğitim her toplumun kültürel birikimini yansıtan bir ayna gibidir. Antik Yunan’ı “insanlığın öğretmeni” olarak algılayan site devletlerindeki eğitim anlayışlarının dünyadaki diğer ülkeleri de bu nedenle etkilediğini belirtmektedir.  

Eğitim Tarihi kitabı eğitimin kendi tarihini bir el kitabı niteliğinde işlevsel ve yararlı bir biçimde ele alıyor. Kitap özü itibarıyla tarihsel olarak eğitimden ders alınması gerektiğini hatırlatarak geçmişte yapılan yanlışlardan dönebilmek için o dönemde yapılanları bilmek gerektiğini ısrarla vurguluyor.  

Önceki ve Sonraki Yazılar