Süleyman Karan

Süleyman Karan

HÜRRİYET’İN ‘DELİKANLISI’

Türkiye’de basın her zaman iktidarla fazla iç içe olmuş, iktidara tabi olmayanları ise bir şekilde ileride iktidar olma potansiyeli içinde olan iktidar odaklarıyla sıkı ilişkiler kurmuştur. Çok seyrektir ki, Türkiye basın tarihinde basın ahlak ilkelerine uyarak yayın yapmış bir gazete olsun! Bunun bir istisnası varsa 1980 önceside çıkan sosyalist partilerin günlük yayın organlarıdır, ki onlar da örgütsel strateji ve taktiklerine göre, bazı durumlarda basın ilkelerini eğip bükmekte pek sorun görmemiştir. Özetle diyebiliriz ki, Türkiye’de yazılı ve görsel basının karnesi bolca kırıkla doludur, hal ve davranış ise hep sıfır! Bu sadece bir patronaj meselesi de değildir, aynı zamanda pek dile getirilemeyen bir insan kaynakları meselesidir de. 
 

Hiç anlak ve ilke oldu mu ki?

Bugün medyanın bu hale gelmesinin hiç de şaşırtıcı bir yanı yok. Zira medya patronlarından çalışanlarına, bu sektörün büyük bir kesimi zaten hemen hemen hep böyleydi, bugün siyasal islamcı iktidarın emrindeki medyanın bu kadar bayağı olması, sadece bir nicelik farkı... Bu kadar göstere göstere ve bayağıca olması dışında, aslında geçmişin bir uzantısı... Zaten yandaş medya denen düşüklüğün içinde yer alan geçmişte sözde ana akım medya çalışanlarının hiç de az olmadığı dikkate alınırsa, durum biraz daha net anlaşılır.
 

Düşük profilli insan kalitesi
Türkiye’deki medya sektörünün basın ahlak ilkelerinin b’sinden bile bihaber oluşu bir yana, dikkat çekici bir özelliği daha var ki, bu da bu sektörde çalışanların çok büyük bir bölümünün ciddi biçimde kültürsüz oluşudur. Bu kadar lümpen ve birikimsiz insan bir arada zor bulunur. Siz buna bırakın yabancı dili, anadilini bile iyi bilmediklerini ekleyin. O zaman yazılı ve görsel basının neden bu kadar yerle yeksan olduğunu daha iyi anlarsınız!

Tiraj tepetaklak giderken...
Şimdi gelelim şu Hürriyet denen, bildik bileli birilerinin oyuncağı olmuş gazeteye... Dedik ya bir nicelik farkı vardır aslında geçmişle bugün arasında, işte bunu doğru anlamak için iyi bir hikaye bu... Tüpçünün emir üzerine satın aldığı, eski sahibinin diğer işlerindeki hile hurda üzerine gidilmesin diye mecburan sattığı bu kullanışlı gazetenin tirajları, zaten bir düşüş eğilimindeydi, ancak yeni sahibinin elinde, eski kadronun bir bölümüyle tiraj yerin dibine girdi. Eski çalışanlar yeni patronun hemen her dediğini yaptılar, ama geçmiş okur profilini kaybetmemeleri mümkün değildi.

Hesapçının son hesabı
Peki son insan kaynakları operasyonunda bir kahramanmış gibi ortaya çıkan son genel yayın yönetmenine ne demeli? Yeni patronun genel yayın yönetmeni olan kişi, el değiştirme sonrası yapılan kıyımda imzası olan biri değilmiş gibi, şimdi istifasını basıyor ‘delikanlı’ gibi!.. Bu sefer kıyım için kendisine sorulmamış, onun bozulduğu bu ve farkında ki kendisi de pek yakında şutlanacak, işte düşünüp taşınıp bu hareketi yapıyor. Yiyen varsa yesin, ki ileride mağduru oynayabileyim diye...
Aslına bakarsanız, bu siyasal islamcı yoz iktidarın ortaya çıkardığı bir gerçek, bu sektörün ne kadar yoz olduğu oldu. Daha da yerin dibine girmesini sağlayan da yine bu iktidar!
Şimdi pek çok alternatif mecra, kimisi aynı yozlukla kimisi arayışlar içerisinde yeni bir medyanın doğuşunu haber veriyor. Bu kez ahlaklı, akıllı ve biraz da toplumuyla iç içe olanların yeni medyası, bu rezilliğin yerini alırsa, işte bu kez Türkiye kazanacak.

Önceki ve Sonraki Yazılar