Ömer Adıgüzel

Ömer Adıgüzel

Şehvetiye tarikatı

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu önderinin büyük bir öngörü ve birikimle 1925 yılında Kastamonu konuşmasında söylediği meşhur tümce, günümüzde tarikatlarda yaşanan akıl ve bilim dışı davranışların erken habercisidir.

“…Efendiler ve ey millet iyi biliniz ki Türkiye Cumhuriyeti şeyhler, dervişler, müritler, mensuplar memleketi olamaz. En doğru ve en hakiki tarikat, tarikatı medeniyetdir. Medeniyetin emir ve talep ettiğini yapmak insan olmak için kafidir…” Yaşamda tek gerçeğin bilim olduğunu vurgulayan Atatürk, bu sözleriyle bir şeyhin, dervişin veya müritin hiç bir zaman yol gösterici olamayacağını vurgular. Bu sözler aynı zamanda Cumhuriyet Türkiye’sinin olası yaşayabileceği tehlikeyi de sezdirir. Gazeteci İsmail Saymaz’ın İletişim Yayınları arasında yayımlanan Şehvetiye Tarikatı (2019) başlıklı kitabı, 1925 söylenmiş öngörünün günümüzdeki kanıtlarını mahkeme kayıtlarına dayalı olarak sunuyor.

Türkiye’de özellikle son zamanlarda varlıklarını ve etki güçlerini fazlasıyla gösteren tarikat, medrese veya vakıf-dernek adıyla aktif olan yüzlerce kurum ve kuruluş var. Bunların büyük bir çoğunluğu önemli parasal güçlere erişerek etki alanlarını daha da genişletip ekonomik bir güç haline de geliyor.

Özellikle kayıt dışı olarak adlandırılabilecek olan tarikat ve benzer kurumlar kendilerine inanan insanların kurtuluşunun cemaat yoluyla gerçekleşeceğine derinden inandırılıyorlar. Hiç bir bilimsel bilgiye dayalı olmadan söylenti ve öykülere göre biçimlenen bu yaşantılar tehlikeleri de beraberinde getiriyor. Sözgelimi kayıtsız şartsız biat kültürü ile yetiştirilen müritler çoğunlukla para, sağlık, onur ve itibarlarını kaybettileri gibi aynı zamanda çeşitli istismalara da maruz kalıyorlar. İsmail Saymaz kitabında haklarında dava açılmış altı sahte şeyh vakasını etkileyici bir kalemle ve bakış açısı ile inceliyor. Bu şeyhlerin büyük bir kısmı ya ilkokul mezunu ya Arapça bilmiyor ya da Kutsal kitaba hiç hakim değil. Hatta islami inançların gereklerini uygulamayan ve bir kısmının da Kur’an kursları işlettiği, tekke sahibi olduğu bu şeyhler “şehvet ile servet edinme arzusunun iç içe geçtiği bir dünyada, yüzlerce kadın ve erkeğin iradesini teslim alabiliyor”. Yasak olmasına karşın sözde dini faaliyetlerini yıllarca sürdürebiliyorlar.

Kitap inançları ile aldatılan pek çok kişinin kısa yoldan zengin olma ve bastırılmış cinsel arzuların dinî inançlar temelinde kullanıldığı bir dünyayı çeşitli karşılaştırmalar yaparak ve öyküleştirerek aktarıyor ve aslında fazla bilinmeyen bir alana da dikkat çekiyor. İsmail Saymaz, cennette gitmek için müritlerini badeleme yoluna giden, dergahlarda ilerlemek için şeyhe tabi olmak zorunda kalan, bilgisiz, cahil ve yalancı şehylerin traji komik öykülerini aktarırken aslında insanlara bu saçmalıklara nasıl inanırsınız sorusunu yöneltiyor. Ona göre bu şeyhler hala neden ve nasıl varlıklarını sürdürebiliyorlar? İnsanların bu akıl dışı tutum ve davranışlara nasıl inandıklarını örnekleri ile sorgulatan Saymaz önemli belgeleri gözler önüne sererken, doğru yolun sadece bilim olduğunu da tekrar tekrar hatırlatıyor.

Önceki ve Sonraki Yazılar