Süleyman Karan

Süleyman Karan

Düşük, kötü ve çirkin!..

İnsanlık, tarih boyunca her kendini yenileme döneminde büyük çalkantılar yaşar. Bir devir kapanıp başka bir devir açılırken, her şey birbirine girer. İyiyle kötü, güzelle çirkin, doğruyla yanlışı çözmek çok zorlaşır. Kafalar karışıktır, kısır döngü içinde bir çatışma sürer gider. Bir süre düşüklerin, kötülerin, çirkinlerin iktidarı yaşanır. Evrimin tüm toksit atıkları yeraltından çıkar, havayı zehirler. Pis bir kükürt kokusu yayılır tüm dünyaya, sanki cehennem kokar. Zebaniler kendilerini mehdi ilan eder. Milyararca insan kükürtten zehirlenmiş, ahmaklaşmıştır, bu zebanilerin gerçekten mehdi olduğuna inanır. Böylece, pek çok düşük profilli, ama bir o kadar da hırslı ve tehlikeli tipler çıkar ortaya... Bir ülkenin başına geçer, daha doğrusu onun gibi düşük profilli sosyoekonomik ve sosyokültürel katmanlar tarafından o mevkiye getirilir. Bu arada, insanlık birikiminden nasibini almış nüfus ise saçma sapan bir bölünmüşlük içindedir ve bu felakete doğru doludizgin gidişi sadece seyretmekle yetinir. Sonuçta koskoca bir ülke ve o ülkenin halkı toptan bir rezil oluş ve ardından yok oluşun eşiğine gelir.


Felakete doludizgin


Bu lümpen totaliter gidişat, ülkeden ülkeye, tarihten tarihe farklılıklar gösterir, ama ortak özellikleri hep aynıdır; sonu felakettir. Bir o kadar da o ülkenin halklarının tarihinde büyük bir utanç vesikası olarak kalır. Zira her türlü totalitarizm, her türlü azınlığa büyük acılar çektirir, bazen bu toplu katliamlara kadar gider ama, halkları soykırım kadar utandıracak başka bir şey daha vardır, ahlaksızlığın, bayalığın ve geriliğin hüküm sürdüğü devirler. Zira bir arada yaşadıklarından en rezil ve aptal olanlar tarafından yönetilmeyi kabul etmek ve buna isyan etmemek kadar büyük bir utanç olamaz!

 

Bu utanç hepimizin!


Bugün bizim yaşamakta olduğumuz tam da budur... Diplomasi yerine celep pazarlığı, iç politika
diye Kasımpaşa’da bitirim muhabbeti yapan, ekonominin e’sinden anlamayıp kazıkçı esnaf ağzıyla saçmalayan bir iktidara izin veren bir ülkenin halkları olarak, tarihimizin en utanç verici dönemine imza atıyoruz. Ve bu düşük, kötü ve çirkinlerin iktidarına karşı birleşmeyi bile beceremeyen bu ülkenin sözde ‘yurtseverleri’ olarak da, her türlü utanç bize mubah!

 


Şimdi, özellikle son beş yılda iyiden iyiye ortaya çıkan ‘irrasyonel iktidarsızlığın’ bütün faturasını
hep birlikte ödemeye başlayacağız. 2017 emin olun, kabus gibi bir yıl olacak. Ekonomik açıdan
bir 2001 krizinin benzerini ve belki de beterini yaşayacağız. Bu kez on yılların birikiminden kaynaklanan yapısal sorunlar değil mesele, bu kez olan ekonomi yönetimine sürekli müdahale eden bir tarz-ı siyasetin saçmalamalarının bedelini 79 milyon ödeyecek. Sadece birkaç gündür verdiği demeçlerle, dolara zirve üstüne zirve yaşatan birinin karşısında itiraz edemeyen ekonomi yönetimi, banka CEO'ları, işadamı dernekleri de en az onun kadar suçlu... Hiç kimsenin bundan sonra sızlanmaya hakkı yok, zira akılsızlığa, lümpenliğe, maceraperestliğe boyun eğen herkes, boynunun kırılmasını hak eder. Tarih acımaz, yılar boyu yapılan hataların ceremesini yıllar boyu çatır çatır ödetir! İşte şimdi faturanın son ödeme tarihine geliyoruz!


Ahmakça bir masal...


Bitmedi... Bu faturanın asıl sebeplerinden biri, Alice Harikalar Diyarı’ndaki gibi bir şizofrenik durum. Kendini Osmanlı’nın Kanuni döneminde sanan, tümüyle masalllardan oluşan ‘'Startejik Derinlik’ adlı mezhepçi emperyalist, biraz pan-İslamist bir saçmalıklar manzumesi... Geldiğimiz nokta malum, Arap dünyasında iki buçuk kabile devletiyle, Sudan’ın eli kanlı diktatörü Ömer el Beşir dışında tek bir dostu olmayan bir Türkiye... Suriye, Irak ve bölge ülkelerindeki halkların, “Bu AKP’nin suçu, Türkler’i severiz” dediğini sanıyor ve AKP gidince her şeyin eski haline geleceğini sanıyorsanız, yanılıyorsunuz. Haklı olarak Suriyeli kadınlar, ölen eşleri ve çocukları için bu İhvan kazıntısı mezhepçileri suçladıkları kadar, bu iktidarın savaş podlitikalarını engeleyemeyen tüm Türkiye halklarını da suçlayacaklar. Sözün özü; ekonomide de, dış politikada da tüm bayağılıkların, tüm saçmalıkların bedelini yıllarca ödeyeceğiz.


Çete krize hazırlanyor, ya siz?


Yine bitmedi!.. Belki de en büyük fatura iç politikada çıkacak karşımıza... Ve bunu da misliyle hak
edeceğiz! Yüzde 20’lik bir gerici, mezhepçi ve cumhuriyet düşmanı kesimin kemik oyuna eklenen yüzde 25’lik çıkarcı, kendi ikbali dışında hiçbir şeyi düşünmeyenlerden oluşan bir kitle tabanına sahip bir iktidara karşı bir cephe oluşturamayan yurtsever, laik, özgürükçü kesimler, üç kuruşluk konfor için yurdunu koruyamıyor. Hatta her gün yalan dolan, şeytanlaştırma üzerinden bu ülkenin aydınlarının hapislere düşmesine ses çıkarmıyor, çocuk tecavüzcülerine bile gereken cezayı veremiyor. Bu biraz önce sözünü ettiğimiz yüzde 20’lik kesimin içinde yüzde birkaçlık soysuz
bir kesim ise silahlanıyor, gözlerimizin önünde el Nusra benzeri iğrenç bir gayriresmi çete kuruluyor.


Bunun sonunun ne olacağı konusunda bir fikir beyan etmek için müneccim olmaya gerek yok. Bu çete, ekonomik ve siyasi krizde halkın üstüne salınmak için hazırlanıyor. Yani yurtseverlerin, laiklerin, özgürlükçülerin kanını akıtmak için silahlanıyorlar. Ve bunu trene bakan öküz gibi izleyen herkes, kırmızıçizgi diye geviş getirip anti-faşist cephede yer almayan herkes, boğazlanmayı da bal gibi hak eder! Kısacası; düşük, kötü ve çirkin bir iktidar varsa o ülkede, ve hâlâ iktidarsa, o zaman o ülkedeki herkes düşük, kötü ve çirkindir! Şimdi şerefli, iyi ve güzel olmak için bir araya gelme zamanı... Trene bakarsanız kaçar, treni yakalamak içi koşarak sokağa çıkma zamanı!

Önceki ve Sonraki Yazılar