Süleyman Karan

Süleyman Karan

ROK ya da siyasal islamın insan kaynakları meselesi

Eğer yurtdışında kotarılmış bir projeyseniz, her zaman yedek parça sorunu yaşamak gibi bir derdiniz olur. Hele ki bu proje, ucuza gelsin diye oldukça kalitesiz malzemeyle kotarılmışsa, işiniz daha da güçtür, zira dandik yedek malzeme bulmak, hele ki yabancı güçler o üretim bandını kapatmışsa imkânsız hale gelir. Şu sıralar, BOP (Büyük Ortadoğu Projesi) ya da sonraki revizyonla GOP (Genişletilmiş Ortadoğu Projesi) tarihin çöp sepetine atıldığı için, projenin maşası olan AKP’nin yedek parça sıkıntısı had safhada...

Tenekeden gümüş olmaz

Zira başta ‘sözde liberal, özde kullanışlı aptal’ ekibe gerek kalmadığını sanıp, dönemin AKP İstanbul İl Başkanı Aziz Babuşçu, ‘artık yollarına liberaller olmadan devam edeceklerini’ açıklamıştı. Yalandan ‘muhafazakar demokrat’ olmanın gereğinin kalmadığını anlayan ve kendine biraz da fazlaca güvenen AKP kurmayları, kurdurdukları üç kuruşluk think-tank’lerdeki IQ’su düşük, kültürü zayıf, saha bağlantıları üç-beş dolandırıcıyla sınırlı ‘militan aydınları’ ile işi götürebileceklerini düşünüyorlardı. Henüz Cemaat ile de tam anlamıyla bir kopma olmadığı için o dönemde, insan kaynaklarında çok ciddi bir darboğaz yaşamayacakları fikrindeydiler. Önce belirtelim ki, ‘imitasyon liberal aydınlar’ pek matah değildi ama en azından iki lafın belini kırabiliyorlardı. Cemaat’tekilerin malum nasıl bir kafada oldukları ama en azından işte yabancı dil ve ezberledikleriyle yine yalan yanlış durumu idare edebiliyorlardı. Bir de ‘Genç Siviller’ denen ABD’de ambalajlanmış GDO’lu ve sevimsiz bir soytarılar güruhu vardı, bunları da ‘gençlere söz hakkı’ gibisinden bir zırvayla pazarlıyorlardı.. Ama sonuç itibarıyla hepsi beş para etmezdi.

Market markasından da kalitesiz

Kendi içlerinde farklı tekkelerden oluşan bir sözde münevver güruh, aslına bakarsanız boşuna masraf bu iktidar için.. Zira salt demagojiyle durumu idare edebilecek yüzde 20’lik masif bir kitleleri (her türlü ırkçı, gerici, linççi, faşizan ve akıldışı goygoya açık), bir o kadar da şimdilik ne olursa olsun AKP’ye oy vermeye devam edecek bir ‘katı muhazakar’ (aynı zamanda lümpen) potansiyeli bulunuyor. Ama işte yapaylığından ve ithal malı olmasından kaynaklı (üretim yeri Batı, referansı Arabistan) bir kırılganlığı var. Eklektik ve suni olması bu kırılganlığın bir sebebi, bir diğeri korkunç pragmatikliğinden kaynaklanan zemin kayması korkusu ve son olarak da karşısında bölünmüş olsa da çok ciddi bir muhalif kitlenin bulunması... İşte bu sebeple, bu niteliksiz, etkisiz ve değersiz PR grubuna para akıtmaktan vaz geçemiyorlar.

Çeşit çeşit ‘montaj malı’

Şimdi bunları kabaca kategorilendirelim... AKP için en önemli olandan en sıkıntılı olana doğru... En önemli güruh, amiral gemisi saydıkları Sabah ile AKP Pravda'sı Star’daki yazarlar, bunlar da içlerinde ikiye ayrılıyor, bir medya kaşarları, iki militanlar... Medya kaşarlarının sevilecek bir yanı yok ama kullanışlılar ve hâlâ birileri onları gazeteci sanıyor. Bunların görevi ‘İhvancı’ değilmiş gibi yapıp iktidarı pohpohlamak. Bir de bu güruhun içinde ahlaksızlığı ve pespayeliğiyle öne çıkmaya çalışanlar var. İşte ROK da bunlardan biri... Farkı, parayla transfer olduğu mahallenin küfürbaz amigosu olmak. Militanlara gelince, bunların çoğu yeminli Cumhuriyet rejimi düşmanı, iki yazıda bir şirazeyi kaçırıyor ve bazıları IŞİD militanı kadar manyaklaşabiliyorlar.

Yeni Şafak gibi geçmişte kahır çekmiş bir yayın ve onun köşelerini tutanları da kendi içlerinde birbirlerini pek sevmiyor. Zira bir bölümü cefa çektikleri için sefayı kendileri kadar çekenlerden haz etmiyor. Bazılarında üç kuruşluk münevver kırıntısı mevcut, bir de kendini imam sananları var, bol bol fetva veriyorlar. Ortak noktaları genetik olarak İhvancı olmaları...

Bazı kâr amaçlı çıkmış ‘yandan yandan’ basın var ki, onlardan biraz ismini anmaya değer olan (lafın gelişi değer tabii ki, bayağı değersizler) Diriliş Postası var... ‘En harbici mütedeyyin delikanlı’ pozunda olup, her atarlandıktan sonra salya sümük ikitdardan af dileyenler işte bunlar...

Tabii ki ekranda arz-ı endam eden akademisyen müsveddelerini ayrıca ele almak lazım. ‘Bütün zamanların en kültürsüz ve akılsız öğretim üyeleri’ yarışmasında birbirlerini ite kaka birinciliğe koşuyorlar. Hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan ‘think-tank’lerin temsilcileri ise tam anlamıyla evlere şenlik, hani ‘AKP belediyesinde arpalık bulamadık, bari düşünce kuruluşu düşünürü olalım’ tarzında bir organizma... Bunların en önemli özelliği ‘nasıl çok bilmiş gibi durulur’u ayna karşısında tekrarlıyor olmaları, ama ekrandan bizim gördüğümüz tipik kaz bakışı!..

Sonuç itibarıyla, AKP’nin ‘aydın müsveddesi’ kadrosu tam anlamıyla bir insan kaynakları ‘örnek vakası’ gibi... Sanki bir form hazırlamışlar, formda birkaç ön koşul var; aklın kıt olacak, zemine göre bukalemun hızında renk değiştireceksin, zerre ahlakla ilgin olmayacak, IQ tek haneli rakamları zorlayacak, ne dediğini kulağın duymayacak, emredileni papağan gibi tekrarlayacaksın... Bunun dışında her türlü hokkabazlığı yapabiliyor olmak, zora gelince küfür etmek, olduk olmadık yerde bağırmak, yine durduk yerde şarkı söylemek, salya sümük zırlamak tercih sebebi... Ha bir de gerçekten çok sevimsizsen, Şam’da kayısı!.. “E zaten bundan da kötüsü evrimsel açıdan mümkün görünmüyor” diyeceğim ama Akit diye bir insanlık atığı toplamı da var!

Önceki ve Sonraki Yazılar