Afrin, Afrinistan olur mu?

Afganistan'ın bugünkü kanlı tarihine nasıl gelindiğini anlatmaya gerek yok. 
Son 10 yıldır Orta Doğu'da olanları izledikçe ülkemiz geleceğini konuşurken sosyolojik yapı olarak "Pakistanlaşma" endişesini sürekli dile getiriyoruz.
Bunda haksız da değiliz.
Eğitimin dinselleşmesinin yanında, devlet kurumlarınd laiklikten uzaklaşma çalışmaları, Diyanetin tek din ve hatta tek mezhep üstünde yaşamı dizayn etmesi ve bu konuda önündeki engellerin AKP tarafından kaldırılması bu endişeleri haklı kılıyor.
TSK'nın geleneksel yemek öncesi yapılan duadaki "Tanrı" yerine "Allah" değişikliği, inanış- taki evrenselliği reddeden bir anlayışın eseri. Tek tanrı olduğunu inkâr etmekle, bu değişikliğin ısrarındaki farkı henüz çözemedim.
Kur’an dini İslam’la, bugünkü mezhepler birbirlerini ayrı din gibi görüyorlarsa ve hatta tarikatlar da farklı bir din gibi davranıyorlarsa "Pakistanlaşma" yolunda epey yol aldık demektir.
Kaldı ki Kuran'ı kutsal kitap kabul ederek farklı inançlar üretenler, Kafirun Sure'sindeki“Lekum dînukum veliye dîn (dîni)” ve Diyanetin bunu “Sizin dininiz size, benim dinim de banadır” şeklindeki açıklamasını nasıl izah edecekler?
Bu anlayış; “Senin şehidin, benim şehidim”, “Senin teröristin, benim teröristim”, “Senin hırsı- zın, benim hırsızım” gibi tanımlara evrilmeye başladı.
Bu tehlikeli gidiş, AKP'nin siyaset anlayışı ve iktidardan düşme korkusu ile toplumu dizayn etme planının eseridir.
Bu planda yürütülen dış politikada sonuç; AFRİN harekâtı başladı ve siyasiler şehitlerimizi “Sayı” ile ifade ediyorlar.
Emperyalist projelerin ortakları arasında taşeron durumuna geldik.
Böyle devam eder ve sınırlarımızda bizi tehdit eden yapılanmaların önüne geçmek için komşu ülkelerin yönetimleri ile iş birliğine biran önce gitmez isek;
AFRİN,
AFRİNİSTAN olur ve kınalı kuzularımıza yazık olur…

Önceki ve Sonraki Yazılar