“Asiyâb-ı devleti...”

Hayvanlar âleminin, insanları da kapsayan en üst formu olan primatlarda, organiz-
ma, hücrelerden, onların oluşturduğu dokulardan, bu dokulardan oluşan organlardan ve organların ortak çalışması ile ortaya çıkan sistemlerden müteşekkildir.

Bu organizmanın iç işleyişini ve dış dünya ile ilişkilerini, kendisi de bir organ
olan ''beyin'' yönetir.

Beyin ''nöron'' denilen milyonlarca hücrenin birbirlerine bağlandığı kompleks
bir organdır.

Beynin yönetim fonksiyonu, bir dizi fiziko-kimyasal reaksiyon yolu ile olur.

Devletleri de, klasik olarak, böyle yaşayan bir organizmaya benzetirler.

Merkezi bir yönetimin uyumlu bir biçimde yönettiği sistemler toplumları yönlendirir.

Tarihsel geçmişte, beyin görevini tek bir kişinin yerine getirdiği, krallıklar, tiranlıklar, diktatörlükler dönemleri yaşanmıştır.

Fransa kralı XIV. Louis'nin ''Devlet Benim'' sözü, bu dönemin tipik tanımlamasıdır.

Sanayi devriminin oluşmasından sonra, gerek nüfus olarak, gerekse toplumsal işlevler olarak çoğalan ve çeşitlenen toplumları, böyle tek bir beynin yönetmesi olasılığı ortadan kalkmıştır.

Demokratik toplumlar çağında böyle bir yönetim, ''organizmanın işlevsizliği'' anlamına gelir.

Sanayi devrimini ıskalayan Osmanlı devleti ile birlikte Türkiye toplumu, böyle işlevsizce çağın dışına düşmüştür.

Atatürk'ün yeniçağı yakalamak için yaptığı büyük atılımlar tam meyvelerini vereceği sırada, Türkiye, anakronik bir biçimde, çağ dışı bir yönetimin eline düşmüştür.

Girişte söylediğim üzere, Devleti yüksek bir organizmaya benzetirsek, bu günkü yönetimi, sistemleri yürüten o çok komplike ''beynin'' yerini tek bir nöronun almasına benzetebiliriz.

Yönetim organı olan o ''tek bir nöron'', her şeye karar vermektedir ve bu kararların hiç bir ölçüsü yoktur.

O tek ''nöron'', komşu bir devlete savaş açar gibi büyük bir kararı verdikten hemen sonra, hangi araçların kış lastiği takacağına, çocukların hangi saatte okula gideceğine; Milli eğitimi alt-üst eden, ''ben böyle istemiyorum'' diye aldığı can alıcı bir karardan sonra, araba camlarına film takılıp takılmayacağına; bir devletten milyonlarca dolarlık silah alımını kararlaştırdıktan hemen sonra, pazarlardaki soğan fiyatlarını ayarlamaya karar verebilmektedir.

Devletin, savunma, eğitim, sağlık, sosyal güvenlik, ekonomi gibi sistemleri, o tek
nöronun gönderdiği emirlerle şaşkın, ne yapacağını bilemez durumdadır.

Ziya Paşa merhum, devlet yönetimini biraz da hafife alarak, bana göre zamanın yöneticilerini de küçümseyerek; ''Asiyâb-ı devleti bir har da olsa döndürür'' (yani devlet dolabını bir eşek bile döndürür) mısrasını yazmıştı.

Şair Eşref de ‘nazire’yi yapıştırmıştı:

''Döndürür döndürür de anasının örekesine döndürür''.

Önceki ve Sonraki Yazılar