Sebat ve İnat

Sözlükler yukarıdaki iki kelime için, birbirine benzer tanımlar veriyor. İkisinin de ortak yanı, bir konuda "direnme", "diretme" anlamını taşımaları.
Ancak Türkçemiz "sihirli" bir dildir ve bu sihriyle, "sebat" kelimesinin içine bir tutam olumluluk, "inat kelimesinin içine de bir soluk "olumsuzluk" yüklemiştir.


Reis ve arkadaşları, uzun bir süredir Türkiye'yi, sebatla değil inatla yönetiyor.


İşçilerin, emekçilerin kıdem tazminatı fonunda biriken paralarına el koymak için, onlarla, onların sendikal örgütleri ile inatlaşıp duruyor.


Barolardan başlayarak, TMMOB, TTB gibi meslek kuruluşlarını bölüp, yetkilerini tırpanlayarak, muhalefetlerini engellemek üzere  yasal düzenlemeler yapmak için, bu mesleklerin mensuplarını ve toplumun demokrat, özgürlükçü kesimini inatla karşısına alıyor.


Dünyanın, insanlığın bir "kültür mirası" olduğunu kabul ettiği Ayasofya'yı, artık neredeyse tamamen Saraya bağlı yargı aracılığı ile tekrar camiye dönüştürmeyi başararak, "yedi düvel" ile inatlaşmayı bir ileri aşamaya taşıdı bile.


Bu inatlaşmalar ülkeyi rahatsız ediyor.Kendi iktidarını da belirgin bir biçimde zayıflatıyor.


Peki, Reis ve arkadaşları bunu neden yapıyor? Bu inatlaşmayı ne için sürdürüyor? Bunun mantıki bir açıklaması var mı?


Tabii ki var. Bu uzlaşmazlık, bu inatlaşma durumu, çok açıkça "çaresizlikten" kaynaklanıyor. Çaresizliğin kökeninde de "ne yapacağını bilememe" olgusu yatıyor.


Reis ve onun partisi, 20 yıla yaklaşan iktidarının son iki yılını "tek adam yönetimine dönüştürerek -amiyane deyimle- iyice "çuvalladı".


En önce ekonominin, sonra hukukun , adaletin ve dolayısıyla demokrasinin ipleri ister istemez elinden kaçtı.


Türkiye, kafası kesilmiş tavuk gibi, iç ve dış politikada sağa sola savrulmaya başladı.Toplumda karamsarlık ve umutsuzluk tavana vurdu. 


Homurdanmalar, protestolar,"dislike" denen "beğenmemeler" arttıkça, Reis, Devleti bir "polis devletine "dönüştürdü. Bu amaçla, doğrudan kendisine bağlı bir "bekçi" ordusu bile kurdu.Artık her memnuniyetsizlik, iktidara her karşı çıkış,polis şiddeti, savcılık soruşturması ve "karakuşi" yargı kararları ile, bir hapishane koğuşuna ya da hücresine tıkılmakla sonuçlanıyor.


Bütün bunlar, Reis ve yandaşları için "yolun tükendiği" anlamına geliyor. 


Hayatla ve gelecekle inatlaşılır mı hiç?

Önceki ve Sonraki Yazılar