Ey özgürlük!

Referandum için geriye sayım başladı.

Takvimlerde günler dolu dolu herkes koşturuyor.

Son yıllarda son dakikalar ülkesinde insanlar çok yoruldu.

Moraller bozuldu.

Umutsuzluk ve korku yüreklere bağdaş kurdu.

Özgürlük adına adımlar atılmadı.

Kutuplaştırma, ötekileştirme büyük bir hızla sürdürülüyor.

Linç kültürü aldı başını gidiyor.

Oysa demokrasi kültürümüz ses duvarını aşmalı.

Alıp başın dünyada gündem olmalı.

Çünkü demokrasi bir yaşam biçimidir.

Her düşünce, inanç, dil kendini sadece demokrasilerde özgürce dillendirir,  geliştirir.

Her insan kendi dünya görüşünü savunurken; sınırları aşar.

Demokrasi yoksa yaşam yaralı, eksik, öksüz, yarınsızdır.

İnsan yaşadığı ülkede hatta dünyada güne umutla, sevgiyle uyanmalı.

Sabah aydınlık haberlerle gelmeli.

Ekmek sepetiyle gelen günlük gazete, açılan televizyonlar, insanın içini açan haberlerle başlamalı; sunucular ağız dolusu günaydın demeli.

İşçi işine, öğrenci okuluna, bilim insanı bilim yuvasına, esnaf dükkânına coşkuyla koşmalı,  sanatçı güne umutla, sevgiyle, aşkla sarılmalı.

İşte o zaman başarı öyküleri şehir efsanesi gibi dilden dile anlatılır.

13. Yüzyılda “kadınlarınızı okutunuz!” diyen Hacı Bektaşi Veli’nin sözüne; dünyanın en büyük şairi Nazım Hikmet’in unutulmaz kadın şiirlerine; birçok Avrupa ülkesinden önce Mustafa Kemal Atatürk’ün kadın hakları tanımasına, medeni kanunun kabulüne karşın geldiğimiz nokta günde beş kadın şiddetten ölüyor. Öldüren erkeklerin çoğu utanmadan ‘sevgimden öldürdüm, ’diyor.

Oysa biliyoruz ki sevgi yaşatır.

Sevgisiz insanların yönettiği dünya bir türlü savaştan barışa uzanamıyor.

Son günlerdeki referandum çalışmalarında; mola verdiğim güzel insan yüzlerinde umut görüyorum. Korkuyu yenmenin erincini, inatta bir murattır misali kararlılıkla yarınlara yürümenin sevincini görüyorum.

Bu umut ışığını 7 Haziran öncesi olduğu gibi yine yeniden görüyorum.

Üniversiteler suskun olsa da sendikaların gür biçimde sesi çıkmasa da bir kadın sendikacı Arzu Çerkezoğlu, işçilere sesleniyor:

“Tek bir kişiye tüm ülkenin geleceği ve işçi haklarıyla ilgili de tek başına karar alma yetkisi verilmek isteniyor.

Anayasa teklifi bir kişiye, tek bir imzayla sendikaları kapatma, grevleri yasaklama, kıdem tazminatını kaldırma, toplu iş sözleşmelerini askıya alma yetkisi veriyor. 16 Nisan’daki anayasa değişikliği referandumdaki tercihimiz bir parti veya lider olmayacak. Bu kez sorun işçilerin hakları, ülkenin yarınları sorunudur. İşçilerin ve ülkenin geleceği için ‘Hayır’ diyoruz.’  ‘Evet’, çıkarsa mahkemeler işçi lehine karar veremez, ’diyor.

İşçi kardeşlerime soruyorum: ‘Başkanlık mı? Kıdem tazminatı mı?’

Büyük sanatçı Ruhi Su, o davudi o unutulmaz sesiyle boşuna mı yıllarca şu türküyü çığırdı:

“Sabahın bir sahibi var/ Sorarlar bir gün sorarlar/ Biter bu dertler, acılar/ Sararlar bir gün sararlar.”

İnanın ‘Evet’lerin için de ‘Hayır’ları görüyorum ama ‘Hayır’ların içinde ‘Evet’ ışığı hiç yanmıyor.

Ey özgürlük!

Sen ne paha biçilmez ne vazgeçilmezsin…

Önceki ve Sonraki Yazılar