Marmara deniz salyasından nasıl kurtulur?

Marmara denizinin kirlilik kaynaklarının başında Bursa Nilüfer çayı gelir.
1990’lı yıllardan bu yana Nilüfer çayında oluşan kirlilik konuşulur, zaman zaman siyasiler, belediye başkanları ‘Temiz Nilüfer’ sözü verir ama bir türlü gerçekleştirilemez.
Bir dönem CHP’nin Bursa il başkanlığını da yapan rahmetli Şemsettin Şen, Bursa Büyükşehir Belediyesi ANAP Grup Sözcüsü olarak Nilüfer deresinin temizliğini anlatmak için Arap Şükrü sokağındaki balıkçılardan aldığı sazanı dereye atmış, kendisi de girip yüzmüştü.
Ertesi gün bir gazete Şemsettin Şen’in fotoğrafını koyarak, “Nilüfer’de Sazan” başlığını atmıştı.
Şen, sonraki süreçte mikrop kaptığı için hastalanmıştı.
 
**
 
2004 yılından bu yana Bursa Büyükşehir Belediyesi’ni AK Parti yönettiği halde, Nilüfer deresinin temizlenmesi için bir adım atılmadı.
Tam tersine Bursa ve  ilçelerinde sadece 2 olan sanayi bölgelerinin sayısının kaçaklarıyla birlikte 24’e çıkmasına, çevrenin daha çok kirletilmesi için yeni atıkların oluşmasına katkı sunuldu.
 
**
 
Marmara’daki kirliliğin ana kaynağının sanayi ve evsel atıklar olduğunu biliyoruz.
Nitekim, Marmara Belediyeler Birliği ile Kocaeli Büyükşehir Belediye Başkanı Tahir Büyükakın Marmara’da oluşan deniz salyasına ilişkin özeleştiri de içeren şu saptamaları yaptı:
“Samimi bir itirafta bulunmak gerekirse biz adeta Marmara’yı foseptik gibi kullanmışız. Yani sadece ön arıtmadan geçen atık suyu açık denize derin deşarjlarla boşaltmışız. Akdeniz’den Karadeniz’e doğru dip akıntısı yolu ile gideceğini düşünmüşüz ve bu yolla devam etmişiz. Aynı zamanda Tuna Nehri üzerinden ve Karadeniz’e kıyısı olan diğer ülkelerden, Karadeniz üzerinden Marmara’ya gelen kirlilik kaynaklarını da belki düşünmek ve bunu da eylem planımıza dahil etmek gerekiyor. Bir sınır ötesi durum da aslında Marmara ekosistemini etkiliyor."
 
**
 
Burada ana soru şu, Kanal İstanbul ile ‘Sınır ötesi durum’ yani Tuna’nın kirlettiği Karadeniz’in o pis suyu Marmara’daki ekosistemi çökertmeyecek mi?
 
**
 
Zekası aldığı avantalar kadar olan bazıları Marmara’daki deniz salyasını CHP’li belediyelere bağlasa da deniz salyasının uzun yılların birikimi olduğunu bilim adamları yazdı, çizdi.
İstanbul Üniversitesi Su Bilimleri Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Meriç Albay, ilk müsilajın 2007 yılında görüldüğünü, en geniş yayılımın ise 2020 Aralık ayında başladığını yazdı.
(25 Haziran 2021, Cumhuriyet).
 
**
 
Birkaç hafta önce Çanakkale’deydim.
Musilajın orada da olduğunu bizzat gözlemledim. Kuzey Ege’ye doğru bir yayılma özelliği gösteriyor.
Önlem alınmazsa denizlerimizi kaybedeceğiz.
 
**
 
Peki ne yapmak gerekiyor?


Bu konuda bilim insanlarının önerileri var, onlara kulak vermemiz lazım.
Örneğin Prof. Meriç Albay’ın Marmara için yazdıkları Kuzey hatta Güney Ege için de geçerli olmalı…
Siz Marmara sözcüğü yerine Ege koyun, bu önerileri öyle okuyun:
“Marmara Denizi’ne baskı yapan diğer unsur ise havzanın aşırı betonlaşması, denizlerin kıyı kesimlerinin de dolgularla ve kıyı yapılarıyla kaplanmasıdır. Bu yüzden de ekosistem zarar görmüştür. Bu da Marmara Denizi’ndeki müsilaj artışını tetiklemiştir. O nedenle, kıyı dolgusuyla ilgili yeni yasal düzenlemeler ivedilikle yapılmalı, mecburi haller dışında denizde dolgu yapılmasına izin verilmemelidir.
Marmara Denizi ekosisteminin iyileşmesi için sürdürülebilir atık yönetimi programının uygulanması gerekir. Müsilaj artışının kontrol altına alınması için radikal kararlar alınmalı, ileri arıtma yapılmamış atıkların denize deşarj edilmesine izin verilmemeli, havzadaki yeşil alanlar korunmalı, endüstriyel balıkçılık yasaklanmalıdır. İklim değişimi gibi, deniz taşımacılığından kaynaklanan kirlilik gibi, aşırı avcılık gibi etkenler de müsilaj oluşumuna katkı yapmaktadır. Fakat asıl etkenlerin denize yapılan atık deşarjları olduğu unutulmamalıdır.”

Önceki ve Sonraki Yazılar