Şeyh Sait’ten kahraman çıkar mı?

Şeyh Sait meselesi, DEVA Partisi’nde erken bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Mardin İl Başkanlığı’nın resmi sitesinden ‘şehit’ ilan edilen Şeyh Sait paylaşımı kaldırıldı ama Diyarbakır İl Başkanı Cihan Ülsen’in kişisel hesabından benzer bir paylaşım yapması, Genel Başkan Yardımcısı Burak Dalgın’ın tepkisini çekti.
Bursalı Dalgın, “Cumhuriyet hükümetine karşı silahlı isyan başlatmış bir kişiyi anmak ana akım bir siyasal partinin işi olamaz. Deva Partisi’nin kuruluş iddiası nettir” şeklinde paylaşımda bulundu.
 
**
 
Paylaşımın altında yazılanlara baktım, parti içinde bile bir sağırlar diyaloğu oluşmuş durumda…
DEVA Partisi tabanının homojen olmadığını biliniyordu ama bu kadar geniş yelpazede bir fikir ayrılığı beklenmiyordu.
Çünkü Türkiye Cumhuriyeti’ne isyan etmiş, başta Elazığ olmak üzere, ele geçirdiği pek çok yerleşim yerinin yağmalanmasına yol açmış birinden övgüyle söz edilmesi merkez bir parti için kabul edilebilir değil…
HDP’li Mithat Sancar’ın “Zulme baş eğmeyen, zulüm karşısında diz çökmeyen Şeyh Said'in direniş mirası, demokrasi ve barış mücadelemizde yaşamaya devam edecek" sözleriyle DEVA Partisi aynı noktaya düşmüş olmuyor mu?
 
**
 
Bu arada solcu aydın bazı dostlaın da Şeyh Sait isyanını okumasını öneriyorum.
Kadınları ön plana çıkaran, hatta eş başkan yapan HDP ile kadınlara yurttaşlık hakkı verdiği, dahası kadınları sokağa saldığı için namus elden gitti diye cumhuriyet rejimine isyan eden Şeyh Sait nasıl yan yana durabiliyor?
Şeyh Sait mezardan kalksa HDP’lileri dinsiz diye kıtır kıtır kesmez miydi?
Sadece Kürtlük ortak noktası ile ‘Halkların Demokrasi Partisi’ne varılabilir mi?
 
**
 
Peki gerçekten Şeyh Sait isyanı neden çıktı?
“Kürt İsyanı” adlı bir kitap yazan M.V Guinet bakın Şeyh Sait ayaklanmasının gerekçelerini nasıl anlatıyor:
“Cumhuriyet idaresinin, laik, liberal ve ferdiyetçilik memleketin bir senelik sosyal sistemi ile (Kürt şeyhleri) cepheden çatışmıştı. Ankara’nın yeni devrim nizamları, Kürtleri ilk kez modern kanunların nüfuz ve hakimiyetine boyun eğmeye mecbur etmiş, Kürt aşiretlerini muntazam bir hayatın adetlerine uymaya ve onları hiç tanımadıkları birtakım mecburiyetlere zorlamıştı. Bugün dahi kan davaları güdülen bu yerlerde modern ceza usulleri ve kişi dokunulmazlığı kanunları uygulanmak istenmişti.
Devrimciler, memleket idaresini merkezileştirmek, şeyhlerin nüfuzunu temelinden yıkmak, kabilelerin kendilerine has özelliklerini ortadan kaldırmak ve nihayet bütün eski gelenekleri yok etmek istemişlerdi.”
Bu satırları bir yabancı kaleme alıyor, Kürt düşmanı biri değil…
HDP ve Güneydoğu’daki bazı DEVA yöneticilerine sormak isterim, cumhuriyet devrimlerinin bu amacı sizi niçin rahatsız etmiş olsun?
 
**
 
Devam edeyim:
“Memleketin bu parçası henüz modern fikirleri benimseyecek seviyede olmadığı için demokrasi ona bir afet ve musibet şeklinde göründü. Eğer bu ayaklanmada Ankara’ya bazı hatalar yüklemek gerekirse o da Kürt bölgesi ile memleketin diğer kısımları arasındaki dengesizliği gidermekte ihmal göstermiş olmalarıdır.”
(Aktaran, Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları, Kaynak Yayınları, Sayfa 22).
 
**
 
Yeri gelmişken şunu da aynı kaynağa dayanarak belirteyim ki, Kürt bölgesi Osmanlı döneminde çok ihmal edilmişti:
“Bundan başka Kürt ayaklanmasının sebepleri arasında sefaletin de önemli rolü oldu. Osmanlı Hükümeti bu havaliyi medenileştirmek için hiçbir gayret göstermediği gibi az do olsa yol ve okul inşası bakımından gösterdiği ihmal o bölgenin bütün yönleri ile ilkel kalmasına sebep oldu.”
M.V Guinet, Kürt İsyanı, aktaran Genelkurmay Belgelerinde Kürt İsyanları 1, sayfa 124).
 
**
 
Kendisine “Emir El Mücahidin” (Hıdır Göktaş, Kürtler İsyan Tenkil, Alan Yayıncılık, sayfa 59) diyen Şeyh Sait’in özel olarak desteklendiğini bütün gerçek tarihçiler kabul eder.
İngilizlerin Musul iddiası, bu isyanla birleştirildiğinde Kürtlerin gönül rızasıyla Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlı olmadıkları tezi güçlendirilmek istendi.
İngilizlerin desteğine ilişkin somut örneği de Hıdır Göktaş verdi o kitapta…
“Türk ordusu Mardin üzerinden Diyarbakır’a sevk edilmek istenen birlikleri güvenlik amacıyla Suriye’yi işgal eden Fransızların denetimindeki ‘Cenup demiryolundan’ geçirmek istedi. İngilizler itiraz etti.”
 
**
 
Neyse sözü daha fazla uzatmayayım…
Medreselerin kapatılmasına karşı çıkan, Milli Eğitim’e dinsiz diyen, cumhuriyet devrimlerini ‘Din elden gidiyor’ diye niteleyip halkı isyana teşvik eden, kadınlara rol verilmesini dinsizlik olarak niteleyen Şeyh Sait ayaklanmasını bir gerici ayaklanma olarak görüyor Lenin’in başında olduğu Komünist Enternasyonal…
Şeyh Sait’in tarihin tozlu sayfalarına gömülmesini ne AKP hükümeti engelleyebilir ne HDP’nin etnik kimliği önceleyen politikası…
Ayrıca DEVA Partisi’nin HDP’den rol kapmasına da hiç ihtiyacı yoktur.
Kimse boşuna uğraşmasın, Şeyh Sait’ten ne kahraman çıkar ne de mazlum!
31 Mart gerici ayaklanmasında Derviş Vahdeti’nin rolü neyse, Şeyh Sait’in de rolü odur!

Önceki ve Sonraki Yazılar