​Yıkılsın Cumhuriyet'in sembolleri birer birer!

AKP hükümetinin başı, takmış kafayı İsmet İnönü’ye… Bir İsmet İnönü düşmanlığıdır, dur-durak bilmeden gidiyor. Yerli-yersiz, var mı yok mu İnönü! Doğrudan Atatürk’e saldırılamıyor ya, “Tek Adam” es geçilip “İkinci Adam”a vur babam vur!

Şimdi sıra, BJK İnönü Stadı’nda. 1939’da yapımına başlanıp 1947’de Beşiktaş ile İsveç’in AIK Solna takımları arasındaki maçla açılan ve ilk golü de ağlara Karakartal’ın efsanevi kaptanı-başkanı Süleyman Seba’nın bıraktığı Mithatpaşa Stadı… İnönü’nün 1973’te vefatı sonrasında, adı “İnönü Stadı” olmuştu.

İnönü Stadı, kentsel çevresiyle uyum içindedir ve nereden bakarsanız bakın, bir “kültür mirası”dır. Kentsel bir değerdir, anılardır, mimari bir simgedir. Habitat Vadisi’nin denize açıldığı noktadaki lokasyon olarak dünyanın sayılı statları arasındadır, belki de en güzeli ve değerlisidir. Seyirci, maç sonunda çok çabuk ve kolay dağılabiliyor. Tribünle saha arasındaki uyum nefis. Vadiye eklemlenmesi mükemmel. Hemen önünde başlayan Dolmabahçe Sarayı ve Saat Kulesi ile bütünleşen doğal ve tarihsel çevreyle rahatsız etmeden bütünleşen bir siluet taşıyor. Oktay Ekinci üstat hatırlatmıştı geçen yıl Cumhuriyet’teki bir yazısında; The Times’ın 90’lardaki bir araştırmasında dünyadaki en iyi 10 stat arasında 4.lük İnönü Stadı’nın olmuştu. (Aslında, kendisi de Beşiktaş taraftarı olan tarihçi Prof. İlber Ortaylı da “Keşke bu stat hiç yapılmasaydı Dolmabahçe Sarayı’nın müştemilatı at ahırları ve tavlaları yıkılarak” derken, başka bir haklılığa işaret etmiyor değil. Ancak, bir kez yapılmış ve zamanında güzel yapılmış)

Beşiktaş, tarih bilincini yitiriyor mu iyice? Taksim’deki Topçu Kışlası sonrasında şimdiki Çırağan Oteli’ne kurban giden ve bir zamanlar bizim de top koşturduğumuz Şeref Stadı, sadece anılarda kaldı.

Şimdi de sıra “Korunması gerekli kültür mirası” kategorisinde değerlendirilen İnönü’de… Fenerbahçe ve Galatasaray’ın statlarına özenilen bir baş dönmesi atmosferinde ve İnönü adından adeta nefret eden bir hükümet döneminde her şey olabilir ve olacak gibi… Öyle gözüküyor. Projeler, görüşmeler, sözler dominant hale getiriyor yeni stadı. Adeta bir “çullanma” var; “akıl tutulması” ortamında her şey olabiliyor.

1998’de 49 yıllığına Beşiktaş’ın kullanımına verilen İnönü Stadı’nın yıkılıp yerle bir edilmesi ve adının değiştirilmesi, tarihi ve doğal peyzaja zarar verecek şekilde lokasyonuna aykırı bir inşaatla yenilenmesi hususunda kime yetki verilmiş?.. Beşiktaş’ın tarihi ve bütün ülkemiz ve toplumumuz için olağanüstü değerli bir coğrafyadaki bu kararı almak o kadar kolay mı?

İşin ilginç yanı, Beşiktaş camiası nerede? Kongre üyeleri, Divan Kurulu, Seba’nın da içinde olduğu eski sporcular ve yöneticiler nerede? Nerede Çarşı? Taraftarlar nerede?

Haklı olarak İnci Pastanesi için, Gezi Parkı, Emek ve Akün sinemaları için ayağa kalkan kamuoyu nerede? Medya nerede? Mimarlar nerede? Türkiye Cumhuriyeti’nin tarih bilinci taşıyan bireyleri, kurumları nerede?
“Namuslular da en az namussuzlar kadar cesur olmalıdır” diyen İsmet İnönü’nün partisi nerede?
O güzel insanlar nerede? Beyaz atlarına binip gittiler mi yoksa?

Bir dakika… Beşiktaşlı olarak şunu da belirtmeliyim; Beşiktaş, yeni ve seyirci kapasitesi yüksek bir stada layık değil mi? Elbette, en az Saracoğlu ve Arena kadarına hem de… Fakat, İstanbul’da yer mi yok? Neden bir kültür mirasına ve Cumhuriyet değerine, kıymetli bir lokasyondaki İnönü’ye kıyarak emelimize ulaşalım?.. Neden orası elden geçirilerek, hatta pisti de yeniden yapılarak ve yeni açığın da üstündeki çirkin demirler kaldırılarak eskisi gibi bir maraton stadı; Beşiktaş için de bir ikinci stat işlevi görmesin?

Saracoğlu ve Arena mı? Onlara da geçerken değinmemek olmaz… O da bir başka yazı konusu…

Önceki ve Sonraki Yazılar