CHP lideri Kılıçdaroğlu'ndan kritik mesajlar

CHP lideri Kılıçdaroğlu'ndan kritik mesajlar

Yurt Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Veysi Şahin’in katıldığı basın yemeğinde, CHP Lideri Kemal Kılıçdaroğlu, kurultay çağrısı yapan partililerin yol haritasını yanlış bulduğunu belirtti. CHP Lideri, “Keşke arkadaşlar Parti Meclisi’nde yapılacak teknik ve siyasi çalışmayı bekleyip, böyle bir girişimde bulunsaydı” dedi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, YURT Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Veysi Şahin’in de aralarında bulunduğu bazı gazete ve televizyonların yayın yönetmenleri ve Ankara temsilcileri ile bir araya geldi. Çankaya Belediyesi’nin Ahlatlıbel’deki Sosyal Tesisleri’nde gerçekleşen akşam buluşmasında Kılıçdaroğlu’na, Genel Başkan Yardımcıları Tuncay Özkan ve Faik Öztrak ile CHP Grup Başkanvekili Engin Koç eşlik etti.

CHP Lideri, partisindeki kurultay tartışmalarından erken yerel seçim tartışmalarına, Türkiye’yi sarsan ekonomik krizden Rahip Brunson’ın adıyla tanımlanan ve F-35 uçakları ile derinleşen Türkiye ile ABD arasındaki krize değin gündemdeki bütün konulara ilişkin görüşlerini açıklayıp, değerlendirmelerde bulundu. Partisinin tutuklu milletvekili Enis Berberoğlu’na ise ayrı bir parantez açarak Yargıtay’a açık çağrı yaptı.

Kurultay toplanma taleplerini büyük bir dikkatle izledim. Olabildiğince hiçbir yorum yapmadım. Tüzüğe göre yeterli imza toplanırsa kurultayı toplayabileceğimi söyledim. Farklı rakamların çıkması, Genel Merkez’de hiçbir zaman dillendirilmedi. Genel Merkez’e ne geldiyse oturuldu, gayet net açıklamalar yapıldı. Kurultay toplamak isteyenler farklı rakamlar ifade ettiler ama biz gelen rakamları medyanın da denetimine açtık, “Arzu eden partililer bakabilirler” dedik. Bence o tartışma orada bitti. Yerel seçimlere hazırlanıyoruz.

Bayram sonrasında Tüzük Kurultayı içi bir imza toplama sürecine gidilebileceği ifade ediliyor. Buna ilişkin bir söylemle delegelerin iradesine ipotek koymak istemem. Gerekirse Tüzük Kurultayı toplanır. Bence çok da büyütülecek bir şey değil. Ama yerel seçime giderken, partide Tüzük Kurultayı toplanması için bir imza eğilimi başlatılmasını doğru bulmam. “Ülkenin bunca sorunu varken, CHP kendi iç meselelerinde boğuluyor” deniliyor. Bu eleştirinin bana göre haklılık payı var.

Keşke şöyle olsaydı, 24 Haziran seçimlerine ilişkin çalışmaları halen süren ve bayramdan sonra Parti Meclisi’nde ele alacağımız bir teknik ve siyasi çalışma var. Bu analiz ortaya konulduktan sonra bir veriye dayalı süreç içinde bir imza toplama ya da kurultay eylemi gerçekleşseydi, bana göre daha mantıklı olurdu. O analizi bir oldubittiye getirmek doğru değil. Keşke arkadaşlar bu çalışmayı görüp, izleyip daha sonra yol haritası belirlemeye çalışsaydı, daha tutarlı olurdu. 

ERKEN YEREL SEÇİM…

Yerel seçimlerin erkene alınacağını düşünmüyorum. Biz yerel seçimlerin zamanında yapılmasını arzu ediyoruz. Parlamentodan da yerel seçimlerin erkene alınmasına ilişkin bir önerinin geçeceğini düşünmüyorum. AKP ve MHP’nin oyları yeterli değil. Yeterli olsaydı zaten çok daha önceden yerel seçimler yapılırdı. Biz buna destek vermeyiz, Yargı bağımsızlığı, Sayıştay, demokratik parlamenter sisteme destek veririz. Onun dışındaki şeylere destek vermeyiz. Yerel seçimlerin kendine özgü bir yerel dinamiği var. Bir ittifak arayışı olabilir ama siyaseten şu anda öyle bir şey yok. Daha çok erken.

MUHARREM İNCE FAKTÖRÜ

Muharrem İnce başka bir partili değil, Cumhuriyet Halk Partili. Önümüzdeki seçimden sonra ‘Yerel Seçimler Strateji Belgesi’ni hazırlamak için bir çalışma yapılacak. Orada yerel yönetimlerde nasıl bir strateji izleyeceğimizi paylaşacağız. Muharrem Bey de bir partili olarak partinin seçimleri kazanması için çalışacaktır. Diğerleri nasıl çalışıyorsa, Muharrem Bey de çalışacak. Muharrem Bey’in geleceğine yönelik kararı benim tek başıma almam doğru değil. Muharrem Bey’in beklentisi nedir, önce onu öğrenmem lazım. Sonra oturup karar veririz. Şu aşamada, “Şunu yaparız” dersem, iradesine ipotek koymuş oluruz. 

BAŞKAN ADAYI KRİTERLERİ

Yerel yönetim adaylarını belirlerken, bir bugünden belediye başkan adayı belirlediğimiz bazı yerler var. Bugünden belli... Bir de belediye başkan adayımızın olmadığı yerler var. Örgüte diyoruz ki, “Kazanma potansiyeli olan, halkta karşılığı olan kişileri belirleyin. Genel Merkez olarak bir çalışma yapalım. Kazanma potansiyeli olan arkadaşlarımız varsa bunlara gidin çalışın”.

Birden fazla adayın oluğu yerler var. O zaman örgüte söylüyoruz, anket yapacağız, eğilim yoklaması gerekirse yaparız. Sonuçta kazanma potansiyeli olan adaylar belirleyeceğiz. Parti dışında eğilim anketleriyle yapacağız. Parti içinden de, parti dışından da olur. Örgüte sandığı koyacağız, “Kimi görmek istiyorsunuz?” diye. Önseçimle de yapılabilir. Bazen yere göre, belediyeye, örgüte göre pozisyon almamız gerekiyor. Toptancı bir yaklaşımla ikili bir yaklaşım söz konusu değil. Parti Meclisi’nin de eğilimini almamız lazım. Bize önerdiği üçüncü bir yol da olabilir. Strateji belgesini götürüp, Parti Meclisi’ne sunacağız.

BİR DEMOKRASİ AYIBIDIR BU

Yargıtay 17. Ceza Dairesi Enis Berberoğlu ile ilgili bir karar verecek. Hep demokrasiden, insan haklarından, milletvekili dokunulmazlığından söz ediyoruz. Enis Berberoğlu ve Eren Erdem’in içeride olmaları bir demokrasi ayıbı. Olay bir demokrasi olayıdır. Seçim sonrası dokunulmazlık hakkı kazanan bir milletvekilliğinin dokunulmazlığını tanımama olayıdır. Yasama organının çıkardığı yasayı, aldığı kararı tanımama olayıdır. Umuyoruz Yargıtay 17. Dairesi hukukun üstünlüğüne uyar ve bu düzenlemeyi yapar. 16. Ağır Ceza Mahkemesi’nin bir HDP milletvekili ile ilgili verdiği karar var. O karar da yerine getirildi.

Yargıtay tarafından taçlandırılması yargının bağımsızlığı açısından önemli olur. Yargı kendi itibarını korumak zorundadır. Çıkmazsa Anayasa Mahkemesi’ne gidilecek. Biz hukukun üstünlüğünden, güvenliğinden umudumuzu kesmiş değiliz. Ama bu olayın AİHM’ye kadar gitmesi ülkenin ayıbı olur, itibarımızı zedeler.

KRİZE SES ÇIKARMAYAN KESİMLER

Biz Faik (Öztrak) Bey’in başkanlığında bir ekonomik kriz heyeti oluşturduk. Ekonomik gelişmeleri yakından izliyoruz. İlk kez TÜSİAD ile TOBB bir açıklama yaptılar. Sendikaların ağızları bantlı. Faturalar sana çıkacak. Kurbanlık koyun gibi bekliyorlar. Odaların başkanlarının bir araya gelmesi ve kendilerine fatura çıkarılmamasını talep etmeleri lazım. Şimdi konuşmayıp, ne zaman konuşacaklar? Hiç konuşmasınlar, işçinin, emeklinin, çiftçinin yerine biz konuşuruz ama o zaman o kurumların kapısına bir kilit vursunlar. Kriz sokaktaki vatandaşa henüz yansımadı. Normalde buna tepkiyi vermesi gereken sendikalar, emekli dernekleri... Kimse konuşamıyor korkudan. “Konuşursam içeri alınır mıyım? Koltuğumdan oluyor muyum. Konuşursam başıma belalar gelir mi?” Korkunun egemen olduğu bir ortamda yaşıyoruz. Harekete geçenler, emniyet ve savcılık. Dövizle oynayanları, buradan olağanüstü faiz geliri elde edenleri açıklasınlar bakalım. Bir Allah’ın kulu çıkıp, ne sendikalardan ne de odalardan kimse “Sayın Cumhurbaşkanı toplayın, bir derdimizi dinleyin” diyemiyor. Türkiye’de bir dikta yönetimi var. Başımızda bir diktatör var. Bir diktatörün olduğu yerde sendikacı konuşamaz. Türkiye ortak akıl gerçeğini unuttu. Bir kişinin aklı Türkiye’nin ortak aklı oldu. O kişiye diyoruz ki, “Sen gayri meşrusun”. 

CHP lideri Kılıçdaroğlu'ndan kritik mesajlar

İNATLAŞMANIN FATURASI HALKA ÇIKTI

Olay bir papaz olayı değil. Merkel istedi pat diye verdiler. Bir gecede iddianame hazırlandı. Başka bir mahkemenin tahliye kararı eline verildi ama Deniz Yücel uçağa bindi gitti. Siz bana hukukun üstünlüğünden söz edeceksiniz. Buna kargalar bile güler. Macron, Putin istedi verdiler. Erdoğan ile Trump arasında bir inatlaşma var. O inatlaşmanın faturasını da Türkiye ödüyor. Bir diplomasi dilini kullanmak gerekiyor. Bu süreçte en fazla konuşması gereken Dışişleri bürokrasisidir. En son ABD’ye bürokratlar gitti, çünkü siyaset kurumuna güvenmiyorlar. Gidin bari siz ikna edin. Dışlanmış bir siyasal iktidar var. Bu tablo içerisinde zaten bir şey yapılamaz. Bırakılarsa ne olur, diyelim ki yarın sabah bıraktılar?.. Dolar 2 liraya mı düşecek, yok.

Tıkanmışlığı aşmanın yolu bunu milli bir dava haline getirmektir. Türkiye yönetilmiyor, savruluyor. Bürokrasi darmadağın. Her şey bir kişiye teslim edildi. Bir ipte iki cambaz oynuyor. Karşılıklı restleşiyorlar, rakibini tutup ölçmen lazım. Aynı kiloda olmanız lazım. Gardını ona göre alman lazım. “Şunu yapacağım, bunu yapacağım” o zaman niye ABD’ye heyet gönderdin. O zaman gönderme.

İSTANBUL’U KESİN ALACAĞIZ…

Yerel seçimlerde İstanbul’u kesin alacağız. İstanbul’u arkasında bir başarı hikâyesi olan birisiyle almamız mümkün. Bu çerçevede örgütle de beraber yapacağımız kamuoyu yoklamaları, diğer çalışmalar, örgütün bu konudaki eğilimi, İstanbul milletvekillerinin görüşleri... Bütün bunları dikkate alarak bir aday belirleyeceğiz. Muharrem Bey İstanbul’dan aday olmak için bir talepte bulunur mu bilmiyorum. Benim o yönde bir düşüncem yok. Başarı öyküsü olan birisi olması gerektiği kanaatindeyim. Cumhurbaşkanlığı için de demiştim. Muharrem Bey’in hakkını yemeyelim, cumhurbaşkanlığı seçiminde izlediği performans takdire değer. Başarı hikâyesi sayılabilir, sayılmaz demek haksızlık olur. Elinden geleni yaptı. Ankara için birden fazla aday var şu anda. Bakılacak onların içinde kamuoyu yoklaması yapacağız. Ona göre olacak. Ankara’yı da alacağız. İstanbul, Ankara, Balıkesir, Antalya, Mersin, Adana, Uşak… Buraları alacağız. 

BASİRETSİZ VE ÖNGÖRÜSÜZ BİR İKTİDAR

Erdoğan bir milli kurtuluş savaşından söz ediyor. Savaş halindeysek, dolarda bu kadar oynama oluyorsa bu sıradan bir şey değil. Bundan birileri kazanıyor, birileri kaybediyor. Ben 13 maddelik krizle kısa, orta, uzun vadede yapılacak mücadele ve yol haritası açıkladım. Erdoğan müthiş bir rahatsızlık duydu. Döviz baronlarından yana olduğumu söyledi. Dolar düşükken alanlar, dolar 7 lira olduğu zaman bozduranlar kim? Bütün bunlar Merkez Bankası’nda, Türkiye Bankalar Birliği’nde ve BDDK’da var. Rakamlar toplu olarak verildiği için kişi bazında, “Şu kazandı veya bu kaybetti” diyemiyorum. Bunu hükümetin açıklamasını istiyorum. Çok net kazananlar var. Dolar 3 lirayken aldılar, şimdi rakamlar çok daha yüksek. Bunlar iyi para kazandılar. Kim kaybetti o çok açık. İşçi, memur, emekli, çiftçi, sanayici kaybetti. Üreten kesimlerin tamamı kaybetti. Fabrikasıyla, emeğiyle toprağıyla üreten kesimlerin tamamı kaybetti. Bunu Erdoğan’ın açıklaması lazım. Erdoğan açıklayabilir mi, hayır açıklayamaz. Vurgunu vuranların büyük bir kısmı zaten kendi yandaşları. Buradan elde edilecek olağanüstü gelirle ciddi sermaye transferlerine de hazırlık yapılmış olabilir. Bu hükümet kadar basiretsiz bir hükümet yok. Herkesin gördüğü, geleceğini tahmin ettikleri bir olayı, herkesin gözünün önünde halının altına süpürdüler. Vurgunlar yapılıncaya kadar seslerini çıkarmadılar. Bu kadar basiretsiz ve öngörüsüz bir siyasal iktidar yoktur Türkiye’de. 

ÜRETENLER KAYBEDİYOR, KAZANAN RANTİYE

Bu krizin geleceğini pek çok çevre konuşuyordu. Dün aldığı önlemleri daha önce niye almadı? Doların 7 lira olacağını herkes biliyordu, konuşuyordu. Rahip meselesi krizi önceledi o kadar, yoksa rahibe bağlı bir olay değil. Çok daha köklü bir olay. Krizin geleceğini Erdoğan da çok iyi biliyordu, seçimleri niye erkene aldı? Kriz yüzünden... Krizin geleceğini biliyordu, “Seçimleri erkene alalım. Bu işi bitirelim” dedi. Siyasetçi biliyorsa bürokrasi de biliyordur. Bir yıl içinde ödeyeceği para 240 milyar dolar. 240 milyar doları nereden bulacak? İhracatımız, ithalatımız belli. Merkez Bankası’nın eli kolu bağlı. Burada bir şey var. Esnaf da bunu biliyordu, herkes bunu biliyordu. Merkez Bankası’nın, BDDK’nın, siyaset kurumunun bilmemesi mümkün değil. Hükümet papaz krizini öne çıkararak kendisinin beceriksizliğini, basiretsizliğini bir anlamda örtmek istiyor.

Papaz mı dedi size bu kadar borçlanın, Trump mı dedi size bu kadar borçlanın?.. Krizi çözecek iki organ vardır, yasama organı ve yürütme organı. Türkiye’nin normalleşmesi, demokrasi, Sayıştay’a uluslararası standartlar, vergilerin belirlenmesi bir yasa konusudur. Bu anlamda çıkarılacak her yasaya destek veririz. Yargı bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü ve güvenliği ile ilgili bütün düzenlemelere her türlü desteği veririz.