Hakkı Öznur'dan Yıldırım'a: Alperenler dağlardayken Yıldırım oy peşinde koşuyordu

Hakkı Öznur'dan Yıldırım'a: Alperenler dağlardayken Yıldırım oy peşinde koşuyordu

Milliyetçi camianın önemli isimlerinden Hakkı Öznur, Binali Yıldırım’ın Alperenlerden özür dilemesini eleştirdi. Öznur, “Alperenler dağlarda liderini ararken Binali Yıldırım Erzincan’da seçim çalışması yapıyor, oy peşinde koşuyordu" açıklamasında bulundu.

Milliyetçi camianın önemli isimlerinden BBP’nin kurucu lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun yol arkadaşı Hakkı Öznur, AKP’nin İstanbul adayı Binali Yıldırım’ın Yazıcıoğlu davasıyla ilgili sözlerine ve Diyarbakır’da sarf ettiği ‘Kürdistan’ sözlerine sert tepki gösterdi.

BBP’nin kurucu lideri Muhsin Yazıcıoğlu’nun hayatını kaybettiği olayda Binali Yıldırım’ın Ulaştırma Bakanı olduğunu hatırlatan Hakkı Öznur, Yıldırım’ın Yazıcıoğlu’na ilişkin sözlerinin hiçbir inandırıcılığının olmadığını ifade ederek “10 yıldır dava ile ilgilenmeyen Yıldırım’ın İstanbul’u kaybetme korkusu sarınca aklına on sene sonra Alperenlerden özür dilemek(!) geldi. İBB seçimleri için söylediği bu özrün bir anlamı bulunmamaktadır. Bu sözler tamamen oya yöneliktir ve Alperenlerin vicdanında bir karşılığı yoktur” açıklamasında bulundu.

“Alperenler dağlarda liderini ararken Binali Yıldırım neredeydi?” sorusunu soran Hakkı Öznur’un açıklamaları şöyle:

Alperenler dağlarda liderini ararken Binali Yıldırım Erzincan’da seçim çalışması yapıyor, oy peşinde koşuyordu. Bizler, Alperen yiğitlerimizle Liderimiz Muhsin Yazıcıoğlu ve dava arkadaşlarımızı Keş Dağları’nda ararken Binali Yıldırım ortalıklarda yoktu. Daha vahimi Maraş’taki kriz merkezine gelmedi, Keş Dağları’na gelmedi, enkaz bölgesine hiç gitmedi. Muhsin Yazıcıoğlu ve arkadaşlarına ne oldu diye merak bile etmedi.

'ÖNCELİĞİMİZ YAZICIOĞLU DAVASININ AYDINLATILMASIDIR'

Muhsin Yazıcıoğlu davasında Binali Yıldırım asla masum değildir. 10. yılı aşkındır devam eden mahkeme süreçlerinde Binali Yıldırım neredeydi? . Binali Yıldırım başından beri olaya ciddiyetle eğilmemiş, süreci sulandıran açıklamalar yapmıştır.

Bizim önceliğimiz Muhsin Yazıcıoğlu davasının aydınlatılmasıdır. Muhsin Yazıcıoğlu davası milletin davasıdır. Türk siyaseti ve demokrasisi açısından son derece önemli olan bu olayı aydınlatmak ve gerçekleri ortaya çıkarmak tarihsel bir görevdir.

Muhsin Yazıcıoğlu ve dava arkadaşlarını Keş Dağları’nda unutanları Yiğidolar unutmaz. Keş Dağları’na bir kez dahi gelmeyen, 10 yılı geçmesine rağmen elim olayla ilgili “kaza” deyip başka bir şey söylemeyen, çocuklarının gemicikleri için ve ikbali için her şeyi yapan Binali Yıldırım’a; Alperenler, Ülkücüler, ne destek verir ne oy verir.

Hakkı Öznur'dan Yıldırım'a: Alperenler dağlardayken Yıldırım oy peşinde koşuyordu

'ÜLKÜCÜ ÇÖZÜM SÜRECİ MİMARLARIYLA AYNI SAFTA OLMAZ'

Alperenler, Ülkücüler milletin değerlerini bilir. Binali Yıldırım ise gemiciklerinin, gemi filolarının, ihalelerin değerini bilir.

Türk milletinin direnç merkezi olan Ülkücü Hareketin kadroları Oslocularla, “Çözüm Süreci” denen ihanet sürecinin mimarlarıyla, terörle müzakere edenlerle aynı yerde, aynı safta olmaz.

İmralı canisi ile, Barzani ve Şivan Perver haini ile “kanka” olanlar, terör üssü Kandil’e, Cenevre’ye, Brüksel’e, Oslo’ya uçak kaldıranlar şehit liderimizin ve dava arkadaşlarımızın şahadeti ile sonuçlanan hadisenin karartılmasına çalışanlar şimdi İstanbul seçimleri için Alperenlerden, Ülkücülerden oy istiyorlar. Sen nelere kadirsin seçim sandığı!

Alperenler ve ülkücüler olarak bugüne kadar olduğu gibi ülkümüzün ve duruşumuzun gereğini yapmaya devam edeceğiz. Milletin vicdanı olan Alperenler/ Ülkücüler, tarihi sorumluluğunun gereği olarak ilke ve değerlerinin ortaya koyduğu anlayışla ve yukardaki gerçekler ışığında hareket edecektir.

Ülkücülerin, Alperenlerin iradesine kimse ipotek koyamaz. Alperenler, kendi inandıkları ülkülerine, ilkelerine, çizgilerine ve ölçülerine göre hareket ederler ve buna göre tercihlerini yaparlar.

Milletin adamları olan Ülkücülerin, Alperenlerin ilkeleri ve değerleri bellidir. Bu değerler hak, hukuk, adalet, millet ve demokrasiden yana olmaktır. Milletin adamları Alperen, ülkücü kadrolar değerleri olmayanlarla asla yan yana olmaz, yol yürümez.

Önceliğimiz ilkelerimiz ve değerlerimiz diyen, “Muhsin Yazıcıoğlu kırmızı çizgimizdir” duruşunu sürdüren Alperenler; değeri olmayan değersizlerle, ilkesizlerle, omurgasızlarla aynı yerde olmaz. Alperen hareketi şuurlu ve bilinçlidir. Alperenler, nasıl hareket edeceklerini çok iyi bilirler.

Alperen hareketi bağımsız ve bağlantısız olup kendi kadroları, tabanı ve milletinden başka hesap vereceği merci yoktur. Millete hizmet borcumuzdan başka kimseye eyvallahımız yoktur, olmayacaktır.

Binali Yıldırım'ın başında olduğu Ulaştırma Bakanlığı düzmece bir rapor hazırlayarak olay için “kaza”, “pilotaj hatası” demiştir. Ölümcül olay için “küçük kaza” “pilotaj hatası” denilerek dosya kapatılmaya çalışılmıştır.

24 Ocak 2011’de bundan tam sekiz yıl önce DDK bir rapor açıkladı. DDK raporunda olayla ilgili şüpheler, ihmal ve kusurlar ortaya kondu. Liderimizin ve dava arkadaşlarımızın ölümleri şüpheli bulundu.

Dönemin Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, Cumhurbaşkanı’nın talimatıyla kurulan ve devletin en yetkili denetleme organlarından biri olan DDK’yı yok saymış ve DDK raporundan da çok ciddi rahatsız olmuştur. Rapor yayınlandıktan bir hafta sonra 31 Ocak 2011 tarihinde Ankara’da “Kazadan kaza çıkarmayın” ve “DDK hangi uzmanlık marifetiyle böyle bir yargıya varıyor” gibi DDK raporunu hafife alan açıklamalar yapmıştır.

DDK raporunda Sivil Havacılık Kurumu başta olmak üzere Ulaştırma Bakanlığı’na bağlı diğer ilgili kurumların ihmal ve kusurları tek tek sıralanmış ve belgelerde tahribat yaptıkları ve sahte evrak düzenledikleri de devam eden soruşturmalarda ortaya çıkmıştır.

Ulaştırma Bakanlığı enkaz bölgesine ehil olmayan elemanlar göndermiştir. Bakanlığın görevlendirdiği Kaza Kırım Heyeti Başkanı Feridun Seren mahkemede “kaza kırım tarihi itibariyle bizim ekip olarak herhangi bir kaza kırım eğitimimiz, belgemiz yoktu” demiştir. Kaza kırım eğitimi almamış bu kişi Ulaştırma Bakanlığı tarafından kaza kırım heyeti olarak görevlendirildiklerini söylemiştir. Delilleri karartan, sahte delil üreten kirli yol ve yöntemlere başvuran Kaza Kırım Heyeti’nin Başkanı Feridun Seren’i koruyan, sahip çıkan ise Binali Yıldırım’dır.

Davayı baştan beri takip eden hukukçularımız açıkça ortada planlı programlı düşürülen bir helikopter var diyor.

Mahkemede yanlış koordinatlar verildiği, arama kurtarma çalışmalarının bilinçli olarak yanlış yerlerde yaptırıldığı, ilk gün koordinatların doğru olarak verilmesine rağmen askeri ve sivil bürokrasinin karartma, saptırma yaptığını, enkazın bulunması engellenerek insanların ölüme terkedildiği ortaya çıkmıştır.

Hakkı Öznur'dan Yıldırım'a: Alperenler dağlardayken Yıldırım oy peşinde koşuyordu

'YAZICIOĞLU DAVASINI KARARTMAK İÇİN VAR GÜÇLERİYLE ÇALIŞIYORLAR'

Olaydan bu yana geçen 10 yılı aşkın süreçte ise ortaya konan raporlar, belgeler, ifadeler, dava avukatlarımızın mahkemeye sunduğu somut deliller olayın suikast olduğunu ortaya koymuştur. Milletin vicdanı ve kamuoyu suikast derken, AKP Hükümeti ve Binali Yıldırım ise hala “kaza” demeye devam etmektedir.

BOP’çular, BOP taşeronları, Oslocular, PKK açılımcıları, Kürdistan açılımcıları çözüm süreci denen ihanet sürecinin aktörleri, Muhsin Yazıcıoğlu davasının aydınlatılmasını istemiyorlar. Muhsin Yazıcıoğlu davasını karartmak, kapatmak için var güçleri ile uğraşıyorlar.

Seçim uğruna bölücü siyaset yapılıyor. Binali Yıldırım'ın İBB seçimlerini kazanmak için Diyarbakır’da verdiği son açılım mesajları “2009-2015 PKK Açılımı Süreci”nde bizzat AKP Genel Başkanı Erdoğan ve AKP kurmaylarından duyduğumuz cümlelerle aynıdır.

İBB seçimleri uğruna teröristbaşı ile görüşmeler başladı. "Beka" dediler, PKK'yı "Pekeke" yaptılar Sivas’ta “PeKaKa”, Diyarbakır’da “PeKeKe” diyor. Sivas’ta “beka” diyor Diyarbakır’da “Rojbaş.” Görüldüğü üzere HDP oyları için Diyarbakır’a gidiliyor ve “Kürdistan” açılımı yapılıyor. Peki, “beka problemi”mize ne oldu?

“Diyarbakır’da konuşmasına Kürtçe başlayan “Kürdistan mebusu” hatırlatması yapan, “Kürdistan mebusluğundan bahseden, Irak’ın kuzeyine “Neçirvan Barzani’nin Kürtler için başarılı çalışmalar yapacağına inanıyorum” açıklamaları bizi şaşırtmadı. Siyonist uşağı Barzani ailesinin müttefikleri olduğunu bir kez daha göstermişlerdir.

Ülkücülük bir siyasal kimlik ve bir yaşam biçimidir. Ahlaktır, duruştur, tavırdır. Hak, hukuk, adalet ilkesine bağlı kalmayı zulme, kötülüğe ve kötü olana karşı direnmeyi, hak ve adalet uğrunda mücadele etmeyi şanlı tarihimizden ve köklü geleneğimizden öğrendik.

Milliyetçi/Ülkücü hareket 1970’li yıllarda hayatın her alanında “Hak, Hukuk, Adalet, Milliyetçi Hareket” şiarıyla hareket etmiştir.

Ülkücüler, Ülkücülüğün gereği olarak otoriterizme, tek adam–tek parti rejimine karşı çıkmaya, demokrasiyi ve adaleti savunmaya devam edecektir. Bir ahlak, vicdan ve değerler hareketi olan Ülkücü Hareket, parti devletine karşı adalet ve demokrasi mücadelesini sürdürecektir.

Ülkücüler, tarihleri boyunca otoriterleşmeye, otokratik siyasete, karşı çıkmıştır. Vesayetten ve güçten yana değil; milletten, haktan ve haklıdan yana taraf olmuştur.

Zulümler, adaletsizlikler, haksızlıklar karşısında tarafsızlık namussuzluktur.

Türk Milliyetçileri, Ülkücüler, Alperenler haktan, milletten, adaletten mazlumlardan yana taraftır.