Abdullah Ağırkan

Abdullah Ağırkan

HAK VE BEN

Toplumun bir iradesi varsa, işte bu irade haktır: Toplumun varlığı sadece hakka dayanır. Toplum sadece bireyler üzerine tahakküm kurmakla var olabildiği için, hak onun hükmeden iradesidir

 

 Aristo adaletin toplumun yararına olduğunu söyler.

 

Var olan her hak yabancı haktır, bana “verilen” ve “hisseme düşendir”. Tüm dünya bana hak verseydi, haklı mı olurdum? Devlet ya da  toplum tarafından elde ettiğim bir hak yabancı bir hakkın aynısı değil midir? Bir aptalın bana hak vermesi üzerine, kendi hakkından şüphelenirim; onun hak vermesini beğenmiyorum…

 

 Bir bilgenin de bana hak vermesiyle haklı olmam…

 

 Benim haklı olup olmadığım aptalın ve bilgenin hak vermesinden tamamen bağımsızdır.

 

Bununla birlikte şimdiye kadar bu hakkı elde etmeye çalıştık. Hak arıyor ve bu amaçla da bir mahkemeye başvuruyoruz. Hangi mahkemeye? Kralın-başkanın, padişahın, papazın-imamın ya da halk mahkemesine vb. Bir sultan veya kırıl-hâkimin mahkemesi, hak olarak belirlediği bir haktan başka hak verebilir mi? bana verdiği hakka uygun olmayan bir hak ararsam, sultan-kral-hâkimin mahkemesi bana hak verir mi?  

 

Ne arıyorum öyleyse ben bu mahkemede? 

 

Ben o hakkı ret ediyorum…

 

O halde !

 

Haklı ya da haksız olduğumu yargılayan benim, benden başka bir yargıç yoktur.  Başkaları sadece, benim hakkımı onaylayıp onaylamadıklarını ve bunun onlarca da haklı olup olmadığını yargılayabilirler. 

 

Hak kavramı istemle irade arasındaki çelişki değil mi?

 

O halde nasıl bir hak beni iradeden alı koyabilir?

 

Mutlak ahlak yasası?

 

Hak bir irade meselesidir… / İman ve inkâr kadar keskin /

Lakin onun mertebesine erişmek içinde / !

 

Onun için mücadele etmek, onu kazanmak için iradesine sahip çıkmak gerekli ve elbette bu onun kutlu hediyesidir…

 

Mutlaka.

Önceki ve Sonraki Yazılar